• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Prof. Dr. Yusuf Özertürk
Prof. Dr. Yusuf Özertürk
TÜM YAZILARI

Fitne ve ıslâhı 6-

04 Ağustos 2024
A


Prof. Dr. Yusuf Özertürk İletişim:

FİTNELERİ ÖNLEME

*Fitne (kaos, tuzak) aşikâr değil, belirsizdir. Nerede?, Nasıl?, Ne zaman? Kim veya kimler tarafından?, Ne şekilde çıkarılacak? bilinemez.

*Fitne; Bazen düşmanlar tarafından, bazen de dost görünenler (münâfıklar) tarafından çıkarılabilir. Bu yüzden de ilgililerin daha önceden tedbir almaları önemlidir. Yoksa, fitne çıktıktan sonra  önlem almanın fazla bir faydası olamaz ve ağır bedeller ödenmek zorunda kalınır.

Fitneleri önlemek için alınacak tedbirlerden bazıları şunlardır:

1-İktidar sahipleri ve devletin ilgili kurumları (istihbarat birimleri, güvenlik güçleri, vs) her türlü fitneleri önlemek için önceden planlama yapmaları ve ilgili personele sürekli eğitim vermeleri gerekir. ‘Ön teker nereye giderse, arka teker de onu takip eder’ misâli, iktidar sahipleri ve devleti yönetenler liyakâtli, firasetli, milletine vefâlı ve kutsallarına sâdık olmalıdırlar ve öyle olan kişilerden seçilmelidirler (Becerikli,dostu- düşmanı tanıyan, ifsâd komitelerine alet olmayan vs.). Çünkü, devleti yönetenlerin yaptıkları hatalar ferdi olmayıp, bütün milletin kaderini ilgilendirir. Bazen yapılan bir hata, sadece onların neslinin değil, gelecek nesillerin de zarara uğramalarına sebep olur. İktidar sahipleri, icraat programlarında millî ve manevî değerlere önem vermelidirler.

2-Bir milletin fertlerine kendi öz kültürü, dini öğretilmezse, yabancı kültür istilasıyla fertler arasındaki bağlar kopar, vefa duygusu zayıflar. Böyle insanlar kolayca kandırılabilirler. Bu sebeple, eğitim politikalarının milli olması ve yabancı kültür istilasına açık olmaması gerekmektedir. Okullarda, yazılı ve görsel medyada, milli birlik ve beraberliğin teminine yönelik eğitim faaliyetleri yürütülmelidir.                                                             

3-Sivil toplum kuruluşlarının (dini, sosyal, kültürel, vs STK’lar) yapıları ve faaliyetleri, devletin ilgili birimleri tarafından belirli aralıklarla resmi denetimden geçirilmelidir. Hukuka ve kanunlara uygun olmayan halleri varsa, bunların düzeltilmesi istenmeli, düzeltmiyenler ikaz edilmeli, düzeltmemekte ısrar edenlerin faaliyetleri, hukuk ihlal edilmeden yasaklanmalıdır.                                                                                                     

4-Din-vicdan hürriyeti, yaşam hakkı, düşünce-ifade (sözel, yazılı, işaret, vs) hürriyeti (hukuki çerçevede kalmak şartıyla) hürriyeti sağlanmalı ve her vasıta ile (yazılı, görsel, sosyal medya, vs) yayılması Anayasal teminat altına alınmalıdır.                                                                                                             

5-Milletin milli birliğini bozmaya yönelik her türlü faaliyetler hukuki çerçevede kalınarak yakın takibe alınmalıdır. Ve gerektiğinde de böylelerin faaliyetlerine son verilmelidir.                                                                               

6-Milî ve manevî değerleri insanlara öğretme durumunda olan sivil toplum kuruluşları (dini, sosyal, kültürel,vs, dernek ve  vakıflar) tüzüklerinde belirtilen faaliyetlerin dışında faaliyet yapmamaları ve hukuk dışına çıkmamaları gerekir.                                                                                     

7-STK’lar (Sivil Toplum Kuruluşları) birbirlerine hasım değil, dost olmalı ve birbirlerinin aleyhinde bulunmamalıdırlar. Birbirlerini düşman belleyenler, birbirini yok etmeye çalışır. Dahilde birbirleriyle uğraşanlar, hariçteki düşmanı unuturlar. Harici düşmanları bırakıp, birbirleriyle uğraşanların, sonunda acı akıbeti gördüklerinde, nedamet gözyaşları dökmeleri artık bir işe yaramayacaktır. 

