• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Taşkın Koçak
Taşkın Koçak
TÜM YAZILARI

Covid19 Korona Virüsü Kimlerin Projesi,Kimlerin Güç Savaşı?

04 Nisan 2020
A


Taşkın Koçak İletişim:

Amerikan Başkanı Richard Nixon Çin ile ikili ilişkileri başlattığı 1972 yılında, farkında olmadan bir devi büyüttü. Bugün hayatta olsaydı, belki o ziyaretine lanet ederdi. Elini attığı ve ayağa kaldırdığı dev; şu an ele avuca ve kendileri gibi Dünya’ya sığmıyor.

Çin ile Amerika arasındaki ekonomik savaşın perde arkasını ve bilinmezlerine bakalım. Ayrıca Dünyayı ateşe veren  Virüs biyolojik bir silah mı? Öyleyse  silahın üreticisi kim ve kime ateş edildi? Bunu Çin mi yoksa ABD mi üretti gelin hep birlikte karar verelim.

1971–80 yılları arasında Çin ile Amerika Birleşik Devletleri; aralarındaki mal, teknoloji ve insanların akışı önündeki bazı engellerin kaldırılması konusunda anlaştılar. Amerikan başkanı Nixon, ABD'nin Çin'e yönelik ticaret ambargosunu resmen sona erdirdi ve iki ülke arasında 1950'den bu yana önemli ekonomik etkileşimi engelleyen yasal engelleri ortadan kaldırdı. Kısıtlamaların kaldırılmasıyla ABD şirketlerinin bazı stratejik olmayan malları, doğrudan Çin'e ihraç etmesine izin verildi.

Nixon, 21 Şubat 1972’de Çin’i ziyaret ederek Çin Başbakanı Chou En-lai ile görüşmelere başladı ayrıca devlet başkanı Mao Tse-tung’la da görüşme yaptı. 27 Şubat’ta Nixon ve Chou en-Lai, ‘Şangay Tebliği’yle ziyareti taçlandırmış oldular. Bu antlaşma ile her iki ülke birbirlerine yaklaşmaya başladılar.

1980'ler boyunca, iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin normalleşmesi ve Çin'in ekonomik reformları Amerika ve Çin arasında mal, değer, fikir, personel ve teknoloji transferinin önünü açtı. Bu karşılıklı işbirliğinden her iki taraf ta faydalanmış oldu. Ancak ABD açısından Çin ticareti hala kayda değer seviyede değildi. 1984 yılında Çin, Asya’da Japonya ve Hong Kong'un ardından ABD’nin üçüncü ticaret ortağı, dünya sıralamasında ise 14. ticaret ortağı olmuştu. Amerikan dış ticaretinde Çin, 1988 yılında yüzde 1.7 oranında, 1990 yılında ise yüzde 2.2 oranında yer almıştı.

Bu ikili ticari işbirlikleri, 1983'ten 1987'ye kadar Çin'in Gayri Safi Milli Hasılasında (GSYİH) yıllık yüzde 10'luk bir büyüme ve uluslararası ticarette de yıllık yüzde 15,8'lik bir büyüme sağladı. Çin dış ticaretini 1978'de 20,6 milyar dolardan, 1985'te 60,2 milyar dolara çıkardı. ABD ile ticareti, yedi kat artarak yaklaşık 1 milyar dolardan 7 milyar doların üzerine çıktı. Çin’in ABD ile olan işbirliği, Çin'in dünya ekonomisinde yükselmesini sağladı ve bu durum Çin'in Avrupa ve Asya-Pasifik ile ticaretinin hızla gelişmesinin yolunu açtı.

Çin Halk Cumhuriyeti'ni 1978'den 1992'ye götüren DengXiaoping, ülkeyi yabancı yatırımlara açık hale getirdi. 1980'lerin ve 1990'ların sonlarında, Çin birçok işletmeyi özelleştirdi ve devlete ait fabrikaların çoğunun kontrollerini özel sektöre bıraktı. Sonuç olarak, 2005 yılına kadar özel sektör Çin'in GSYİH'sinin yaklaşık % 70'lik kısmını oluşturdu.

