• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Taşkın Koçak
Taşkın Koçak
TÜM YAZILARI

Günümüz ekonomisinde altın para standardı ve altın para neden kullanılamaz?

18 Nisan 2020
A


Taşkın Koçak İletişim:

Dünya finansında ve ekonomisindeki paranın altın standardına bağlanması 1700’lü yıllarda başlayan “Endüstri 1.0” sanayi devrimi ile hemen hemen aynı döneme rastlar. Altın para standardı olarak ilk defa 1775 yılında sanayileşmenin öncüsü olan İngiltere ile başladı. Akabinde bu standardı önce Almanya ve Fransa, sonrasında ise tüm Avrupa kullanmaya başladı. Burada sanayileşmenin ve finansın birbirine eşdeğer olarak geliştiğine şahit oluyoruz. İngiltere 1821 yılında altın standardını resmi olarak benimseyen ve kullanmaya başlayan dünyanın ilk ülkesi oldu.

Endüstri 2.0 sanayi gelişmesi ile küresel ticaretin ve üretimdeki sanayi ürünlerinin çarpıcı artışı altın standardının para üzerindeki rolünü iyice artırdı. Ülkeler arasındaki ticari mal hareketlerini düzene sokan altın standardı aynı zamanda altın madenciliği sektörünü de hayli geliştirdi. Birçok devlet artık hazinesinde altın rezervi tutmaya başladı ve o rezervleri bugün dahi devam etmektedir.

1900’lü yılların başında sanayileşmiş ve gelişmiş ülkelerin çoğunluğu parayı altın standardına bağladı. Bu standarda ABD en son katılan ülkelerden biriydi. 1821 ile 1914 yılları arasında altın standardı zirvesini yaşadı. O dönemlerde dünyanın siyasi koşullarının ve ekonomilerinin iyi olması altın standardının gelişmesine olanak sağladı ancak 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle bu durum sona ermeye başladı.

Birinci Dünya Savaşı ile siyasi ittifaklar değişti, devletlerin uluslararası borçları arttı ve maliyeleri kötüleşti. Bunun sonucunda altın standardı cazibesini yitirmeye başladı. Altın arzı küresel ekonominin büyümesinin gerisinde kalmaya, İngiliz sterlini ve ABD doları ise küresel rezerv para birimleri haline gelmeye başladı. Dünyanın küçük ülkeleri bu krizden kurtulmak için altın yerine bu para birimlerine yönelmeye başladılar.

Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik ağır yükler ve borçların sebep olduğu 1929 yılındaki büyük buhran ile New York Borsası çöktü. Birçok ülke, banka ve bankerler mevduatlarının değer kaybını önlemek için faiz oranlarını yükselterek altın stoklarını korumaya çalıştılar. Bu yüksek faiz oranları, küresel ekonomi için işleri daha da kötüleştirdi bu duruma daha fazla dayanamayan İngiltere 1931’de altın standardını askıya almak zorunda kaldı, o yıllarda sadece ABD ve Fransa altın rezervlerini koruyabildiler.

1913 yılı itibarı ile altın standardına geçen ABD, İngiltere’nin ekonomik çöküşünü fırsat bilip altın rezervlerini artırmaya başladı. 1933 yılında ABD başkanı Roosevelt’in isteği ile altına el koyma yasası çıkarıldı, ülkenin ve ulusun devamı için halktan altınları istendi. Bu şekilde altın rezervlerini hayli yükselten ABD, dünyanın en büyük altın rezervinin sahibi oldu.

