• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sabri Şahsuvar
Sabri Şahsuvar
TÜM YAZILARI

Türkiye, Kuveyt’teki darbeyi engelledi

14 Mayıs 2024
A


Sabri Şahsuvar İletişim: [email protected]

 

Kuveyt, Basra Körfezi’nin kuzeybatı köşesinde Irak’la Suudi Arabistan arasında kalan küçük bir Arap ülkesidir. Batı ve kuzeyden, Irak doğudan Basra Körfezi, güneyden ise Suudi Arabistan ile çevrili olan ülkenin güneyinde Suudi Arabistan ile ihtilaflı alanları mevcut olup bugünlerde sıkça gündeme getirilmek istenmektedir.

Kuveyt tarihsel olarak önem arz eden, coğrafi bir bölgedir. Halit Bin Velid döneminde İslam’ın önemli çıkış harekâtların merkezi konumundadır. Tarih boyunca işgallere maruz bırakılmış ve istilaya açık bir bölgedir. Acemlere karşı kullanılan ve birçok medeniyet tarafından önem arz eden, planların merkezi konumunu korumaktadır.

Kuveyt 1967 yılında monarşi yasaları ile şekillenen küçük devlet olup İngiliz sömürgelerinden biridir. Daha çok kültürel emperyalizm odağında kullanılıp maden yatakları sömürülen, coğrafyası küçük ekonomik alanları itibarı ile en güçlü ekonomilerden biridir. Varlıklarının çoğunu İngiliz bankerlerin kullandığı sahipsiz ve yetim bırakılmış küskün emirlik olarak konumu devam etmektedir.

Bu kadar tanımdan sonra asıl konumuza dönelim! Kuveyt 1. Körfez savaşında Irak tarafından işgal edilmesi ile hâlâ gündemdeki yerini korumaktadır. İşgal aklını Saddam’a verenlerin hâlâ hayalleri diri ve uyanıktır. Kim bu uyanık hayal ürünü devlet diye sorarsanız ABD’den başkası olmaz. ABD güç dengeleri bakımından İngilizlerle İslam coğrafyasını paylaşamadığı gibi sömürgeci aklını diri tutmaktadır. İslam coğrafyasında doğrudan ABD ile mücadeleye girmek yerine vekil savaşları bakımından bölgesel iç dinamitleri kullanmaktadır.

Kral Muhammed bin Selman’ın ve ABD Başkanı Donald Trump ile bölgeye çekilmek istenen operasyon karşısında derin İngiliz aklı devreye girerek, Türkiye’ye önemli roller verilmiştir. Bu rolün tarihsel geçmişi bakımından Acem aklı üzerinden şekillendiği ve küreselcilerin savaşı alanına dönüşmüştür. Kral Selman, Kuveyt’te ültimatom vermesi ve varlıklarına el koyma tehdidine karşı Türkiye’yi karşısında bulmuştur. Kuveyt ile Türkiye arasındaki yeniden siyasi, diplomatik ve askeri ilişkiler tesis edilmiş ve 6 adet savunma stratejik ve diplomatik temelli anlaşmalar darbeden 1 hafta önce imzalanmıştır. Elbette Türkiye tek başına hareket etmediği gibi İngiliz siyaseti ile eş güdüm halinde süreci yönetmiş, ağır faturalara maruz bırakılmıştır.

ABD ile İngiltere doğrudan Körfez ülkeleri üzerinden gizli savaş stratejisi uygulamaktadır. 1. Dünya Savaşı sonrası bölgeyi elinde bulunduran ülkelerin başında İngilizler gelmektedir. Zamanla yorulan ve gücü irtifa kaybeden derin İngiliz aklı maden yataklarını korumada yetersiz kaldığı, Amerikalıların derinleşen Ortadoğu politikalarında alanı büyüttüğü bir gerçektir. Özellikle 2. Dünya Savaşından sonra İngiliz sömürgelerinin kontrolü Amerikalılara geçtiği bir sır değil. Ancak Ortadoğu konularında tam bir mutabakat bulunmamaktadır. Buna karşın İngilizlerin sömürü altında tuttuğu bölgeleri vekalet savaşları üzerinden Amerikan politikalarına direnemediği görülmektedir.

