• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Refik Tuzcuoğlu
Refik Tuzcuoğlu
TÜM YAZILARI

Bulanık suda balık avlamak isteyen kim?

06 Eylül 2024
A


Refik Tuzcuoğlu İletişim:

Mızrakların ucuna taktıkları Kur’an ayetlerini karşılarındaki orduya doğru kaldırırlar.

Ordu Hz Ali’nin ordusu. Asiler ise; katillerin yakalanması, hukuk, adalet vs gibi gerekçelerle bir darbe teşebbüsündeler. Yani bu gerekçelerle hilafeti alaşağı edip yönetimi ele alma niyetindeler. Mücadelenin geldiği safhada mağlup olacaklarını anladıkları için böyle bir hileye başvururlar. Hz. Ali ve onun yanında saf tutan orduya; “Aramızdaki ihtilafı Kuran çözsün.” derler.

Hz. Ali’nin ordusundaki savaşçıların kafası karışır. Tartışmaya başlarlar ve aralarında fikir ayrılıkları olur. Hz. Ali yapılanın büyük bir hile olduğunu bilir elbet. Ancak gel de bunu kafası karışmış olan kitleye anlat.

Hayır, bu hilenizi kabul etmiyorum.” demiş olsa; Kuran-ı Kerimin hükmüne mi itiraz edeceksin Ya Ali.” diyecekler.

Zaferin eşiğine geldik, savaşa devam edip bu işin sonun getireceğiz.” dese; Mızrakların ucunda asılı duran Kurana karşı mı savaşacağız.” diyecekler.

Demek istediğim şey şudur; Siyasal hedeflere ulaşmak isteyen kesimler toplumsal değerler üzerinden referans üreterek operasyonlarını planlar. Hareketlerine böylece meşruiyet kazandırmak isterler. Dün de böyleydi bugün de böyle.

Türkiye, günlerdir mezuniyet töreninde kılıçları çekip Mustafa Kemalin askerleriyiz!” diyen genç teğmenleri tartışıyor.

Gelin bu tartışma zemini üzerinden Türkiye’nin yakın tarihindeki darbe süreçlerine bir göz atalım.

Darbe gerekçeleri özetle şöyle:

“Cumhuriyet’in değerlerinin tehdit içinde olduğu, Mustafa Kemal’in ilke ve inkılaplarının yok edilme riskinin bulunduğu, özellikle laikliğin tehlikede olduğu, irtica, hukuk, adalet” gibi başlıklar.

Peki darbecilerin geçmişte kullandığı bu gerekçeler hakikaten gerçek sebep miydi?

Elbette hayır.

1960 darbesinde Celal Bayar Cumhurbaşkanı idi. Adnan Menderes ise Başbakan.

Celal Bayar; “Atatürk’ü sevmek milli ibadettir!” diyen bir Cumhurbaşkanı. Adnan Menderes ise; “Atatürk’ü koruma kanunu” çıkartan Başbakan. İkisi birlikte 1950 yılında Demokrat Parti iktidarını kurdular ve 1960 Darbesi ile indirildiler. Adnan Menderes ve onun iki Bakanı idam edildi. Darbeye giden süreçte dillendirilen konulardan biri “Genç subaylar rahatsız!” söylemiydi.

1962 ve 1963 yıllarında hızını alamayan Albay Talat Aydemir, darbenin amacına ulaşmadığı gerekçesiyle darbecilere karşı yeni bir darbe girişiminde bulundu ve kimi Harp Akademisi öğrencileri başrollerde yerini aldı.

1971 Muhtırası ayrı bir macera…

12 Eylül Darbesi’nin faili Kenan Evren kendi dilinden gerekçesini; “Gittikçe azaltılmaya çalışılan Atatürk ilkelerine yeniden güç kazandırmak.” şeklinde izah etmişti.

Kenan Evren, Mustafa Kemal’in yoluna adanmış bir isim midir? diye sorarsanız en hızlı Kemalistler’in bile bunu kabul edeceği düşünülmez. “Yönetime el koymak için anarşinin olgunlaşmasını bekledik.” diye itiraf mahiyetinde açıklama yapan bir Genelkurmay Başkanı düşünün. Yani onun derdi Mustafa Kemal’in yolu falan değil. Hiçbir darbecinin olmadığı gibi.