8-Allah-ü Teâlâ, ‘Mü’minler kardeştir’ demektedir (Hücurat-10). Yine ‘fitne katilden eşeddir (adam öldürmekten daha kötüdür) buyurmaktadır (Bakara-191). Müslümanlara düşen, ‘işittik, itaat ettik’ (Bakara-285) diyerek fitneden, ihtilaftan uzak durup, ittifak, birlik için çalışmak olmalıdır.

9-Bugün sayıları yaklaşık iki milyarı bulan Müslümanların durumu, aralarındaki fitne sebebiyle perişan bir haldedir. Müslümanlar hariçteki sömürgeci düşmanlarıyla uğraşacakları yerde maalesef birbirleriyle uğraşıyor ve savaşıyorlar. Allah’ın emrine uymuyorlar ve bu yüzden de zelil bir şekilde yaşıyorlar.

10-Fitneyi uyandırmamak elzemdir. Bunun için de; Kur’ân’nın mânasını, mesajını iyi anlayıp, aklı aktif olarak kullanıp, düşünüp, şuurlu yaşamak icabeder. Kur’ân’ın ölçülerini bilip, o ölçülere göre  yaşamak, olayları da o ölçülere göre değerlendirmek esastır. Fitneyi uyandırmamak için Allah’a ihlâsla kulluk yapmak gereklidir. 

11-Dâva sahiplerinin, dâvaları için uyanık olmaları, ihtilafa, tefrikaya düşmemeleri, bölünüp-parçalanmamaları ve birbirleriyle uğraşmamaları gerekir. Dâva ve kendi varlıkları için de ittifak etmeleri elzemdir. İç ve dış ifsâd komitelerinin oyununa gelmemek, var olmak için her türlü ihtilafı bırakıp, asıl dâva olan İslâm’da ittifak etmek elzemdir. Yoksa hafizenallah, ne dâva, ne tarikat, ne de cemaat, vs kalır. Şayet milli güçler ittifak etmeyip, ihtilafa düşerlerse; ’Bugün bana, yarın sana’ misâli herbiri teker teker bölünüp, parçalattırılarak yutulur.

12-Milletin münevverleri, kanaât önderleri millete yüce bir hedef ve yüksek bir gaye göstermelidirler. Münevverler, özellikle de üniversite hocaları, branş derslerinin yanında millî ve manevî değerlerin de düşünülmesini sağlayan bir eğitim-öğretim vermelidirler. 

* Hz. Peygamber (sav) fitneye karşı ümmetini daima uyarır ve kendisi de fitnenin şerrinden Allah’a sığınarak dua ederdi.

*Müslümanlar, mabeynlerindeki kardeşlik bağlarını kuvvetlendirip, dahili ve harici fitnelere karşı uyanık olmak durumundadırlar.

*Her ne kadar fitne korkunç bir olay ise de her şey demek de değildir. Yeter ki, mü’minler firasetlerini kaybetmesinler ve ‘Allah’ın ipine’ (Kur’ân’a) sımsıkı sarılsınlar! Müslümanlar samimi ve ihlâslı oldukları müddetçe hep firâsetli davranacak ve fitnecilerin çabaları da hep boşa çıkacaktır. Nitekim onca şeytani fitne hareketlerine rağmen, fitneciler, İslâm’ın yayılmasını ve Müslümanların şanlı zaferlerini engelleyememişlerdir. Bundan sonra da Allah’ın yardımıyla inşâallah engelleyemeyecek, fitne ve fitneciler hedeflerine asla ulaşamayacaklardır. Çünkü Yüce Mevlâmızın bu konuda müjdesi vardır (1).Yeter ki, Müslümanlar, Allah’a olan vaadlerini yerine getirsin ve ihlâs ve sadakâtten ayrılmasınlar.

*EHL-İ İMAN UYANIK OLMAK VE FİTNELERE 

DİKKAT ETMEK MECBURİYETİNDEDİRLER.

(1):“…Sana Rabb’inden indirilen (Kur’ân), onların (fitnecilerin, Yahudi, Hristiyan, vs)  çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Biz de, aralarına, kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin koyduk. Onlar, ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.”(Maide – 64).

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

Kemalizim musluman turk milletinin ustunden nasil silindir gibi gecdiyse mslumanlarda kemalizimin ustunden gecmeden birsey degismez

Durmus emmi

Turk milleti ana hatlariyla muslumanligi redetmistir. Cokta iyi olmustur. Cunku Turk milleti araplar gibi olamaz. Islamin tum sartlarini yerine getirenlerin orani %3 ü gecmez. Sonrada muslumaniz derler. Degiliz ve iyi bir seydir bu...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23