Ey İsrail dur artık

Dur ihtarını ilk kez, çocukluğumda Çanakkale’de görmüştüm. Boğazdan vapurla geçerken, karşı tepelerde Necmettin Halil’e ait şu şiir dikkatimi çekmişti; ’Dur Yolcu! Bilmeden bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir’. Bu silüetten çok etkilenmiştim. 

Yine Necip Fazıl Kısakürek’in; ‘Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak, haykırsam kollarımı makas gibi açarak!’ şiiri ve ihtarı da, üniversite çağlarımızda bizlere dava arkadaşlarımıza adeta yol gösterici olmuştu.

İnsanlık tarihi boyunca hep yanlışlar yapıldı. Çok kere de, yanlış yapanlara Dur! İhtarı verildi.

Şimdi merak ediyorum. Acaba ‘İsrail’in Gazze’de başlayan ve son olarak Refah’ta çocukları bombalayan katliamı kadar acımasız olanı’ yapıldı mı?.

Haberleri izliyorum ve üzülerek söylüyorum, ama haberler şu şekilde;

‘Gazze’deki savaşta son dakika, Filistinliler diri diri yandılar.

Refah’ta, onlarca Filistinlinin hayatını kaybettiği korkunç saldırıya dünya çapında öfke var.

İsrail işgal ordusu ise, yine bir skandala imza attı.

Gazze şeridinde savaşta 200 günü geçtik.. 

Uluslararası mahkemelerin kararını tanımayan İsrail, Refah’a saldırdı.

Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan; Netanyahu Hitler gibi anılacak; diyerek, katliama çok sert tepki gösterdi.

İsrail, yine kanlı eylem yaptı. .

Soykırımcı caniler, sivilleri bombaladı.

Bu katliam, terör devletinin kalleş yüzünü gösterdi.

Netanyahu iyice köşeye sıkışıyor!.

İnsanlıktan zerre kadar nasip almamış katillere, mutlaka hesap sorulacaktır.

İsrail ordusu Batı Yaka yerine, İncil’deki isimler; Yahudiye ve Samiriye ifadelerini kullandı.

Mısır; Refah’taki katliamın kasıtlı olduğunu, yerlerinden edilen Filistinlilerin çadırlarının bombalandığını; ifade etti.

Refah’ta onlarca insanı diri diri yakan bombardıman, dünya çapında büyük bir öfkeyi tetikledi..

Şimdi birçok ülke Filistin’i tanımaya başlıyor.

İrlanda Refah’taki bombardımanı barbarlık olarak nitelendirdi. Dışişleri Bakanı katliamı kınayarak ‘masum çocuklar ve siviller açısından şoke edici sonuçlar oldu. İsrail bu gidişatı durdurmalıdır’ dedi.

Norveç Dışişleri Bakanı ‘İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve işgal ordusunun uluslararası adalet divanının aldığı kararlara uyması gerektiği ‘söyledi.

İskoçya eski Başbakan ise ‘İsrail’in bombalamaya devam ettiğini Filistinli masum çocukların, paramparça olduğunu’ söyledi. 

Kanada Demokrasi Parti lideri de ‘Refah’tan gelen görüntüler dehşet verici, İsrail’in yaptığı kabul edilemez’ dedi.

Çok enteresan olaylar oluyor.

Zulüm tavan yapmış durumda.

Karanlıklar ve kötülükler en ileri noktada.

Dünya ise, Gazze halkını yüzüstü bırakıyor .

Bu arada, İslam alemi Gazze’ye sahip çıkamadı.

Masum Müslümanlar kimsesiz ve sahipsiz kaldı.

İsrail, en gelişmiş savaş teknolojileri ile vahşet sergiledi.

Eşkıya devlet, dünyanın gözü önünde katliam yaptı.

Hava saldırısında bulundu.

Gazze de bomba atılan çadırlar eriyor.

Aynı zamanda insanların bedenleri eriyor.

Katliamda kadınlar ve çocuklar diri diri yandılar.

Bu arada, İsrail uluslararası mahkemelerin belgelerini hiçe saydı.

İnsan hayatını önemsemedi..

Bütün yaptıklarına rağmen, İsrail Gazze’de başarısız oldu.

Ve daha önce ortaya koyduğu, hedeflerine ulaşamadı.

Hakikaten, Gazzeli Müslümanlar direndiler ve olağanüstü bir mücadele yaptılar. 

Acıları çok büyük!

Dayanılacak gibi değil!

Hepimiz kan ağlıyoruz!

Televizyonda gördüm, İsrail’in attığı bomba ile çocuğu yanmış bir Filistinli kardeşimiz feryat ediyordu.

Vefat eden çocuğuyla konuşarak, şöyle diyordu;

‘Ahirete gidince Rasulallah’a şikayet edin, Ümmetin bizi yalnız bıraktı deyin!’..

Ve gözyaşları içinde söylenerek, ‘Ümmet-i Muhammed nerede?’ diye soruyordu.

Bu ruh haliyle, Maraş’ı kahraman yapan Sütçü İmam’ın başlattığı mücadeleyi hatırladım.

Günümüzde İsrail’in yaptığı edepsizlik, tarih boyunca yapılan zulümlerden hiç de aşağı değildir.

Böyle düşündüğümüz zaman, İsrail zulmü karşısında sessiz kalan Müslümanların halini dikkatle değerlendirmeliyiz ve üstümüze düşeni yapmalıyız.

Geçtiğimiz günlerde Gazze’de cuma namazı esnasında ilginç bir hadise meydana geldi.

Camide İmam Mahmud Hasanat, şöyle bir hutbe okudu;

’35 bin şehit var.

80 bin yaralı var.

100 bin sakat var.

2 milyon insan, evsiz aç susuz..

Böyle bir felaketin uyandıramadığı halini anlatamadığı insanlık karşısında ve bu durumda ben burada konuşsam ne olur konuşmasam ne olur. Haydi kamet getirin de, namazımızı kılalım’ ...

diyerek, hutbeden aşağıya indi..

Mesele bundan ibaret!

Durum bu kadar vahim!

Bizler Kahraman Gazze için harekete geçmeliyiz.

Şimdi; maddi ve manevi her alanda bir kıyam etmek gerekiyor.

Kafire haddini bildirmek gerekiyor.

İcap ederse savaş gerekiyor.

Biz bu örnekleri Türk tarihinde gösterdik!.

Gelin kardeş olalım.

Küfre karşı, birleşelim. 

Üstelik geç bile kaldık..

Rahmeti Erbakan’ın dediği gibi ‘İsrail güçten anlar!’.

Artık gücümüzü gösterelim.

İsrail’in anlayacağı dilden konuşalım.

Ve hep birlikte haykıralım;

EY İSRAİL DUR ARTIK!!