Çin, ABD ile yapığı bu işbirliğini mümkün mertebe Rusya’yı rahatsız etmeden yapmaya çalışıyordu. Nihayetinde 1989 yılında Doğu Bloğunun yıkılmasının ardından başta Rusya olmak üzere birçok demir perde ülkesindeki ayaklanmalar, parçalanmalar ve ekonomik sıkıntılar baş gösterince, Çin artık Dünya ile olan entegrasyonuna hız verdi. Çin; 15 yıllık görüşmeler sonucunda (1986-2001)  11 Aralık 2001'de ABD’nin desteği ile Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) kabul edildi, DTÖ'nün 143. üyesi oldu. Bu durumda, Çin için ihracata dayalı ekonomik faaliyetlerin önü açılmış oldu.

 Amerika ile Çin arasında yeni bir dönem başladı. Sonrasında Amerika’dan teknoloji transferi ile çeşitli sanayi makinaları satın almaya başladı. Ayrıca Dünya’nın diğer gelişmiş ülkelerinde üretilen bir çok endüstriyel makinaları da satın aldı. Amerika’nın Çin'e olan teveccühünün farkına varan Avrupa ülkeleri de çok büyük nüfusa sahip olan ve gelişmekte olan bu ülkeyi iyi bir pazar olarak gördükleri için, ciddi işbirlikleri kurmaya, teknoloji ve tecrübe paylaşımı yapmaya başladılar. Sonrasında Çin, satın aldığı makinaların ve teknolojik ürünlerinin kopyalarını yapmayı başardı. Bütün bunlar olurken Amerika, Çin’in bu gidişatından rahatsız olmuyor, hatta Çin’e çok önem vererek kendisi için iyi bir pazar olarak görmeye devam ediyordu. Bu sebeple Çin ile ticari ilişkilerini sürekli gelişmesinin önünü açıyordu. Ayrıca bu pazarı Avrupa ile Japonya’ya kaptırmak ta istemiyordu. Fakat farkında olmadan bir gün karşısına dikilecek bir devi, kendi eli ile büyütüyordu. Bu; ileride Amerika’yı zora sokacak bir devdi. Düşük işçilik maliyeti ve elindeki hammadde ile, ilk zamanlar Dünya piyasasına çıkan Çin’in ürünleri çok rağbet görmedi, ama fiyatı ucuz olduğu için yine de satılıyordu. Gelişmiş ekonomiler ve Amerika bu durumu dikkate alarak çok ta önemsemedi. Yani onlar için taklitçi ve kalitesiz mal yapan bir ülke olarak niteleyip ilişkilerini devam ettirdiler.

Çin yüksek ve vasıfsız nüfusunu birer makine parçası gibi kullanmaya başlayarak  birçok fabrika kurdu ve ciddi manada üretim yapmaya başladı. Ama bu ürettiklerini pazarlama ve satmak gibi bir sorunu vardı. İlk defa 1995 yılında Dünya ihracatında 15. sıraya yükseldi. Fakat bunca üretime ve fabrikalara istinaden hala ihracatı istenilen seviyede değildi. Ta ki; bir adam çıkana kadar!

O  adam şühpesiz Jack Ma'dır. Jack Ma, Çin'in kalkınmasında en büyük rolü üstlendi. Alibaba'yı kuran Jack Ma, Amerika’ya 1995’te yaptığı bir gezide ilk defa internetle tanıştı ve çok şaşırdı. Bir ingilizce öğretmeni olan Jack Ma, o günlerde çeviri işine yeni başlamıştı ve bir Çin firmasının ödemesini geri almasına yardım etmek için Amerika’ya gelmişti. Jack Ma’nın ilk internet üzerindeki araması Çin birasıydı. Fakat arama sonuçlarında hiçbir Çin birası çıkmaması onu şaşırttı. Bu durumda kendi kendine "Bizim Çin’de sayısız fabrikalarımız var, bir çok mal üretiyoruz ve bunları Dünya’ya satmakta zorlanıyoruz. İnternette Çin ile ilgili hiçbir ürün yok. Bizim bunu keşfedip hızla bu işe girmemiz lazım" der ve Çin için internet üzerinden bir B2B şirketi kurmaya karar verir. Sonrasında Alibaba'yı kuran Jack Ma’nın bu girişiminin farkına varan Çin, hem Jack Ma’ya destek verir hem de yeni bir çok B2B siteleri kurar. Devlet olarak ilk kurduğu B2B sitesi MadeinCihina olur.

