• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

Durmuş Yılmaz hepimize ayakkabıyı ters giydirdi!

23 Aralık 2021
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

Bülent Ecevit’in atadığı Süreyya Serdengeçti’nin Merkez Bankası Başkanlığı’ndaki görev süresi dolduğunda, AK Parti yerine Erdem Başçı’yı atamak istemişti. Oturduğu Çankaya Köşkü’nde cumhurbaşkanı gibi değil de ana muhalefet partisi lideri gibi davranan Ahmet Necdet Sezer’in inadı yüzünden, Başçı’nın yerine, 26 yıldır Merkez Bankası’nda çalıştığı halde zorla Banka Meclisi üyesi olabilen Durmuş Yılmaz atandı.

Yılmaz’ın atanması liyakatten ziyade dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile İngiltere’de okurken ki tanışıklığına bağlansa da bu durum pek tartışma konusu olmadı.

Asıl tartışma, Yılmaz’ın göreve atandığı gün evinin önünde çekilen bir fotoğraf karesi üzerinden yaşandı. 

Uşak’ın Karacaömerli köyünde doğup devletin Merkez Bankası’nın başına getirilen Yılmaz’ın evinin kapısını önünde duran çamurlu üç çift erkek ayakkabısı ile eşi Duriye Yılmaz’ın zavallı ve hüzünlü görüntüsü, Beyaz Türklerde endişeye neden oldu.

Geçtiğimiz günlerde Hürriyet gazetesinden kovulan ve o dönem gazetenin Genel Yayın Yönetmeni olan Ertuğrul Özkök, mezkur fotoğraf karesi üzerinden sosyolojik bir tahlil yaparak, “Beyaz Türkler tasfiye mi ediliyor?” sorusunu sorarak, bu ülkenin asli unsuru olarak gördüğü imtiyazlı zümrenin ikinci plana atılacağını dile getirdi.

Ergenlik çağına gelmiş olan kızının sevgilisiyle yatmaya karar vermesini, “AIDS ve hamilelik tehlikelerine dikkat etmesi kaydıyla” onayladığını ballandıra ballandıra anlatan Hürriyet’in eski yazarlarından Hadi Uluengin ise “ayakkabı çıkarmak adetinin esas itibarıyla, göçebe çadır kültürünün bedevi kum kültürüyle harmanlaşmasından oluştuğunu biliyorum” diyerek çiçeği burnunda başkanı aşağılamıştı.

Diğer bazı kalemşorlar ise, “Yaşam tarzı savaşı yaşıyoruz” diyerek feveran etmişti.

İşte bu zor şartlar altında koltuğa oturan Yılmaz, göreve gelir gelmez ne derse beğenirsiniz? 

Başkanlığının ilk gününde katıldığı ilk toplantıda, “Her şey Süreyya Bey’in bıraktığı şekilde devam edecek” dedi. 

Dediği gibi de oldu…

Henüz ilk ayında kendi ifadesiyle, “endeks tarihinde görülmemiş” gelişmeler yaşandı.

Kur artışı nedeniyle tekstil, gıda ve sağlık fiyatlarındaki beklenmedik fiyat artışları yaşandı. Zam fırsatçılığı konusunda uyarılar yapan Durmuş Yılmaz, “Artış daha çok kur artışından kaynaklanıyor. Ancak hemen fiyatlara yansıtılması yanlış. Hepimiz aynı gemideyiz” diyerek, zam yapmayın çağrısında bulundu. Ertesi ay tüketici enflasyonu çift haneli rakamlara fırladı. Şimdilerde, “128 milyar dolar nerede?” korosuna eşlik eden Yılmaz, henüz ikinci ayında Merkez Bankası’nın tüm rezervlerini işaret ederek, “60 milyar dolarlık rezervi kullanmaktan çekinmeyiz” diyerek meydan okudu.

4. aya gelindiğinde ise piyasalarda yaşanan dalgalanmalar nedeniyle zor bir dönem geçiren Yılmaz, bu kez de koltuğuna oturduğu ve izinden gittiği eski başkan Süreyya Serdengeçti’nin boşalttığı Oran’daki iki katlı lojmana yerleşti.

Artık, Beyaz Türklere daha çok benzediği için gereken itirafı yapabilirdi.

Yılmaz, benim gibi muhafazakârların benimsediği, elitistlerin ise “tu kaka” diye aşağıladığı o ayakkabıların ailesine ait olmadığını, tebrik için gelen ve burs verdiği öğrencilere ait olduğunu açıkladı.

Sonra!

Yılmaz’ın konuşmalarında Karl Popper’dan, Vaclav Havel’den söz etmesi, karşı cenahta eşsiz bir mutluluğa sebeb oldu.

Akabinde tıpkı bazı diğer muhafazakar ağabeylerimiz gibi Durmuş Yılmaz’ın da Marx hayranı olduğu, Das Kapital’i çok sevdiği ortaya çıktı..

Hatta!..

12 Eylül’den sonra bu kitaplar yasak olduğu için annesinin korkusundan kitaplarını yaktığı için ağladığı…

Annesinin de, “Yakmasaydın seni götürdüklerinde ben ağlayacaktım” dediği şeklindeki trajik hikayesi, o dönem solcuların gözlerini nemlendirmişti.

Yılmaz’ın hayat hikayesinin detayları ortaya çıktıkça karşı tarafın şaşkınlığı ve pişmanlığı kat be kat arttı. 

Göreve geldiği gün, “Acaba tasfiye mi ediliyoruz?” diye telaşa kapılan Özkök, daha sonra “Meğer o ayakkabıyı biz ters giymişiz” başlıklı yazı yazarak hem Yılmaz’dan hem de eşinden özür diledi. 

Tabii bu hikayede yanılan bir kişi daha vardı..

Kim mi?

Durmuş Yılmaz’ın Uşak’ın Eşme İlçesi Karacaömerli Köyü’nde yaşayan ablası Fatma Yılmaz…

Abla Yılmaz, kardeşi göreve atandığında, “Bana gazetecilerle fazla konuşma dedi” şeklindeki uyarıyı hatırlattıktan sonra dayanamamış….

Kardeşinin “Türkiye’nin parasına sahip çıkacağına” inandığını dile getirmişti…

Önceki gün…

Başkan Erdoğan tarafından yapılan açıklama sonrasında döviz kurlarında yaşanan sert düşüşün ardından CHP’nin kanalı Halk TV’ye bağlanan Yılmaz’ın, “Bu bir alım fırsatıdır” şeklindeki değerlendirmesini görünce, ablasının sözleri aklıma geldi. 

Zira!..

İYİ Parti Ankara Milletvekili ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, bırakın sahip çıkmayı, açık açık Türkiye’nin parası değer kaybetsin diye elinden geleni yapmıştı.

Yılmaz’ın o halini görünce, Yılmaz’ın sadece bize veya Beyaz Türklere değil, ablasına da ayakkabıyı ters giydirdiğini fark ettim.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Hayrettin HATUNOĞLU

Halk arasında ''Kiminin parası, kiminin duası'' diye çok önemli ve geçerli bir deyim vardır. Banka sahibi iş adamlarımızı din adamlarımız ikna etse de bu iş adamları paralarını fakirlere faiz karşılığı ile değil, dua karşılığı verip ahiretlerini garantiye alsalar.

Çinli Dayı

"Acele karar verme, du bakali nolacak"
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23