• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Gelişmişler temel sektör madencilik diyor, ya biz?

06 Ocak 2019
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Ekonominin önündeki keskin virajın adı; kamu, özel sektör ve hâne halkının yüksek borç stoku… Bugün yaklaşık her firma ve her fert borç yükü altında. Ancak borç yükünün ağırlığını en fazla hissedenler ise ülkenin en hassas sektörleri… Ülkedeki ekonomik sorunları ortadan kaldırmada tartışmasız öne çıkan bu söz konusu alanlar, finansmana ulaşmada da büyük sıkıntılar yaşıyor. Bunlardan belki de en önemlisi madencilik...

Dünyada ticareti yapılan 90 madenden 77’si Türkiye’de… Resmi rakamlara göre; ülkemizde 3 milyar ton bor (dünya rezervlerinin yüzde 72’si), 6 bin 500 ton altın (potansiyelin yüzde 10’una ulaşılabildi), 10,5 milyar ton linyit, 2 milyon ton metal bakır, 1,5 milyar ton demir, 41 milyon ton krom, 151 milyon ton kuvars, 7,2 milyar ton kaya tuzu, 1 milyar ton sodyum sülfat rezervi var

Ayrıca en büyük zenginlik kaynaklarımızdan mermer ve doğal taşlarda ise yine dünyanın öncü ülkeleri arasındayız. Türkiye’nin 80 bölgesinde 150’den fazla farklı renk, desen ve kalitede mermer rezervleri var. Ülkemizin toplam mermer potansiyeli 5 milyar metreküp civarında. 

Özellikle altın rezervi açısından dünya ikincisi olan Türkiye’miz maalesef hâlâ altın ithalatı yaparak ihracat gerçekleştirebiliyor. Yıllık altın ithalatımız 300 ton… İthal ettiğimiz altının yarısını işleyerek ihraç ediyoruz. Üretime gelince… Rezervlerden 95 senede ancak 50 tonu üretilebildi.

***

Geçen yazılarımda da bahsettim… Jeotermalde Avrupa’da birinciyiz… Dünyada yedinci… Doğrudan kullanım açısından küresel sıralamada 5’inci konumdayız. Hâlen 32 bin MWt jeotermal enerji kapasitesi olan ülkemiz bunun yalnızca 1239 MWt’sini kullanabiliyor.

Allah’tan maden arama çalışmaları sürüyor… Nitekim Maden Tetkik Arama (MTA) maden ve enerji hammadde kaynaklarının artırılması çalışmaları kapsamında geçen yıl 2 milyon metre sondaj gerçekleştirdi. Bu yıl yapılacak sondaj miktarı 3 milyon metre. Diğer taraftan MTA Jeokimya Atlası’nı tamamladı, tamamlayacak. Söz konusu veriler doğrultusunda maden haritaları da yenileniyor.

Sözün özü; 2000 yılında madencilik üretiminin gayri safi milli hasılaya (GSYİH) oranı sadece yüzde 1,25’ti. Bu pay dolaylı katkılarla da olsa bugün yüzde 15’ler seviyesinde ama Türkiye’nin gerçek potansiyelini göstermekten çok uzak. Zirâ 2002 yılında 700 milyon dolar olan maden ihracatı bugün ancak 4 milyar dolar ile ifade edilebiliyor. Hakikaten, dünya ölçeğinde bu kadar zengin rezervlere sahip ülkemizin 4 milyar dolar gibi küçük rakamlı bu maden ihracatını, insan içine sindiremiyor!

Geçen yıl toplamda 168 milyar dolar ihracat gerçekleştirmişiz… Rekor da kırmışız… İyi hoş da, belki bugünkü potansiyelimizle bile sâdece madencilikten elde edeceğimiz ihracat rakamı toplam ihracatımızı rahatlıkla ikiye katlayabilir, bunu da buradan söyleyeyim… Ama teknoloji üretmek ve imkân vermek kaydıyla!..

***

Evet, büyük bir servetin üzerinde oturuyoruz... Türkiye yeraltı kaynakları açısından dünya madenciliğinde adı geçen 130 küsur ülke arasında toplam üretim değeri itibariyle 28’inci, maden çeşitliliği itibariyle de 10’uncu sırada. Dolayısıyla sıralama değil mevcût madencilikteki cılız duruşumuzun sebebi kesinlikle kaynak yetersizliği değil, politikasızlık!..

(Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu!) kaidesine göre, Allah’ın bize verdiği nimetlerden maalesef yeterince faydalanamıyoruz. Meselâ sâdece Siirt’ten Sivrihisar’a, Beypazarı’ndan Adana’ya, Manisa’dan Hasançelebi’ye kadar sayılabilecek öyle çok örnek var ki… Demek ki zengin kaynaklara sahip olmak yetmiyormuş… Demek ki bu zenginlikleri bulup işletebilecek mahâret sahibi insanlara ihtiyaç varmış!..

Kalkınmamız lâzım… Büyümemiz lâzım… Halkımızı refaha ulaştırmamız lâzım, deniyor… Ama, sözün devamında, “Madencilik sektörü olmadan hiç kimse kalkınmadan, zenginleşmeden bahsedemez” dememiz de lâzım! Biliyorsunuz, ithalatla peynir gemisi yürümüyor!

Madencilik; sanayi, enerji, tarım, inşaat gibi ana sektörlerin temel girdilerini karşılayan bir alan. Gelişmiş ülkelerin tamamı önce “madencilik temel sektör” demiş!.. Ekonomilerini madencilik üzerine oturtmuşlar…

***

Biz ise madencilikte yıllarca uygun politikalar üretemediğimizden ülkemiz orta gelirin altında patinaj çekmiş, durmuş… İşte iktidarlara bakın… Bakalım başlı başına bir Maden Bakanlığı görebiliyor musunuz? Göremezsiniz… Çünkü ekonomi “ana değil tâli hatlar” (montaj sanayi) üzerine kurulmuş… Söylemek istediğim, şâyet madencilikte eski politikaları takip edersek yine sittin sene ülkeyi ve ekonomiyi ayağa kaldıramayız!

Yazımın başında da söyledim… Madencilik sektörünün gelişmesi ve ekonomiye direkt katkı sağlaması finansa ve paraya erişmeye bağlı. Öncelikle madencilik ekonominin merkezine oturtulmalı. Ardından madencilikle sermayenin buluşturulması için reel ve yasal bir altyapı oluşturulmalı...

Biliyoruz ki Türkiye’nin tasarruf tarafı zayıf... Ama hiç değilse yapılabildiği kadar; kamunun direkt içinde olduğu yabancı da dâhil kalkınma bankacılığı çerçevesinde oluşturulacak imkânlarla madenciliğin, ekonominin ayrılmaz bir parçası hâline getirilmesi… Rezerv haritalarının yenilenmesi… Finansa uzanan yasal altyapı hazırlandıktan sonra kara / hava / demiryolu / deniz lojistik hatlarının birbirine bağlanması… Orman ve arazilerdeki her türlü hukuki pürüzlerin giderilmesi… İhracatçı firmalara pozitif ayrımcılık yapılması… İthal edilen madenlerin yurtiçi kaynaklardan sağlanarak özkaynakların desteklenmesi gerekiyor.

Madencilik politikası ve maden hukuku ekonominin can damarı… Maamafih hükümetler ekonominin büyümesi ve sağlamlaştırılması adına madenciliğe uygun mutlaka yeni stratejiler üretmek zorunda…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23