Yapılan yüzlerce B2B siteleri iyi organize edildi. B2B ve B2C sitelerinin gücünü gören Çin, bu alana ciddi yatırımlar yapar ve destekler. Böylelikle pazarlama ve satış sorunu aşan Çin, ürettiklerini Dünya’ya satmaya başladı.

1999 yılında yalnızca 190 milyar dolar ihracat tutarına ulaşan Çin, bugüne geldiğimizde ise; 2019 yılında ihracat tutarını 2.6 trilyon dolara yükseltti. Bu muazzam bir rekordu. İhracatta Dünya’nın bir numarası oldu. Ayrıca bu kadar ihracata rağmen Çin’in ithalatı daha azdır ve cari fazlası yüksektir.

Sonrasında ekonomik, teknolojik, bilişim ve askeri alt yapısını hızla geliştiren Çin, aşağıda sıralanan hamleleri ile Amerika’yı ciddi manada kuşattı ve endişelendirdi. 

Kuantum araştırmalarında lider oldu. Bir çok alanda kuantumu kullandı ve uzaya ilk kuantum uydusunu gönderdi.

Dünyanın en büyük 5G ağını piyasaya sürdü ve nesnelerin internetini kullanmaya başladı ve sonrasında 6 G için çalışmaya başladığını duyurdu.

Asrın projesi olan güneş reaktörünü imal ederek füzyon ile enerji üretimi çalışmalarına başladı. Güneşten 6 kat yüksek ısıya; yani 100 milyon santigrat ısıya ulaşarak 4 hidrojen çekirdeğini birleştirmeyi başardı.

Dünyanın en güçlü süper bilgisayarını yaptı. 93 petaflop'luk bir LINPACK benchmark derecesine sahip  olan bilgisayarın adı SunwayTaihuLight oldu.

Ayın arka yüzüne keşif aracı indirdi ve uzayda söz sahibi olduğunu kanıtladı.

İnovatik ürünler üretme becerisini artırdı ve ortaya çıkardığı ciddi markaları ile dünya genelinde önemli altyapı ile üst yapı projelerini yapmaya başladı. 

2019 yılında 500′den fazla blockchain projesi açıklayarak bu konuyu ciddi manada önemsediklerini ve bu alanda yatırımlara hız vereceklerini açıkladılar.  

Dünya’da dijital ekonomik pazarında 3,8 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaştı. Bu çok ciddi bir değer.  

Başkenti Pekin’de devasa "yapay zeka teknoloji parkı" inşaatına başladı ve Shandong Sanayi Bölgesi'nde 2022 yılı sonuna kadar 500'ün üzerinde yapay zeka şirketinin kurulacağını duyurdu. Bu alanda 2030 yılına kadar 1,4 trilyon dolar yatırım yapacaklarını deklare etti.

Tasarım bebekler projesi ile yüksek IQ'ya sahip süper nesiller yetiştirmeyi hedefleyen Çin, genetik mühendisliği alanında büyük yatırımlar yapmaya başladı. Bu konunun her ne kadar etik olmadığı zaman zaman öne sürülse de, bu da dünyanın üzerlerine gelmesini engelleme için kullandıkları bir taktiktir.

Birçok önemli B2B ve B2C firmalarına sahip olan Çin, Dünya’da e-ticaret pazarının lideridir. Çin Devletinin elinde 1,2 trilyon dolar Amerikan hazine bonosu ve tahvili bulunmakta; bu koz Amerika’yı endişelendirmektedir. Ayrıca merkez bankasında da 3 trilyon dolar para olduğu bilinmektedir.

"Bir kuşak bir yol" projesi ile Dünya'nın gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerini yani Avrupa, Ortadoğu ve Asya’yı elinde tutmayı isteyen Çin, bu projesi ile Dünya ekonomisinin ve siyasetin geleceğini tepeden tırnağa değiştirmeyi hedeflemekteydi. Yani tüm küresel ticaret akışını kontrol altına almak istiyordu. Gelecek 50 yılı şekillendirecek bu proje, 2 ile 4 trilyon dolar arası bir yatırım ve 3 milyar civarı nüfus ile hemen hemen Dünya’nın yarısını kapsayan bir proje.. 68 ülkede kara ve deniz olmak üzere 6 ayrı güzergahı bulunmakta.

