Kılıçdaroğlu cahil değil, katmerli cahildir
Malum, cahillik kabaca üç sınıftır: Cehl-i basit, cehl-i anut ve cehl-i mürekkeb.
“Cehl-i basit” bilmemek, ancak bilmediğinin farkında olmak olarak açıklanır.
Cehl-i anut ise “inatçı cehalet”tir. Bu gruptakiler bilmezler. İşin kötüsü bilmediklerini de bilmezler.
En tehlikeli cehalet ise cehl-i mürekkebdir. Bu hastalıkla malul olanların cehl-i anuttakilerden farkı, bilgi sahibi olmamaları ve bilmediklerini de bilmemelerinin yanı sıra yanlış bilgiyi ilim zannetmeleridir.
Bilmediği halde kendini bilmiş/âlim sanan bu zevat, kendilerine bir soru yöneltildiğinde, hemen cevap yetiştirme ihtiyacı hissederler. Haliyle de sürekli yanlış yanıt verip baltayı taşa vururlar.
İşte Kemal Kılıçdaroğlu böyledir.
Yani ne bilir, ne de bilmediğini bilir. Üstüne üstlük yanlış bilgisini de ilim zanneder.
Çiğiltepe’yi alamadığı için intihar eden Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Albay Reşat’ın mezarı başında yaptığı açıklama, “cehl-i mürekkeb” tayfasından olduğunu ortaya koyuyor zaten.
Neymiş, Türkiye’yi bilmeyen, tarihini bilmeyen, Milli Kurtuluş Savaşı’nın hangi koşullarda verildiğini bilmeyen bir ekiple karşı karşıyaymışız. Bu ekip, Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir uçak fabrikası kurulduğunu bilmiyormuş. Aynı zevat, Cumhuriyet Türkiyesi’nin kendi denizaltısını yaptığından da haberdar değilmiş.
Hani adamın biri, hocanın önüne atlayıp, “Hazreti İsa’nın sopasıyla ortadan ikiye ayırdığı şu derenin adı neydi?” diye sormuş, hoca da “Şimdi ben senin bu dediklerinin hangi birini düzelteyim? Bir defa o bahsettiğin İsa değil Musa peygamber. Elindeki de sopa değil asa. Ortadan ikiye ayırdığı ise Kızıldeniz” demiş ya, bununki de o hesap.
Neresini tashih edelim şimdi biz bu elemanın söylediklerinin?
Bir kere Bay Kemal’in gururla anlattığı o uçak fabrikası 15 Mart 1950 tarihinde kapatılmıştır. Söz konusu tarihte ise iktidarda CHP vardır.
Ne eksik, ne fazla…
Bugünkü genel başkanının iktidarı “Ya tarihi bilmiyorlar, ya da ülkeye ihanet ediyorlar” sözleriyle eleştirdiği CHP tastamam budur. Uçak fabrikalarının kapısına kilidi vurmuş, üç gün sonra da ABD ile anlaşmaları teker teker imzalamıştır.
Unutmadan söyleyelim ki, Kılıçdaroğlu’nun “Cumhuriyet Türkiyesi’nin kendi denizaltısını yaptığı” yönündeki ifadeleri de abesle iştigaldir. Zira zaten Türkiye’de Cumhuriyet’ten çok çok önce denizaltı yapılmaya başlanmıştır.
Ufak bir bilgi verecek olursak, ilk Türk denizaltısı “Abdülhamid”, 1886’da denize indirilmiştir. Denizaltıların stratejik bir silah olduğunun bilinciyle, II. Abdülhamid’in, parça ve ana aksamlarını yurt dışından temin ederek Nordenfelt patenti ile İstanbul Tersanesi’nde inşa ettirdiği ikinci denizaltımız “Abdülmecid” de 1887’de suyla buluşturulmuştur.
Neyse, lafı fazla uzatmanın anlamı yok.
Ne de olsa CHP’nin kapattığı fabrikalar için bile “AK Parti Hükümeti, o fabrikaların nasıl yok olduğunu, kimler tarafından yok edildiğini biliyor mu?” diyecek kadar zıvanadan çıkan Bay Kemal’e söz geçirilmez.
1938’de hayatını kaybeden Mustafa Kemal’in 1940’ta açılan Köy Enstitüleri’ni kurduğunu zanneden…
1585’te ölen İslam dünyasının meşhur astronomu Takiyüddin’i 1761’de doğan 3. Selim’in müneccimbaşılığa getirdiğini sanan…
Alman istihbaratının ajanı olarak tanınan silah taciri Alexander Parvus’u “Türk büyüğü” diye nitelendiren birine ne anlatalım ki biz hem?
Eline aldığı son kitap İnce Memed olan CHP Genel Başkanı’nı katmerli cehaletiyle baş başa bırakmak en iyisi olacak herhalde.
Pek umutlu değiliz ama, bugünlerde “Tarihimizi yeniden okumamız lazım” diyen zat-ı muhterem, belki gerçekten tarih okumaya karar verir de biz de mahcup oluruz.
Ne dersiniz?