Kuveyt Emirliği tarihsel geçmişi bakımından önemli bir koridordur. Donald Trump’ın Kral Selman ile bölgeye yön vermeye çalışması, İngiliz derin devletinin bölgeden çıkarılması anlamına gelmektedir. Küçük bir coğrafyaya sahip olan Kuveyt Emirliğinin Suudilerce işgal edileceği açığa çıkmıştır. Kral Sabbah’ın Türkiye ziyareti ile istihbarat raporları doğrultusunda önemli bilgiler paylaşılmıştır. Kuveyt Emiri Kral Sabbah, Türkiye dönüşü sonrası, radikal bir karar alarak meclisi feshetmiştir. Türk İstihbarat Teşkilatı’nın ABD cunta hareketi ile darbeye kalkışacağı öngörüldüğü için gerekli tedbirler Kuveyt makamlarına verilmişti. Bu bağlamda Katar’da bulunan Türk askeri misyonu gibi bir Türk askeri Kuveyt’te de parlamento darbesine geçit vermemiştir.

Derin İngiliz siyasetinin, yumuşak güç başlığında Türkiye’ye ihtiyaç duyacağı öne çıkmıştır. Bölgesel operasyonlar bağlamında kazan-kazan politikasında Türkiye’nin, küresel güç ortağı olarak İngilizler öne çıkmaktadır. Bu vesile ile İngilizlerin, Türkiye ile birlikte operasyonel bir karargâh yönetimine ortak çıkar ilişkileri üzerinden şekilleneceği, ilerleyen süreçte daha net görülecektir.

Nitekim Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan, başarısız Kuveyt darbesinden sonra ilk geçmiş olsun mesajını ileten Birleşik Arap Emirliklerini ziyaret etmiş ve diplomatik ve istihbari ilişkileri darbenin bertaraf edilmesini sağlamıştır. Bu bağlamda siz bu yazıyı okuduğunuz Kuveyt’te meclis kurulmuş kraliyet kararnamesine göre Kuveyt, Şeyh Ahmed Abdullah El Sabah başkanlığında yeni bir kabine kurdu. Kuveyt Emiri Şeyh Mishal Al-Ahmad Al-Jaber Al-Sabah’ın kararnamesine göre Emad al-Atiqi, Anwar Ali al-Mudhaf ve Abdullah Ali al-Yahya sırasıyla petrol, maliye ve dışişleri bakanları olarak görevlerinde kaldılar. Şeyh Ahmed, emirin yeğeni ve daha önce Nisan ayında başbakan olarak atanmıştı. Yani Emir, kendi yakın çevresi dışında kimseye güvenmediği açıkladığı bakanlar kurulu kararnamesinden anlaşılıyor. Bu arada konuşulmayan konu ise Kuveyt’teki İhvan üyelerinin ‘bir kısmının’ darbeye geçit vermek için kişisel hırslarıyla hareket edip İsrail ve ABD ile iş tutmasıdır. Bu konuyu farklı bir yazıda ele alacağım.

Sonuç olarak, bölgesel güç dengeleri bakımından ileri karakol olarak, ABD’nin jandarmalığını bölgede İsrail üstlenmektedir. Irak-Türkiye demiryolu projesiyle İngiliz küresel baronları, Türkiye ile ortak ekonomik alanlar üzerinden paylaşımcı yol izlemektedir. Basra-Musul-Türkiye demiryolu ve karayolu her geçen gün çeşitli sabotajları beraberinde getirmektedir. Son olarak Kuveyt’teki Ahmediye bölgesi üzerinden Suud’la yaşanan toprak gerilimi özünde petrol yatakları ve toprak talebi gibi konuları gündeme getirse de arka planda Bağdat demiryolu projesinin modern versiyonuna engel olmak yatıyor. Buna karşı ABD ve müttefikleri bu projeye engel olduğu gibi sabotaj faaliyetlerini yoğunlaştırmaktadır. ABD destekli bölgesel cunta hareketleri, Katar’ı işgal etmek istedikleri gibi Kuveyt’e de darbe yapacaklardı. Bu manada Türkiye’nin üstün çabaları sonucu iki ülkenin de işgal edilmesine izin verilmemiştir. Gerekli operasyonel yapı sahaya konuşlandırılmıştı. 

Yeni dünya denkleminde Türkiye bölgesel güçten küresel güç olma yoluna geçmiştir…

Vesselam…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

müslüman ülkelerde acı bir gerçek var..

müslüman ülkelerin hepsinde bir çok bilmiş parti var,darbelerden besleniyor, darbecilerin peşinde geziyor,eskiyi kötülüyor, İslam düşmanlığını seviyor, sarhoş geziyor , putlarını betondan yapıyor...bizdekinin kim olduğunu bilmeyen yok !

Okur

Darbeyi engelledik de. Kaç para verdi bize? İsgüzarlık mi yaptık yoksa?
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23