53 Afrika ülkesinin üye olduğu FOCAC  Forum on ChinaAfricaCooperation iş birliği organizasyonunu kuran Çin, Afrika kıtasının hemen hemen her ülkesini verdiği hibeler, borçlar ve yatırımlar ile kıtada söz sahibidir. Bu durum Amerika ve Fransa’nın Afrika’daki etkilerini azaltmaktadır.

Çin, Amerika’nın arka bahçesi olan Latin Amerika ülkeleri ile ticari ve savunma alanındaki işbirliklerini yoğunlaştırmaya başlamış, özellikle bu ülkelerin hemen hemen hepsinde alt yapı ve inşaat alanında ciddi yatırımlar ve askeri alanda da işbirliklerini hayata geçirmiştir. Ayrıca Panama kanalına alternatif olarak Nikaragua’da yeni bir kanal inşa etmesi, Amerika’yı ciddi manada rahatsız etmiştir.

Çin ile Tayvan arasındaki anlaşmazlıkta, Tayvan’ı destekleyen ve zaman zaman bu konuda Çin ile karşı karşıya gelen Amerika, Güney Çin denizindeki resif adaları yapay adalara çevirip askeri hava limanları inşa etti ve silahlandırdı. Bu adalar ile muhtemel bir Çin-Amerika savaşını ana karasının ilerisinde karşılamayı planlayan Çin, aynı zamanda bu denizde bulunan zengin petrol ve doğalgaz yataklarını da kontrol altına aldı. Ticaret gemilerinin bu denizden geçiş yaptıklarını hatırlatalım. Çin’in bu hamlesi de, Amerika’yı rahatsız etti.

Müttefiki olan Kuzey Kore’yi Amerika’ya karşı sürekli koz olarak kullanan Çin, Kuzey Kore’yi ayakta kalması için el altından ekonomik ve askeri yönden yardım etmektedir. Ayrıca uzun menzilli füze sistemlerinin geliştirmesine destek sağlaması, Amerika’yı tedirgin etmektedir.

2017 yılında Rusya ve İran’ın petrol satışında dolar yerine Çin para birimi Yuan'ı kabul etmesi, dolara karşı yapılan yeni bir operasyondu.

BM tarafından ambargo uygulanan İran’ın petrolünün en büyük alıcısının Çin olması; bu alıcının, satıcı İran ile yaptığı ikili anlaşmalar ve Çin’li firmaların İran’daki teknolojik yatırımları sürekli eleştiren ABD, bazen de Çin’i İran’a silah desteği ile suçladı. Suriye’de Rusya ve İran ile birlikte hareket eden Çin, burada da ABD’nin karşısında yer aldı.

Huawei'yi krizi, Huawei’nin 5G teknolojisi alt yapısının ve fiyatının Amerikan telefon markalarından avantajlı olması ayrıca 5G teknolojisi ile Amerikan mali ve güvenlik sırlarına Çin’in vâkıf olması sebebi ile ülkede Huawei ürünlerine karşı ambargo uygulayan ABD, kamu kurumlarının bu şirketle iş yapmasını yasakladığı gibi mevcut donanımları da değiştirmeye başladı. ABD güvenlik riski oluşturduğunu iddia ederek Huawei'nin, ABD 5G pazarına girmesini yasakladı. Ardından müttefiklerini de benzer önlemler almaya zorladı. Son olarak Google, Huawei telefonlarının son modellerine Android uygulamalarını kullandırmayacağını açıkladı. Trump ise Huawei'yi, İran'a yönelik ABD yaptırımlarını ihlal etmekle suçluyordu.

Çin, ayrıca Amerikan üniversitelerinden araştırmalar yapıyor ve Çin için teknoloji üretebilecek insanları belirlemek ve işe almak için “yetenek programları” adı altında çalışmalar yürütüyordu. Bu da Amerika’nın dikkatinden kaçmıyor ve bunu zaman zaman dile getiriyordu.

