AK Parti’nin müttefiki hangi Perinçek? “Doğu” mu, “Batı” mı?
Malum, Türk siyasi tarihinde Süleyman Demirel’le özdeşleşen bir cümle vardır.
“Dün dündür, bugün bugündür” demiştir vakti zamanında “Çoban Sülü”.
Aslında bu aforizma, politikanın esasen ne anlama geldiğini çok çarpıcı bir şekilde anlatır bize. Yanar dönerliğin siyasetin değişmezlerinden biri olduğu gerçeğini yüzümüze yüzümüze vurur.
Türkiye’de “politika” denilince, Ahırkapı Feneri gibi bir yanıp bir sönmek, dansözlere taş çıkartırcasına kıvırtmak, rüzgar nereden eserse oraya yönelmek gelmiştir akla hep nedense. Acı ama, mezkur tablo maalesef şu an bile değişmiş değil.
Görüyorsunuz, “dün dündür”cü tayfa hâlâ siyaset koridorlarını arşınlıyor. İşin tuhaf tarafı, mahut zevata inanılmaz bir alaka gösteriliyor. Her söyledikleri manşetlere çekiliyor, “hık” demeleri “hikmetli söz” gibi kabul görüyor.
Şu sıralar, yukarıda tarif ettiğimiz prototipe uyan isimlerin belki de en başında Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in geldiğini ifade edebiliriz.
Bu aralar, adam ne söylese iktidar çevrelerinden alkış alıyor. Hükümete yakın olarak nitelendirilen yayın organları Perinçek’in adeta ağzının içine bakıyor. Eee, hâl böyle olunca, muhterem de eline aldığı sazı bir türlü bırakmıyor.
Baksanıza, bu defa da “Atatürkçülük adına Osmanlı mirasını reddetmenin cahillik olduğunu” belirtmiş hazret. “Osmanlı’yı tarihten çıkarırsanız, uygar bir Türk milleti tarihi kalmaz” diye ekleyerek de pek çok kişiyi oldukça şaşırtmış.
Perinçek’in bu söylediklerinin hiçbir sorunlu tarafı olmadığını herhalde vurgulamaya gerek yok. Bize göre problem, beyefendinin samimiyetinde. Kendisini iktidarların pozisyonlarına göre yeniden konumlandırmakta hiçbir beis görmemesinde.
Aslında bir nevi “siyasi münafıklık” bu.
Tamam, geçmişte ABD’yi “barış cephesi”nde ilan edip, yıllarca NATO’ya övgü üstüne övgü düzen bu zatın bugün neden birden bire ultra anti-Amerikancı kesildiğini sorgulamayalım.
Kabul, “röportaj” bahanesiyle Abdullah Öcalan’ın yanına koşup gül takdim ettiği dönemlerden halihazırdaki PKK düşmanı çizgisine nasıl evrildiğini de masaya yatırmayalım.
Hadi hatır kalmasın, devletlülerine “Sen daha dün Osmanlı İmparatorluğu’nun ‘Ermeni soykırımı’ yaptığını iddia ediyordun. Ayrıca Atatürk için de ‘Puttu, yük oldu’ ifadelerini kullanıyordun. Lakin şimdilerde Ermeni karşıtlığının bayraktarlığına soyunuyorsun. Aynı şekilde Kemalizm savunuculuğunu da hiç kimselere bırakmıyorsun. Ne iş?” sorusunu da yöneltmeyelim.
İyi de bu işin sonu gelmiyor ki. Nereye kadar tahammül edeceğiz bu orta oyununa?
Adam, keskin U dönüşleri yapa yapa her geçen gün hedefine biraz daha yaklaşıyor. “Zihnî bunalım” olarak lanse edilmeye çalışılan planlı ve programlı siyaset tarzıyla son sürat yol almaya devam ediyor. İşin ilginç yanı ise, çok küçük bir azınlık dışında bu kepazeliklere ses yükselten olmuyor. Daha birkaç gün önce, 27 Mayıs darbesini savunan söz konusu kişiye haddi bir türlü bildirilmiyor.
•
Rahmetli Hasan Karakaya üstadımız, 1970’lerin Maocusu, 80 ve 90’ların Apocusu, 2000’li yılların ise Atatürkçüsü ve İslam düşmanı Perinçek’e güven olmayacağını taaa 2014’te hatırlatmamıştı boşuna. Dünkü Doğu Perinçek’le bugünkü Doğu Perinçek arasındaki farkın “Doğu” ile “Batı” arasındaki “180 derecelik fark” gibi olduğunu sebepsiz yere söylememişti.
•
Hasan abinin de dediği gibi, hangi Perinçek’i dikkate alacağız biz?
“Doğu Perinçek”i mi, “Batı Perinçek”i mi? Dünkü Perinçek’i mi, bugünkü Perinçek’i mi?
Bizim gerçekten aklımız karıştı.
Söyleyin hele, hangisini?