• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

Hiçbir yerde güvende değiliz!

12 Eylül 2024
A


Nusret Reşber İletişim:

 

“Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez…” ( Ra’d 11)

“Hayırlınız, kendisinden iyilik umulan ve kötülüğünden emin olunandır. Kötünüz de, kendisinden iyilik beklenmeyen ve kötülüğünden emin olunmayandır.” (Tirmizi)

Medeni ve gelişmiş(!) ülkelerin topraklarında insanlar güvende değil. Zira medeni geçinenler, dünyaya medeniyet dersi öğretenler yine medeniyet naralarıyla dünyaya kan kusturuyor bugün, dün olduğu gibi.

Çağdaşlık dediler, uluslararası kanun, insan hakları dediler…

Ama Orta Doğu’yu kanla işgal edenler, kirletenler onlardan başkası değildi.

Yıllardır işgal altındaki Filistin topraklarında bugün sergilenen soykırım vahşetiyle modern, medeni ve insancıl(!) batının bütün yüzlerini/yüzsüzlüğünü gördük. Aslında dünyaya medeniyeti batı kaybettiğinden, unuttuğundan Allah son peygamberi, son kitabı gönderdi.

Son peygamber geldiğinde dünyada haksızlığın her türlüsü vardı.

Hırsızlığın, adam kayırmanın, kadın-erkek, yaşlı-çocuk ve kimsesizlerin suçsuzca katledildiği; rüşvetin, haksız kazancın kol gezdiği bir dünya hâkimdi. Yalan, sözünden cayma, başkasının malına haksızca oturma, güvenilirliğini yitirme sıradanlaşmıştı. Gönderilen son peygamber, haksızca insan öldürmeyi, kadınlara ve kız çocuklarına yaşam hakkı tanımamaya son verdi.

Haksız kazanç olan faizi kendi akrabalarından başlayarak kaldırdı. Kendisinden olsun, olmasın herkese eşit davranmayı öğretti.

Kendisine güvenilmeyene toplumda yer olmadığını aşıladı. Bizzat kendisi “el-emin”/güvenilir olarak örnek oldu! Sözünde sadık kalarak, emanete riayet ederek, haksızlığa uğrayan kim olursa olsun yanında yer alarak ve hakkını savunarak topluma örnek “usve-i hasene” oldu.

Ashabına, bu dini kabul edenlere de bunu öğretti. Onun arkadaşları bu örnekliği iliklerine kadar birebir özümsediler… Ondan sonra bize gelene kadar bir bir bu hasletler bizleri, sahip çıkamadığımız için terk etti. Ülkeler arası yollarda can, mal ve nesil emniyeti kalktı…

Şehirlerarası mesafelerde de…

Derken yaşadığımız şehirlerde, şehirlerin sokaklarında da bu güven yitirildi.

Milletin efendisi tanımı yapılan, saf/temiz, bozukluğun uğramadığı köylerimizde de ne yazık ki hızla bozulmalar yaşandı.

Milletin efendisi olan köylü kurnazlığın her türlüsüyle tanıştı…

Gün yüzüne çıkmayan her hileyi öğrenir, uygular hale geldi.

En karanlık işler, bozulmuş şehirlerimizden kuytu köşede kalan köylerimize kadar ulaştı.

Bugün artık ne yazık ki hiçbir yerde, hiçbir şekilde güven kalmadı! Yalan-dolan meslek oldu.

Helal haram demeden köşeyi dönmek uyanıklık sayıldı, gıpta edilir oldu. Adam kandırma, aldatma, başkasının canına haksızca kastetme, anne-babayı, evladı ve en yakınlarını öldürme normal hale geldi!?

Bu nasıl bir dünya? Bu nasıl bir çağ?

Bu nasıl bir inanç, değilse nasıl bir medeniyet, çağdaşlık? İnsan evinden işe gidiyor dikkat edilmeyen bir trafik kazasında can veriyor.

Sokaktan işe veya evine gidiyor nerden çıktığı, nerden beslendiği belli olmayan bir cani tarafından kılıçla, okla, bıçakla vurularak öldürülüyor.

Okuluna, işine giden sayısızca kızcağız-kadın toplu taşıt sapıklarının kurbanı oluyor!

İnsanların Allah rızası için toplandığı Allah’ın evi ibadethanelerde din görevlileri, kafayı çekmiş veya çektirilmiş birilerinin hedefi oluyor…

Bir değil, iki değil, üç değil! Ezan okumaya gideni mi, namaz kılmak için evinden çıkan bir garibanı mı, namaz kıldıran, insanları din konusunda aydınlatan bir âlimi mi, yoksa memleketini bırakıp burada kendi halinde, kendince geçim kaynağı yaptığı dükkânında öldürülen kimsesiz bir gönül sevdasını mı sayarsın.

Bu nasıl bir vicdansızlık? Bu hale nasıl geldik? Kim adına, kimler bizi bu içinden çıkılmaz hale soktu? Variyet desek variyet, teknolojinin bin bir çeşidi desek teknoloji ve ürünleri (Bazıları “açız!” diye bağıracak Allah onları da bir gün doyursun) her şey mevcut ve elimizin altında.

Günlerce gidemediğimiz meksefelere saatler içinde ve herkesin kullanabileceği hizmet ağı mevcut... Yakınlarımızla sesliyi geçtim görüntülü konuşmalar ve grup halinde yapacak bir çağdayız. Buna rağmen değerlerimizi bizden alan ne?

Mutluğu yakalayamama, tadamama ya da bu doyumsuzluk neyin nesi?  Karanlık dehlizleri, uçsuz bucaksız ıssız yerleri, yaban elleri bırakın kendi sokağımızda güvende olamıyorsak nerde güvende olacağız? Evlerimizde otururken bir serserinin attığı serseri kurşun kurbanı olmayı da bıraktım. Kendi evlerimizde en yakınlarımız tarafından güvenimiz hiçe sayılıyor.

Ne adına?

Hangi ruh ile?

Hangi düşünceyle…

Say say bitmez!

Bizlere bir değil çok haller oldu.

Devlet olarak, millet olarak, inanan inanmayanlar olarak hepimize çok haller oldu.

Kim kime ne diyecek, ne anlatacak ve neyi dinletecek durumda değiliz.

Allah hepimizi doğru yoluna hidayet etsin!

De…

Biz kendi bozulmuş halimizi düzeltmeden de Allah bizim durumumuzu düzeltmeyecek.

Bela ve afetlerle de uslanmıyoruz. Çünkü neyin bela ve musibet olduğunu da artık birbirinden ayırt edemeyecek durumdayız!

Kıyamet kopuncaya kadar böyle mi gidecek?

Ki, ne kaldı ki kıyamete, bu kadar yaşadıklarımıza rağmen?

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Muhammed

Şu an dünyanın en güvensiz yeri Afganistan olarak kabul ediliyor yani şeriatın Kurana göre uygulandığı ülke. En güvenli yerler de İsveç ve Norveç, yani ateizmin resmi din olduğu yerler.

Nuh

Hocam bunun müsebbibi elimizdeki telefonlar. Nokta. Hertürlü melanet bundan yayılıyor ve akıyor.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23