Amerika, Çin ile olan ticari anlaşmazlıkları nedeniyle Çin'li bilgisayar korsanlarının işletmelerine ve hükümet kurumlarına siber saldırıda bulunduğunu her defasında Çin’e bildiriyor, fakat bir netice alamıyordu.

ABD ve Çin ekonomileri birbirine bağımlılar. Çin, Amerika'nın teknolojisine ve yeniliğine ihtiyaç duyuyor. Çünkü kök teknoloji Amerika’nın elinde. Çin’in kök teknolojiye ulaşma konusunda hala yapması gereken çok şey var ama, bu arayı kapatması çok zaman almayabilir. Çünkü Çin, eğitime çok önem vermektedir, GSYİH'nın yaklaşık % 4'ünü halkını eğitmek için kullanmaktadır ve Çin'in eğitim sistemi dünyanın en büyüğüdür. Çin’in ileri teknoloji ürünleri ihracatı ABD'dekinden yaklaşık dört kat daha düşüktür.

ABD, Çin'in en büyük ikinci ihracat pazarıdır. Çin ise ABD’nin üçüncü büyük ihracat pazarı. ABD şirketleri Çin'in iç pazarına ulaşmak için her sektörde Çin'e yatırım yaptılar. Çinli şirketler de ABD’de ciddi yatırımları var. Her iki ülke bu alanda üstünlüğü ele geçirmek istiyor ve bu savaş kıyasıya devam etmekte.

1,43 milyar nüfusa sahip olan ÇİN, 329 milyon ABD'nin nüfusu ile karşılaştırıldığında, Çin, ABD nüfusunun dört katından fazla bir nüfusa sahiptir. Büyümeye devam etmesi gereken Amerikan şirketleri dünyanın en büyük tüketici pazarına sahip Çin’e bağımlı hale geldi. Dış borcu 18 trilyon dolar olan ABD’nin yıllık geliri 21 trilyon dolar, ihracatı 1.65 trilyon dolar, ithalatı 2.5 trilyon dolar. Bu durumda ABD ciddi cari açık vermektedir. Çin’in dış borcu 1,6 triyon dolar, yıllık geliri 14 trilyon dolar. İhracatı ise 2,6 trilyon dolardır, ithalatı da 2.2 trilyon dolar. Bu sonuçlar ile Çin, 400 milyar cari fazlası vermektedir. Bu da çok iyi bir tutar. 2019 yılında Çin, ABD’ye 452.2 milyar dolar ihracat yaptı. ABD ise sadece 106.6 milyar dolar. Amerika tarafından uygulanan tüm kısıtlamalar ve vergilere rağmen yine de Çin’i durdurmadı, 345.6 trilyon dolar açık verdi. Çin, ABD’nin üç katı hızla büyümektedir.

Bütün bu olanlar yani yukarıdaki sayılan maddelerin dışında tabii ki başka bir çok etken yine var. Yazımızı daha fazla uzatmamak için onları yazamıyoruz. Her yönü ile Çin tarafından kuşatılan ABD, 1871 yılından beri Dünya’nın en büyük küresel gücü olarak oturduğu tahtının, artık sallandığı görülmektedir.

 Ciddi manada çıkmaza giren ABD artık operasyon yapma vaktinin çoktan geldiğinin farkına varmış ama aslında geç bile kalmıştı. Sonunda Trump, 01.03.2018 tarihinde Çin’e direk olarak ticaret savaşını başlattığını tüm dünyaya ilan etti ve bazı kararlar aldı.

Amerika 1 pakette Çin’den ithal ettiği 34 milyar dolarlık ürünlere vergi getirdi. Sonrasında ikinci ve üçüncü vergi paketlerini de açıkladı. Buna karşılık Çin de, ABD’ye karşı ithal ettiği ürünlere eş zamanlı olarak vergiler uyguladı. Her iki ülke karşılıklı sürtüşme ve sataşmalar ile süreci 2020’ye kadar getirdiler. Fakat savaş istenen seviyeye bir türlü ulaşamadı yani karşılıklı ticareti ve siyasi durumu çok ta etkilenmemiş Çin yoluna devam etmekteydi. Bu durum ABD’nin canını çok yakıyordu ve canına tak eden Amerika, tarihinde ilk defa varlığının tehlikeye girdiğinin farkına vardı. ABD ve Çin’in ekonomik savaşının 2020 yılında kuralsız ve çok sert olacağının öncü sarsıntılarını 2019 yılında kısmen his ediyorduk. Fakat bu kadar olacağını tahmin edememiştik.