İkinci Dünya Savaşı’nda üstlendiği rol ile Avrupa kıtasına da üstünlük sağlayan ABD, 44 ülkeyi 1944 yılında Bretton Woods kasabasında topladı. Bu ülkeler ile çeşitli antlaşmalar (IMF, WB, GATT) yaparak küresel gücün aktörü oldu. Bu antlaşma ile altın standardına bağlı olan dolar dünya rezerv parası olarak kabul edildi. 1 ons altın 35 dolara eşitlendi ve diğer ülke paraları da dolara endekslendi. 1944 yılı ile 1971 yılları arasında ABD’nin Rusya ile yaşadığı Soğuk Savaş’ın silahlanma giderleri, Kore Savaşı’nın ve Vietnam Savaşı’nın ağır mali yükü, 1962 yılında Küba ile yaşadığı füze krizi, enflasyon ve büyüme hızının düşmesi gibi birçok sorunlar sebebi ile düşüşe geçen altın rezervleri kendisine sorun üretmeye başladı. Bu durumdan kurtulmak için çıkış yolu arayan ABD başkanı Nixon 1971 yılında doları altın standardından çıkararak ABD ekonomisini kurtardı. O günden sonra dünya artık itibari para ile tanışmış oldu ve altın standardı dünyada fiili olarak bitmiş oldu.

Altın para ve altın para standardının dünyadaki tarihi seyrini yukarıda özetle açıkladık. Yazımızın bu bölümünde ise altının neden yeniden bir para ve para standardı olamayacağını açıklayacağız.

Bugün 18. ve 19. yüzyılda değiliz. O yıllardaki dünya geliri, ticareti ve borçlanma değerleri ile günümüz değerleri aynı değildir. 2019 yılında dünya geliri 80 trilyon dolar, mali ticareti 18 trilyon dolar ve borcu ise 255 trilyon dolardır bu verilere baktığımızda altın standardının veya altının yeniden bir değişim aracı olarak kullanmasının mümkün olmadığını görmekteyiz. Nasıl mı? Dünya Altın Konseyi verilerine göre bugüne kadar dünyamızda 190.000 ton altın çıkarılmıştır. Bu altınların 90.000 tonu kuyumculuk sektöründe, 35.000 tonu ülkelerin merkez banaklarında, 36.000 tonu altın madeni paralarda, 26.000 tonu sanayide, 3.500 tonu ise borsa ve fonlarda bulunmaktadır. Yeraltında ise çıkarılmayı bekleyen 54.000 ton civarı altın var.

Dünya genelinde 190 bin ton altının karşılığı 10.5 triyon dolar eder ki bu tutar 190 bin ton altının toplam değeridir. Oysa ki merkez bankalarının rezervlerinde 35 bin ton altın bulunmaktadır. Yukarıdaki 2019 yılı dünya ekonomik verilerine baktığımızda bunun, yani altın para standardının günümüzde uygulanmasının çok zor olduğunu görmekteyiz.

Peki, bundan sonra dünya ekonomisinde altının veya altın para standardının kullanılması mümkün mü? Küresel çaplı bir salgın, nükleer bir savaş, göktaşı çarpması veya benzer büyük felaketlerin olması gibi dünya nüfusunun 4’te 1 veya 4’te 2’lik kısmının yok olması ve bunun sonucunda dünya sanayi ve teknoloji üretiminin ciddi manada zarar gömesi gibi kötü senaryoların ardından altın veya altın endeksli bonolar ya da paralar kullanılabilir. Altın dünyada her zaman sıkıntılı dönemlerde güvenli bir limandır, dünyada meydana gelebilecek küresel kaoslarda paranın iş görmediği zamanlarda her zaman önemli bir değer ve değişim aracıdır.

Bazı finansçı ve ekonomistler altın para veya standardı konusunda ısrarcı davranmaktalar. Bu ne kadar mümkün? Fiziki altına para olarak geri dönülebilir mi? Küresel uluslararası ticaretin had safhaya çıktığı günümüzde ülkeler arası ödemeleri yapmak için tonlarca altını sürekli göndermek veya transfer etmek çok zor bir durum. Ya altın para standardı? Altın para standardına dönüşü savunanların iddialarının maalesef hiçbir dayanağı yoktur. Bu standardının geçmişte küresel ekonomiye sağladığı faydalar ne olursa olsun bu tarihten sonra paranın değerini garanti etmek için tekrar kullanılması pek mümkün değil.