28 Şubat Postmodern Darbesi’nde rahmetli Erbakan’ı istifaya zorlayan sürecin gerekçesi yine irticayla mücadele, Atatürk ilke ve inkılaplarından sapma riskinin büyümesi. Sözüm ona “demokrasiye balans ayarı” için Sincan’da tanklar yürütülür.

Demokrasi için, demokrasi adına darbe. Nasıl ama!

15 Temmuz Darbe Girişiminde de FETÖ, Mustafa Kemal’in “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözünden referans alarak “Yurtta Sulh Konseyi” diye bir algı cambazlığına soyundu.

Darbelerin tamamı ne devletin ne de milletin menfaatine bir sonuç üretmedi. Hiçbir değer kazandırmadı; ama çok şey kaybettirdi. Ekonomik çöküş, refah kaybı, uluslararası itibar kaybı ve dahası…

Şimdi milletin tarihi hafızasında böyle acı hatıralar varken genç teğmenlerin ne söylediğinden çok niye ve hangi saikle böyle bir işe soyundukları konusu önem kazanıyor.

Acaba, millete külahı ters giydirecek sinsi oyunlar yeniden tezgahlanmak mı isteniyor?

Bu anlamda Sayın Devlet Bahçeli’nin soruları anlam kazanıyor.

Son zamanlarda kasvetli bir hava hissediyorum. Suyu bulandırmak isteyenlerin olduğunu sezinliyorum. Keyfim kaçıyor.

Bloomberg Economics'in, ‘Türkiye, G20 ülkeleri arasında Rusya ve ABD gibi ülkeleri geride bırakarak gelecek yıl şiddetli siyasi çalkantıların yaşanma ihtimali en yüksek ülke.’ olacağına yönelik açıklaması ne anlam ifade ediyor?

ABD ve Batı medyasında; “Afrika’da Türkiye’ye karşı zemin kaybediyoruz.” açıklamalarının yüksek dozda dillendirilmesi…

Kamuoyuna çok yansımasa bile Türkiye’nin Kuzey Irak’ta olağanüstü önemde kapsamlı operasyonlar yürütmesi ve netice alması… İlk defa Irak Hükümeti ile kurulan etkili temas ve PKK/PYD terör örgütüne karşı iş birliğinin gelişmesi…

Filistin’de yaşanan zulüm ve katliamlar üzerinden İsrail’le olan ilişkilerin gittikçe gerilmesi ve İsrail’in Türkiye’ye karşı tehdit dilini açıkça kullanması…

Türkiye-Mısır ilişkilerinde sorunları giderme iradesinin ortaya çıkması ve Sisi’nin son Türkiye ziyareti…

İsrail bu ziyaretten rahatsız elbette. İsrail’in rahatsız olduğu bir ortamda ABD’nin hoşnut olmayacağı açık.

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Bu gelişmelerin olduğu bir ortamda, Türkiye’de istikrarsızlığı besleyecek tartışma alanları üretmek kimin yararına. Oluşturulmak istenen kasvetli hava kimin çıkarına. Suyu bulandırmak isteyenler hangi balığı yakalamak istiyor? Ya da bulanık suda balık avlamak isteyen kim?

Küresel ve jeopolitik bir karmaşanın göbeğinde yer alan Türkiye’de, genç teğmenlerin maksadı aşan spontane bir heyecan ortaya koyduklarına inanmak istiyorum.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

ata

yok canım öyle şey olur mu.... bir kaç gündür emekli basınını okuyorum... hepsinin gözü yaşlı... çok mutlu ve gururlular . herhalde eski, güzel günleri bir anda akıllerına geldi... yani deme o ki, bağdat car.de alkış tutanlar zevkten dört köşe... hani erbakanın masasına bakkladan sipariş veren zabit tarzı çok hoşlarınö gidiyor nedense...

Ali

1960 ihtilali doğurduğu sonuçlar açısından diğerlerinden farklıdır. Türkiye bu ihtilalle 1961 anayasası gibi ilerici bir anayasaya kavuşmuştur. Grev yapmak yasal hale gelmiş ve yine yasal olarak sosyalizm sözcüğü kullanılarak siyasi partiler kurulabilmiştir. Devlet planlama teşkilatı ihdas edilmiş, anayasa mahkemesi kurulmuştur. Bu gibi oluşumlar 1960 ihtilalini diğerlerinden farklı hale getirmektedir...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23