• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sabri Şahsuvar
Sabri Şahsuvar
TÜM YAZILARI

Aile mefhumu uçurumun kenarında

28 Mayıs 2024
A


Sabri Şahsuvar İletişim: [email protected]

 

Türkiye’de yayınlanan doğum istatistikleri, eminim aklı başında her Türk vatandaşını endişelendirmiştir. Doğurganlığın bu denli azalması, tarihe geçecek cinstendir.

Eskiden beri dayatılan “Çok gelişmiş toplumlar az doğurur” anlayışı, görüyoruz ki zamanla Türkiye’mize de işlemiş durumda. Bu konu üzerine biraz dertleşelim ve eksiklerimizi, fazlalarımızı görelim isterim.

Doğurganlık anlamında en büyük etken kadınlar ve kadınların yaşamı olsa da burada erkeklerin rolü oldukça önemli… Kadın ve erkek yaşamı bağlamında gelin birlikte inceleyelim…

Bir ülkede değişen sosyal, ekonomik ve kültürel olgular, toplum üzerinde ciddi etkilere neden olur. Güvensiz bir ortamda aile mefhumu gelecek adına risk almaktan çok tedbir almaya yönelir. Peki biz burada aileler haksızdır diyebiliyor muyuz? Her ne kadar doğurganlığın bu denli azalması, bir ülkenin savaşa gerek duymadan nasıl yok edileceğinin bir fragmanı olsa da eldeki olguları pozitif yönde değiştiremezsek, bu yok olmanın önüne de geçemeyiz.

İnancımız gereği mukaddes değerler üzerinden baktığımızda aile kurmanın bir emir olduğunu bilsek de, kul olarak insanımızın düştüğü endişeleri konuşup çözmek de her birimizin görevidir. Belki değişen sosyolojik yapıyla ülkede inançlı insan mı kaldı diyebilirsiniz. Aile gibi mühim bir kurum şarlatanlara, magazin züppelerine, reyting uğruna manevi değerleri ayaklar altına alanlara, soytarılara kalmadı elbette…

Ancak artan bu popülasyonda aile olabilmek için mücadele eden kadın ve erkeklere de bu güveni vermek, devletin sorumluluğundadır.

Doğum oranlarının oldukça düşük olduğu Avrupa’daki bazı araştırmacıların analizlerine göre ekonomik olumsuzluklar doğum oranlarının düşmesinde büyük bir etken. Ekonomik sorunları çözmek için kadının çalışmak zorunda bırakıldığı bir sistemde aile bağlarının değişmesi de olağan sonuçtur. Çalışan bir kadın zaman içerisinde elbette çocuk doğurmayı bir problem olarak görür. Çünkü temel ihtiyaçlarını karşılamak için dahi evde en az 2 iş gücüne ihtiyaç duyulması, aile olmayı da erteleyen bir durum haline gelmiştir. Kadın kendisini ve doğacak bebeğini risk altında görmemelidir.

Ülkemizde bazı siyasi hareketler kadının bu durumunu feminize ederek politik bir çizgiye çekmeye çalışsa da temelinde yatan ekonomik kaygılar giderildiğinde bu politik çizginin de silinmesi kadınların gözünde kolaylaşacaktır. Yani “çocuk doğurmamak kadının özgürlüğüdür” anlayışından ziyade, “çocuk doğurmak isteyen bir kadına imkan sağlanmalıdır” düşüncesinin hakim olmasını istiyor, bu politik zemini değiştirip aile mefhumunu kurtarmaya çalışıyorsak, o elin o taşın altına girmesi gerekiyor. 

Peki o taşın altında ne var? Çalışan kadınların imkanları, ev hanımlarının desteklenmemesi, erkekler için süresiz nafaka problemi, çocuk bakımına ilişkin temel ihtiyaçların pahalılığı, doğum desteklerinin yetersizliği, büyük şehirlerde kiralarla birlikte geçim zorluğu ve daha neler neler… Bunlar her birimizin bildiği ve tahmin ettiği sorunlar. 