Peki, altın para standardına geri dönüş ekonomileri nasıl etkiler? Altına endeksli para demek, sıkı para politikası demektir, ülkenin ve ülkelerin gelişiminin önünü tıkar, ekonomik veya siyasi bir sıkıntı ile karşılaşan ülke para basmaya kalkarsa bu sistem yani altın standardı bunu engeller.

Hükümetlerin altın rezervlerini korumaya yönelik eylemleri ekonomide önemli dalgalanmalara neden olur, bu da ekonomiyi yönetme kabiliyetini kısıtlar. Merkez bankaları kriz dönemlerinde para arzını sağlayamazlar, altın rezervlerine bağlı mali disiplini uyguladığından bu ekonominin büyümesini sınırlayacak, dengede tutacak ve hükümetin müdahalesine izin vermeyecektir. Ayrıca birçok işletme, kurum ve kuruluş sermaye ve nakit yetersizliği nedeniyle gelişemeyecektir.

Yeni oluşumlar ve ülkelerin işbirliklerinin kendi aralarında altın para standardı ile ticaret yapmaları da olası değil çünkü dünya hammadde piyasası ve teknolojik ürünleri hep rezerv paraya bağlı, yani dolara bağlı.

“Altın, rezerv paraya alternatif olamaz” dedik, peki merkez bankaları altını neden rezervlerinde bulundururlar ve niçin önemlidir?

Yukarıda açıkladığımız gibi öngörülemeyen acil durumlara ve krizlere karşı merkez bankaları altın rezervlerini elde tutarlar yani kriz sırasında ekonominin sürekliliğini sürdürebilmek için bu rezerv bir supaptır, merkez bankalarının altın rezervleri kara gün dostudur. Dünya ve merkez bankaları altını güvenli bir liman olarak bu sebeple adlandırırlar.

Altın potansiyel gücü sebebi ile merkez bankaları tarafından altın kredisi, altın swapı ve altın teminat olarak kullanılmaktadır. Döviz sıkıntısı çeken ülke veya ülkeler Dünya finans merkezleri olan Londra, New York, Singapur, Tokyo ve Sidney gibi yerlerde altınlarını depolarlar, döviz (rezerv para) ihtiyaçları olduklarında bu altınları teminat göstererek karşılığında döviz borçlanmaları yapabilmektedirler. Bunun dışında merkez bankalarının döviz ve altın rezervlerinin güçlü olduğu devletler yatırım için tercih edilmektedir. Altın rezervinin yüksek olması o ülkeye olan yatırımların daha hızlı ve kalıcı olmasını sağlar.

İçinde bulunduğumuz süreçte altının bireysel yatırım aracı olarak kullanmanızı tavsiye ederiz fakat kırılgan bir dönemde olduğumuz için uzun soluklu değil, ara ara yatırım yapılmasında fayda var.

Selam, dua ve hürmetlerimle.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

!Y! fikir gerçi de..

Zamanın Nikel 25 kuruşlarını bile piyasadan toplayıp çalan, altın paraları ne yapar acaba?