Bir yanda FED’in dolaşımda olan karşılıksız trilyonlarca doları diğer yandan kısmi rezervle şişirilen krediler ile başı belada olan Amerika asıl baş ağrısı olan Çin’in bu durdurulmaz ekonomik istilası için ne yapmalıydı? Acaba biyolojik bir silahla yeni bir savaşa (virüse) ihtiyacı olabilir miydi? Kendi deyimi ile "Kırık ok’’ taktiğini kullanmalı mıydı?

Yukarıda sayılan maddeler arasındaki Çin ile iş tutan bir çok ülke, organizasyon ve işbirliklerini bu bağlamda terbiye edilir ve Amerika küresel gücün lideri olduğunu bir kez daha dünyaya kanıtlayarak herkesten biat alır ve gücüne güç katarak bu işten kazançlı çıkar.  Öte yandan ABD’nin kendisini frenlemek için yapacağı yeni sert hamlelerin, yaptırımların ve uluslararası baskıların planlarının farkına varan Çin, Amerika’nın son çare olarak kullandığı ‘kırık ok’ taktiğini yoksa kendisi mi yaptı? Çünkü Çin biliyordu ki ;  Dünya finansının kurucusu ve yöneticisi olan güç birkaç manipülasyon ile Çin merkez bankasını felç edecek bir çok planı devreye sokabilirdi. Ayrıca Çin içinde bir çok alanda şirketleri ve yatırımları olan ABD’nin bu gücünün de kırılması gerektiğini düşünmekteydi. Çin bu operasyon ile ABD’den gelecek ciddi zararlarının önünü mü kesti?

Virüs; dünyanın en ücra köşesine kadar ulaşmasına rağmen 1.4 milyar insanın yaşadığı bir ülkede sadece bir bölgesi ile sınırlı kalması; şimdilik  bir soru işareti. Fakat şu bir gerçektir ki; şu an, dünya yanmakta ve Çin bu süreçte ihracat yapamadığı için ciddi resesyon ile karşı karşıya gelse de en azından kendisi için ciddi yıkıma uğramayı engelledi.

 Bugünlerde ise Dünya’ya bir iyilik meleği ve ilim irfan timsali olarak tecrübe, bilgi ve tıbbi malzemeler göndermekte. Dünya şuan Çin’i, bu virüs ile mücadelede uzman görmekte ve lider görmektedir.

Sonuç olarak; Dünya bundan sonra bu tür ekonomik savaşları zaman zaman yaşayabilecek; yani virüsler ile terbiye ve biat ettirme devam edecek. Bize düşen; bu durumu göz önünde tutup buna göre ekonomik, siyasi ve askeri planlarımızı yapmalıyız. Özellikle Türkiye bu konuda çok dikkatli olmalı! ABD bir devi kendi elleriyle büyüttü. Bu dev ki, hiçbir insani sınırı ve ahlakı olmayan bir DEV! Keza Amerika da öyle.. Al birini vur ötekine! Her iki güç te dünyaya huzur ve mutluk getirmekten öte zulüm getirdi. Yaptıkları savaşlar, sömürdüğü insanlar, köleleştirdikleri insanlar ve öldürdükleri insanların ahı bir gün bu sınırsız güçlerden ilahi olarak elbette sorulacaktır.  Kapitalizmin, softkomunizmin ve tüm beşeri izimlerinin insan hayatını, sağlığını, huzurunu ve adaleti  nasıl yok ettiğini; bugünlerde acı acı izlemekteyiz, çaresizce rakamlara bakmaktayız.

Bu virüsün üreticisinin kim olduğunun tespitini size bırakıyorum.

Rabbimiz Yunus Suresi 44. ayette şöyle buyuruyor:     

"Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler."

Allah’a emanet olun.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Faruk

Güzel bir yazı

X de ne

Soruya cevap çok bir şey ifade etmese de, Çinin gelişim süreci güzel anlatmış.. Eyvallah.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23