• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Sultan Süleyman’a neden “Kanuni” dendi?

13 Nisan 2015
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Kanuni Sultan Süleyman kanun yapan ilk hükümdar değildir. Ondan çok önce Osman Gazi (alışverişe ilişkin vergilerin düzenlenmesi), Yıldırım Bayezit (mahkeme rüsumunun ihdası) ve Fatih Sultan Mehmed (meşhur “Fatih Kanunname”si) dönemin ihtiyaçlarını dikkate alan kanunlar yapmış, bazen de yürürlükteki kimi kanunlara açıklık getirmeye çalışmışlardı.

Kanunları denetleme görevi ise şeyhülislamındı. Şeyhülislam onaylamadan hiçbir kanun yürürlüğe giremezdi. Buna rağmen şer’i açıdan tartışmalı bazı kanunların yapıldığı da biliniyor. 

Çünkü İslam hukukunda “racih kavil” (çoğunluğun yorumu) ve “mercüh kavil” (azınlığın yorumu) kavramları var. Bir konuda âlimlerin çoğu aynı görüşte birleşmiş, ama bazıları başka bir yorumu seçmişse, çoğunluğun yorumuna “racih kavil”, azınlığın yorumuna ise “mercüh kavil” deniyor. 

Gerek Fatih, gerekse Kanuni, bazı kanunlarını, tabii ki yine fetva ile “mercüh kavil”e istinadençıkarmış olabilirler. O takdirde Zenbilli gibi kılı kırk yaran derin âlimlerin eleştirisine de maruz kalabilirler...

Üstad Bediüzzaman bir eserinde şu şekilde naklediliyor: 

“Sultan Süleyman Kanuni, kesretli Kırkçeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi, ona demiş: ‘Hilaf-ı şeriat (şeriata aykırı) kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’u öyle bir pisledin ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse, yüz senede temizleyemez’”.

Zenbilli Hoca’nın sözleri, Kanuni’nin yaptığı kanunların Kur’an esaslarına zıt olduğu anlamına elbette gelmiyor. Sadece Kur’an dışı kanun yapmanın açtığı çığır eleştiriliyor. Bunun emsal teşkil edebileceği ve zamanla Kur’an’a zıt kanunların yapılabileceği endişesi, Zenbilli Hoca’yı titretiyor ve bu endişesini çok sert ve yalın biçimde ifade ediyor.

Ayrıca bu ifadeler, Kırkçeşme suyunun Kâğıthane’ye aktığı keyifli bir ortamda yaşlı Hoca’nın talebesiyle şakalaşması biçiminde anlaşılmaya da müsaittir...

Zaten o tarihte Osmanlı Devleti, askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal alanda zirve olduğu kadar, hukuk alanında da zirvedir; bu itibarla Avrupa’dan kanun ithal edecek bir durum ve konum yoktur. Tam tersine, o dönemin Avrupa’sı Osmanlı’yı taklit etmekte, onu örnek olarak görmektedir (meselâ İngiltere, İstanbul’a bir heyet göndererek Osmanlı kanunlarını incelemiş, özellikle adaletin hızlı tecellisini kendine örnek almıştır). 

Bununla birlikte Zenbilli Ali Hoca’nın bir nükte ile de olsa işaret ettiği endişe çok önemlidir...

Zenbilli endişesinde haklı çıkmış, sonraki padişahlar zamanında Sultan Süleyman kanunları emsal gösterilerek, şeriata aykırı bazı düzenlemelere gidilmiştir.

Daha sonra ise Osmanlı Devleti Avrupa’yı taklide yönelmiş, hatta toplumu medeniyet değiştirmeye (Batılılaşmaya) zorlamıştır (Tanzimat Hareketi).

Bediüzzaman bu yanlışın şahididir ve bu yüzden çok büyük ıstıraplar da çekmiştir. İhtimal bu sebeple Zenbilli üzerinden Kanuni Sultan Süleyman’a serzenişte bulunmaktadır.

Şunu söylemeye çalışıyorum ki, Kanuni’nin yaptıkları yanlış olmasa bile açtığı çığır yanlış çağrışımlara müsait bir çığır olarak değerlendirilebilir.

Yine de şunun altını çizmek lâzım: Kanuni Sultan Süleyman da herkes gibi hata edebilir. Çünkü insandı. Ama her icraatını şeyhülislam fetvasına bağlayacak kadar da dindar bir padişahtı.

Bu konuda o kadar titizdi ki, icraatlarını onaylayan fetvaları bir sandıkta saklamış, öldüğünde sandığın mezarına konmasını vasiyet etmişti. Buna itiraz eden Şeyhülislam Ebussuud Efendi sandığı açtığında kendi fetvalarıyla karşılaştı. “Sen kendini kurtardın Süleyman, ya ben kendimi nasıl kurtaracağım?” diye feryat etti.

“Kanuni” unvanına gelince: Kanun yaptığından dolayı değil, kanunlara riayette gösterdiği titizlikten dolayı bu unvanla anılmıştır.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23