Mertürk

ÜRETİMSİZ LEŞTİRME OPERASYONU: Dış güçler son yirmi yılda döviz kur unu düşük tutarak ,Türkiye ye ,SANAYİSİZ LEŞTİRME VE ÜRETİMSİZ LEŞTİRME OPERASYONU yapmışlardır. Peki bunu nasıl yaptılar. 2000 yılından sonra IMF ve Kemal derviş üzerinden Türkiye ye dalgalı kur rejimi denen ucube bir sistem ile ,enflasyonu,faizi siz kontrol edin ,döviz fiyatını piyasaya ,yani küresel fonları kontrol etsin diyerek Türkiye ye yeni bir sistem dayattılar ve Türkiye ye tuzağı kurdular. Döviz Kur unu kontrol eden uzun vadede her şeyi kontrol eder. Bütün gelişmekte olan ülkeler ,sanayi üretim ve ihracat larının zarar görmemesi için ,kendi yerel para birimlerinin aşırı değerlenmesine asla izin vermez ,tam tersine kendi paralarının bir miktar değerini düşürerek, kendi yerel firmaların rekabet güçlerini artmasını sağlarlar. Bütün ülkeler ,hele hele gelişmekte olan ülkeler, düşük döviz kur unun ,sanayi üretim ve ihracatlarının zarar görmemesi için, gizli açık ,döviz kur una müdahale ederler. Trump bile , ABD nin üretim ve ihracatının zarar görmemesi için, doların değerlenmesine izin vermeyeceğini söylerken. Çin devleti ,2000 yılından beri ,ABD nin bütün baskılarına rağmen ,Çin in para birimi yuan ın ,reel değerini yükseltmeyip hep düşük tutmuş ve bu sayede ,çin dünyanın üretim üssü haline gelmiş. Bütün ülkeler için geçerli olan ,döviz kur unun ,yerel para birimi karşısında ,aşırı değer kaybetmesine izin vermemesi kuralı hakimken. Bu temel kuralın tam tersine ,Türkiye CELLATINA AŞIK MAHKUM gibi aşırı değerli türk lirasını desteklemiştir. Bu durum ,İçimizde ki kriptolar tarafından sanki bilerek yapılmıştır. Türkiye nin ,arap ülkeleri gibi petrol ve doğalgaz zengini bir ülke değil tam tersine ,bunları ithal etmek için bile döviz bulmak zorunda olan bir ülkedir. Bu nedenle ülke, ancak ve ancak sanayi,üretim ve ihracat temelli bir ekonomik kalkınma ile büyümelidir. Peki sanayi üretim ve ihracat ile nasıl kalkınılır. Bunun birinci ve en önemli şartı, yabancı firmalara karşı, yerli firmaların rekabet güçlerinin artırılması ile mümkündür. Yerli üretici firmaların rekabet güçlerini artmasını sağlayan en önemli şart , rekabetçi kur ile yani gerçekçi kur ile mümkündür. Rekabetçi kur nedir. Rekabetçi kur demek ,döviz kur unun olması gerekenden bir miktar yüksek olması demektir. Yani dolar şu anda 5 TL olması gerekirken , doları olması gerekenden 5-10% yukarda tutmak demektir ve bunu milli düşünen merkez bankaları el altından ,çaktırmadan yapma kabiliyetine sahiptirler. Zaten ,dalgalı kur rejimine geçilmeden önceki yıl olan 1999 yılından beri dolar her yıl olması gerektiği gibi enflasyona yakın artsaydı dolar bugün. 5 -5.3 TL civarı olması gerekirdi. Ama, rekabetçi kur açısından doların 5.3- 5.5 TL arası olması gerekirken biz doları bugün bu seviyelerde tutamıyoruz. Neden ,çünkü dolar uzun yıllar olması gerekenin çok altında kalarak, yerli üreticinin rekabet gücünü azaltıp ,ithalatı aşırı artırıp ,Türkiye yi aşırı dış borca sokmuş ve ülkeyi aşırı döviz ihtiyacına sokmuş ve aşırı döviz ihtiyacı nedeniyle ,yeterli döviz bulamamız nedeniyle bu günlerde döviz fiyatını zaptedemiyoruz ve bugünlerde dolar rekabetçi kur seviyesinin bile çok üstüne çıkıyor. Meselâ dolar 2007 yılında 2 TL civarı olması gerekirken, 1.2 TL olmuş, dolar ,2012 yılında 2,8 TL civarı olması gerekirken, 1,8 TL olmuştur. Dolar ,2003 yılından 2016 yılına kadar hep olması gerekenin çok altında kalarak, yerli üreticinin rekabet gücünü yok etmiştir. Ve şimdilerde eski hatalarımızın ,eski düşük kur ile yaşadığımız sahte, geçici refahın bedelini yaşıyoruz, ve yaşayacağız. Sınırsız hürriyet olmadığı gibi ,sınırsız serbest piyasa hürriyeti ile sınırsız dalgalı kur rejimi ile döviz kur unun ,küresel para fonlarının sıcak para üzerinden düşük tutularak yerli üreticinin rekabet gücünün yok edilip ,tarımda sanayide yerli üreticinin çökertilmesine izin vermek ,akıl tutulmasıdır, ihanettir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23