• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sabri Şahsuvar
Sabri Şahsuvar
TÜM YAZILARI

Suudi ve Mısır Yahudi’sinden merhamet beklemek!

11 Haziran 2024
A


Sabri Şahsuvar İletişim: [email protected]

 

Bugün yazımıza, kısa bir tiyatro ile başlayalım. İngiliz derin devletinin başlattığı yenidünya vatandaşlığı ve beraberinde gelişen sorunsuz dünya sloganları tiyatrosu… 

Bizlere bu tiyatroyla nasıl bir oyun sergilendiğini, zaman tüneline girerek hafızalarımıza işleyelim.

Birilerinin mutfağı iyi çalışıyor. O mutfakta pişip önümüze düşen büyük Ortadoğu projesi, FETÖ ve avanesinin küresel misyon temsilciliği oldu… ABD’nin işin yalnızca bir parçası olduğu, derin İngiliz oyuncuların sahayı kontrol ettiği sessiz sedasız bir mutfak…

Ardından Turuncu Devrimi ile başlayan, Arap Baharı’nın takip ettiği Ortadoğu oyunları, Türkiye’de 17/25 ile devam etti. Oldukça eskiye dayanan geçmişe sahip bu olayları biraz derinlere inip incelemek gerekir.

İngilizlerin Vehhabi geleneğini İslam coğrafyasına bir kurtçuk gibi sokması ve peşinden gelen bölünme/ayrışmanın odağında elbette bir akıl yatıyor. Aynı akıl, Gazze soykırımı başladığından beri tüm İslam coğrafyasının kafasını kuma gömmesi için tarihi bir çizgide elindeki fırsatları ince ince işledi. 

Yoksa bu insanlık dışı muameleye bu denli sessiz kalmak, insan onurunun tahammül edeceği bir şey değildir.

Dünyadaki her hadisede kendilerine bir pay çıkarmaya çalışan Siyonist akıl etrafında şekillenen Yahudiler, dünyayı yönetme aşkıyla yıllardır aynı dünyanın gözü önünde suç işlemeye ve bunu meşrulaştırmaya devam ediyor. Bu akıl, ABD’de Jeffrey Epstein olarak kendisini göstermiş, devlet adamlarına şantaj düzenleyerek dünyayı nasıl yönettiklerini ve nasıl sömürdüklerini açıkça görmüş olduk. Siyonist aklın ve derinliğinin Babillere kadar gittiğini ve İslam’a ve nizama nasıl düşman olduğunu derinlemesine incelemek de bir ihtiyaçtır.

Afganistan’daki savaş ve ülkenin iç savaşa sürüklenmesi, Irak ve İran savaşının uzun yıllar devam etmesi, Somali, Nijerya gibi ülkelerin iç çatışmalara yönlendirilmesi, Irak’ın Kuveyt’i işgale kalkışması, Türkiye’nin 40 yıldır PKK ile mücadelede bırakılması… Suriye iç savaşının bölgesel bir savaşa dönüştürülmeye çalışılması, Libya’nın iç savaş sonrası parçalanması, Rusya-Ukrayna Savaşı, Mısır’daki darbe, Mursi’nin şehadeti…

Tüm bunların ardından İngiliz derin aklının ve İsrail denen şeytani oluşumun olduğunu inkar etmek akıl işi olmaz… 

Şimdilerdeyse Vehhabi aklının Suudi Krallığı’na nasıl işlediğini ve İslam’ın içine bu akılla nasıl bir hançer sapladıklarını görüyoruz. Rahmetli Mursi’nin şehadetinden sonra birçok soru doğmuştur. 

Sisi kimdi? Mursi’ye en yakın adam olup Hüsnü Mübarek’i deviren Sisi nasıl bir oyunun parçasıydı? Kimlerin adamıydı?

Mısır’da Müslüman Kardeşler’in devrilmesi sonrasında birkaç iddia ortalığı karıştırdı. Bunlardan ilki iktidarı ele geçiren Mısır Genelkurmay Başkanı Abdülfettah Al-Sisi’nin aslında Yahudi olduğu iddiasıydı. Böylelikle Müslüman Kardeşler’e karşı çıkanların Yahudi ya da Yahudi piyonu olduğu varsayıldı. Sizce Sisi’nin bir Yahudi olma ihtimali yok mu? 

Kevin Barret tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Mısır’daki krizle ilgili bir başka komplo teorisi daha dile getiriliyordu. Barret araştırmasında, General Sisi’nin yanı sıra Mısır’daki yeni yönetimi tanıyan Suudi Arabistan hanedanının da Yahudi olduğunu öne sürüyordu. Barret’e göre Arap Baharı işin bir parçası olup, Siyonist aklın amacına ulaşması için ön gösterimdi. Yahudi Sisi darbe yapmış; İsrail ve Suudi hanedanı gibi kripto Yahudiler de bu darbeyi desteklemişlerdi.

Kevin Barret, Suudi Arabistan’ın resmi mezhebi Vehhabiliğin kurucusu Muhammed ibn Abdülvahab’ın Yahudi olduğu tezini öne sürmüştür. Wayne Madsen isimli bir başka araştırmacı, bu durumu kaynakları ile birlikte yayınlamış ve Irak devlet arşivleriyle belgelemiştir. Madsen, Irak İstihbaratı tarafından hazırlanan “Vehhabiliğin Ortaya Çıkışı ve Tarihsel Kökleri” başlıklı bir raporunda Yahudilerin İslam’a nasıl sızdıklarını da ifşa etmiştir. 

ABD Savunma Bakanlığı’nın Saddam Hüseyin dönemi arşivlerinde yaptığı istihbarat çalışması esnasında elde ettiği belgede Muhammed ibn Abdülvahab’ın dedelerinden birisinin 16. yüzyılda Bursa’dan Arap topraklarına gelmiş bir Yahudi olduğunu iddia ediliyor. Kamyonlarca olduğu söylenen ve İngilizceye çevrilip beş ciltte toplanan raporlar arasındaki bu belgeye göre asıl adı Süleyman değil Shulman olan bu kişi göç ettiği Şam’dan büyücü olduğu gerekçesiyle kovulmuştu.

İşin ilginç yanı, Kral Faysal da hiçbir zaman iddiaları yalanlamadı. 17 Eylül 1969’da Washington Post gazetesine verdiği demeçte, “Biz Suudi hanedanının Yahudi akrabaları vardır! Yahudilere karşı husumet besleyen Arap ve İslam otoriteleriyle aynı noktada değiliz! Bizim ülkemiz Yahudiliğin ilk kaynağı olup yeryüzüne dağıldığı yerdir!” demiştir. 

Bu durumda İslam coğrafyası için Suudi’den yardım beklemenin ne demek olduğunu da, hiç zorlanmadan anlayabiliriz.

Vesselam…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

Araplar ile yahudiler amca çocukları degil mi.

Ömer

Sisi zaten bir kukla , fakat Suudi’lerin yahudi kökenli olması çok ciddi . Demek ki Filistin’e desdeği yasaklayan Suudi yönetimi , itraile sessiz kalması da bu gibi teori değil de gerçek olduğunun isbatı oluyor . Yani islam dünyasının büyük tehdit altında olduğu açık . Bir tarafta iran şii tehlikesi bir tarafta vehhabi tehlikesi hele de yahıdi asıllı olmaları katil sürülerinin nasıl bir oyun içinde olduklarını gösteriyor . Bu durumda kiminle birlik yapacaksın ? Ama ümitsiz değiliz inşallah Allah’ın izni ile nihai Zafer Müslümanların olacaktır . Şu kesin ki zulüm ile Abad olanın sonu berbat olur .
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23