• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sabri Şahsuvar
Sabri Şahsuvar
TÜM YAZILARI

İmparatorluğun emanetine sahip çıkma günüdür

05 Eylül 2023
A


Sabri Şahsuvar İletişim: [email protected]

Bugün sizlere bir mezhep meselesiyle başlatılan ırkçılık hareketinin Türkiye’ye verdiği zararlar üzerine birkaç kelam etmek istiyorum.

Batılı sömürgecilerin Osmanlı topraklarını bölerek ihdas ettikleri devlet veya devletçikler sonucu bölge, günümüze kadar süregelen çekişmelere, anlaşmazlıklara, kavga ve savaşlara sahne oldu. 

Osmanlı’dan koparılan güney eyaletleri arasında en önemli bölge, hiç kuşkusuz Irak devletine bırakılan Kerkük, Musul eyaleti idi. Günümüzde Musul, Kerkük, Erbil ve Süleymaniye’yi de içine alan Kerkük Eyaleti’nin dramatik başlangıcı, yaklaşık bundan 100 yıl önce başladı. Hem topografyası, hem de beşerî coğrafyası itibarı ile Anadolu’nun doğal uzantısı olan Musul eyaleti, bu özelliğinden dolayı Kerkük’ün zengin Türkmen şehri, Misak-ı Millî sınırları içinde yer almıştır. 

Musul eyaleti, yeni kurulacak olan Türk devletinin ulusal sınırları arasında kabul edilmişti. Musul eyaleti her dönem Anadolu’nun ayrılmaz bir parçası sayılmış ve Türkiye topraklarının ulusal sınırları içinde görüldü. Ancak günümüzde imparatorluğun bir bakiyesi olarak yetim bırakıldı.

Musul eyaletini elde etmek için İngilizler, her türlü oyun, entrika, tehdit ve zulme başvurdular. 

Zaten Birinci Dünya Savaşı sonunda Mütareke ilan edildiği zaman Musul henüz işgal edilmemişti. Kurutuluş Savaşı sırasında kaybedilen Musul’un asıl zenginliğin fakında olan İngilizler müzakereler sırasında yeraltı kaynaklarını hem tespit ettiler, hem de ekonomik değerlerin Türklere bırakılmaması için diplomatlarımızın zafiyetinden yararlandılar.

Türkiye ile İngiltere arasındaki Musul çekişmesi, Lozan Konferansı’na da yansıdı. 

Bütün bunlar olup biterken Türkmenler yalnız bırakıldı, tutanaklar kısmında herhangi bir teminat alınmadı ve bunun yanı sıra Kürtler de kaderlerine terk edildi.

Bu sınırlar içinde bulunan Türkmen ve Kürt toplumu, sistemli biçimde asimilasyona, baskı ve şiddete maruz bırakıldı. Irak’ın vatandaşları olarak yaşamaya devam eden Türkmenler, Kürtler, Türkçe eğitim ve öğretimden mahrum edildi, bu süreçte farklı mezhepler üzerinden asimilasyon politikalarına maruz kaldılar.

Mezhebi oyunlar ışığında Türkmenler üzerinden oynanan oyunlar halen devam ediyor. İran’ın bu davranışları ve yayılmacı politikası bir dengeleme aracı olup, Kürtler ve Türkmenler üzerinden coğrafyamız asimilasyona tabi tutuluyor. Bugün yaşanan sorunların temelinde yatan İran gerçeğini görmemek, coğrafyayı tanımamazlık olur. İran bu çerçevede devletlerarası istikrarı uluslararası sistem düzeyinde sağlayan bir unsur olan güç dengesinin bir enstrüman gibi alt-bölgesel düzeyde sinir uçları üzerinden, Türkmen cephelerini Şia mezhebi açısından kullanıp uluslararası masa da gücünü takviye ediyor. 

Ortadoğu alt-bölgesel, bölgesel ve küresel düzeyde etkiye sahip aktörlerin birbirleriyle konjonktürel olarak değişim gösteren ittifaklarına sıklıkla sahne olmaktadır. Arap Baharı da bu değişimleri ve bunlara sebep olan motivasyonları izlemek açısından yaklaşık on yıllık bir konjonktür sunmuştur. Aynı konjonktür İran’ın Irak Kürtleri ile ilişkilerini çeşitli dengeleme davranışları üzerinden yönetmesine de imkân tanıdı. 

ABD’nin yakın zaman diliminde Kürtlere vaat ettiği bağımsızlık ve planlar kısmen İran açısından kabul gördüğünden, Türkmenler bir pazarlık olarak masada tutulmaktadır.

Bu yaklaşım çerçevesinde örneğin; Irak Kürtlerini büyük oranda temsil eden KDP ve KYB arasındaki bir sorunda Türkiye’ye daha yakın olduğunu düşündüğü KDP yerine İran sınırındaki Süleymaniye’de merkezi bulunan ve İran nüfusuna daha fazla açık olan KYB’yi tercih etmiştir. KYB içindeki liderlik krizinde İran’la koordineli çalışabileceğini düşünmediği bir isme onay vermemiştir. 

Irak merkezi hükümetin bir İngiliz aklı üzerinden ABD askerini güç olarak kullanması, Misak-ı Milli sınırları içinde bir Kürdistan’ın kurulması, uluslararası bir komplonun oyunu olarak karşımızda durmaktadır. Türkiye’ye Kerkük üzerinden oynanan oyun, Barzani ailesi ile kazanımlar üzerinden ciddi dengeleme politikasını sürdürmelidir. 

Barzani ile ilişkilerimizin bugün sağlıklı bir seviyede olması gerekirken, Türkmenlerin mezhep üzerinden kullanılmaya açık hale getirilmesine destek vermek akıl kârı değildir. 

Türkiye, yakın diplomasiyi Barzani üzerinden, samimiyetle sürdürmelidir. Kerkük’teki Şia gücünün Türkiye üzerinde yeniden oluşturulmaya çalışılan bir krizin sesli habercisidir.

Vesselam…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Osmanlı'nın Küllerinden TÜRKİYE

Türkiye NATO üyesi Yunanistan ile savastirilmak isteniyor. Amaç Türkiye'yi Serv antlaşması benzeri duruma düşürmek UYARALIM,, Caydırıcı güç OLMALIYIZ

Dayi

O imparatorlukta senin dedelerin çarıklı marabaydi. Dedelerinin saraydami yaşadığını düşünüyorsun.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23