Türkiye'nin yaşadığı cinayetler silsilesi! Sizce bu da bir beka seçimi değil mi?
Ülkemiz yaklaşan yerel seçimler öncesinde yine ağır bir imtihandan geçiyor.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un Riyad’da gerçekleştirdiği Mustafa Kemal provokasyonunun devamında, Filistin için tek yürek olunan eylemin dönüşünde bir vatandaşımızın “tevhid sancağı” taşıması gerekçesiyle darbedilmesi sonucu gerilen ortam, art arda yaşanan cinayetlerle daha da ısındı.
Fatih Camii İmamı Kurra Hafız Galip Usta Hoca’nın bıçaklı saldırıya uğraması..
Santa Maria Kilisesi’ndeki Pazar ayinine “gezme” amacıyla katılan “yüzde 80 engelli raporlu” bir kişinin silahlı saldırı sonucu öldürülmesi..
Kamuoyunun Diyarbakırlı Ramazan Hoca diye tanıdığı Ramazan Pişkin’e bıçaklı saldırı..
İzmir’de insanlık yapıp, soğukta dışarıda kalmasın diye aracına aldığı cani tarafından katledilen taksici Oğuz Erge..
Her cinayetin ardından kitlelerin “tarikatlar suçlu” sloganı atması..
Şeriat nizamına küfredilmesi..
Ve böyle bir ortamda “Bu bir milli beka seçimi değildir” deyip, karar alanlar..
Ramazan Pişkin’in katledilmesinde bile tarikatların hedefe konması akıl sınırlarını zorlayan bir düşmanlıktır.
Ramazan Hoca’nın itikadının ne olup, olmadığı kendisiyle ilgilidir. Ona hayatının hesabını soracak olan, yüce Allah’tır (c.c.).
İnsani kısmına baktığımızda ise Ramazan Hoca olarak tanınan kişi, gördüğümüz kadarıyla gariban bir insandır. Gariban değilse de bir insandır. Ve aklı selim hiç kimse bir insanın bu şekilde katledilmesine sevinemez..
Ancak Ramazan Hoca’nın ölümünün ardından “Bu cinayeti tarikatlar işledi” diyenlerin amacı da yolu da bellidir.
Mustafa Kemal forması dayatmasıyla yaşanan süreçte kulüp yetkilileri tarafından taraftarın havalimanlarına “karşılama” için çağrılmasının amacı da bellidir.
Tevhid sancağı taşıyan bir Müslümanı darbedip, ardından başlatılan “hilafet” tartışmasının amacı da bellidir.
Bir cami imamına bıçaklı saldırı, bir kilisedeki ziyaretçiyi katletmek de toplumun sinir uçlarıyla oynamak ve kitleleri kışkırtmak için yapılan eylemlerdir.
Böyle kritik olayların yaşandığı ve gündemimizin baş döndüren bir hızla değiştiği süreçte, “Bu seçim bir beka meselesi değil.” diyenlerin de bir kez daha düşünmesi gerekir.
Evet, bu bir yerel seçim olabilir. Ancak her olayı akıl dışı gerekçelerle tarikatlara bağlayanlara baktığımızda, onların 2023 seçimi öncesindeki “tarikatların kökünü kazıyacağız” vaatlerini hatırlamamız gerekir.
CHP’nin koltuğundan edilen Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Eşcinsellere yasal güvence vereceğiz” sözüyle koca İstanbul’u yöneten Ekrem İmamoğlu’nun LGBT’li sapkınlara desteğini karşılaştırmamız gerekmez mi?
CHP’nin Esenyurt için gösterdiği adayının, yoğun promille geçtiği kameralar karşısında, dili dolana dolana “İmam Hatipleri kapatma” hayalini anlatması, hiç kimseye bir dönemi anımsatmıyor mu?
İmamoğlu’nun “sanat” adı altında açtığı sapkın sergiyi göz önünde bulundurmayacak mıyız?
Artık TBMM kürsüsünde terör sözcülüğü yapmaktan çekinmeyen HDP’lilere peşkeş çekilen belediyelerin idari birimlerini yine onlara mı teslim edeceğiz?
Bunun adı bir yerel seçim olabilir. Ancak CHP ve avanelerinin yönettiği şehirlere baktığımızda, hizmet adı altında milli-manevi değerlerimize düşmanlıklarını sadece biz mi görebiliyoruz?
Yazık değil mi terör yandaşlarına İstanbul’un, İzmir’in önemli kurumlarının ikram edilmesi?
O büyükşehirlerde yaşayan gençlerimizin sapkın akımlarla zehirlenmesi “bir beka meselesi” değil de ne olabilir?
Bugün bu seçime de bundan sonra yapılacak tüm seçimlere de “tarikatlara zincir vurma”, “eşcinsellere yasal güvence verme”, “İmam Hatip okullarını, Kur’an kurslarını kapatma” vebuna benzer milli manevi değerlere darbe vurma hayali kuranlara karşı “bir beka” meselesi olarak bakmalıyız.
Yoksa bunlar bu ülkeye nice 28 Şubatlar yaşatırlar..