Bir de ülkemizde seküler geçinen yeni oluşmuş; kendi dar pencereleri dışında bir dünyadan haberi olmayan “az bilip çok yaşayanlar” kesimi var… Ne yazık ki bu kesimin dayatmalarını ülke olarak hafife alıyoruz. Evlenenleri ezikleyerek yaşamını sürdüren, çocuğu fazlalık olarak görüp, evlerinde onlarca kedi köpek besleyen, insani duygulardan uzak bu kesimin baskınlığı, toplumda ciddi bir etki oluşturuyor. Zamanla buldukları karşılık artıyor. Mahalle baskısının en çok hissedildiği durumlardan biri de budur…

Bencil ve narsist bir yaşam tarzını topluma dikte etmeye çalışan bu tip insanlar, ne yazık ki biz inançlı insanların maneviyat, inançsızlarınsa “iyi enerji” dediği güzelliklerin hepsinden bir haber… Maneviyatın olmadığı yerde bağlayıcı bir değer veya sorumluluk yüklenici hiçbir şahıs bulamazsınız. Türkiye’nin hızla bu yapay seküler hayat ve narsizm üzerinden şekillendiğini söyleyebilirim.

Devletin üzerine düşen sorumluluklara dönecek olursak da kadınların birey olarak hakları olduğu kadar erkeklere de bu anlamda haklar verilmesi gerektiğini düşünüyor, erkeklerin endişelerine çözüm odaklı devlet politikaları hazırlanması gerektiğine inanıyorum. Şiddetin, aile içi huzursuzluğun, kadın haklarının milyon farklı şekilde teminat altına alınabileceği bir düzen mümkünken; 6284 denilen zulmün ısrarla devam ettirilmesi de evlilik ve çocuk yapma oranlarını oldukça düşürüyor.

Kadın haklarını teminat altına almamız gerektiği kadar, erkeklerin evlilikle ilgili korkuya sürüklenmesine neden olan güvensiz yasa ortamı değiştirilmelidir.

Bununla birlikte TV kanallarında normalleştirilen soysuz nesiller, aile kavramından uzak ilişkiler de denetlenmelidir. Bir toplumu kurtarmak bazen ciddi kararlar almak gerektirir. RTÜK denilen kurumun hâlâ ne işe yaradığını anlamış değilim. RTÜK sosyal medyadan atılan Tweetlerle gündemine yön veren göstermelik bir kurum mu yoksa yayınlanan içerikleri denetleme kurumu mu? RTÜK üzerine düşen görevi yapmasa da, toplum olarak kör mantık ile batıla sessiz kalma anlayışını kendi zihinlerimizde köreltmeliyiz. 

Uzun lafın kısası, Türkiye’de azalan doğum oranlarının yarın öbür gün bu ülkenin işleyişinde, kültüründe, sosyal ortamlarında olumsuz etkilerini görmek istemiyorsak aile olmaya verdiğimiz önemi önce bizlerin gözden geçirmesi gerek. Toplumun devletten bu anlamda destek beklemesi kadar doğal bir süreç de yoktur. Aile olmak da bu birliği sağlamaktan geçer…

Vesselam…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

Cografyamız hızla Türk süzleştiriliyir....vesselam...

Vicdan

ĶADEM bir ce ha pe kuruluşudur.?Kadın bakanlığı lav edilmelidir.Aile mahkemeleri taraflıdır.Anlaşmalı boşanma tuzaktır,kaldırılmalıdır.Çalışan kadına kreş desteği haksızlıktır.Nafaka artırım davaları için avukata gerek yoktur.Çünkü sonuç bellidir.Ebeveyne yabancılaştırma insanlık suçu olmalı,devletimiz bu konuya yoğun kafa yormalıdır.Başörtülü kadınlarımıza feminizm dayatması kabul edilemez olmalıdır.Boşanmaların artması konusunda devlet desteği iptal edilmeli,tersine geçilmelidir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23