• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

Ezan ve camiden rahatsız olmak!

18 Temmuz 2024
A


Nusret Reşber İletişim:

 

Sene 1986.

Köyümüze ilk resmi imam tayin edildiği gün…

Daha önceleri köyün fahri hocası, (Celâleddin Doğan, Allah rahmet eylesin) kendi imkânlarıyla köy köy, ilçe ilçe dolaşıp, topladığı yardımlarla köye cami yapmıştı. Çok rahatsız edici sesi olmasa da yaşlı olduğundan sesi zor duyulurdu. 

Dahası eski hocanın arzusuydu; cami inşası da tamamladığına göre artık köye resmi imam verilmeliydi. Ve öyle de oldu.

25-30’lu yaşlarda olan Abdurrahman Sitil hoca köyümüze ilk imam olarak tayin edildi.

O zamana kadar kulaktan duyma, adetsel bir din anlayışı ve yaşamı varken, Sitil hocadan sonra köyümüzün yaşam biçimi tepeden tırnağa değişti.

Kısa zaman içinde, nerdeyse her köy sakini (özellikle gençler), orta dereceli bilgiye sahip bir imamla rahatça tartışabilecek bir dini kimlik kazandı.

Fazla uzatmayayım!

Sitil hoca ezan okuduğunda diğer çevre köylerden de güzel ve dokunaklı sesi duyulurdu.

Bırakın insanların sesinden rahatsız olmaları, manevi aşka gelirlerdi onun okuyuşuyla... 

Hele Cuma akşamları ve Cuma saatinde okuduğu salası vardı ki özellikle kadınlar sevinç gözyaşlarıyla dinlerlerdi.

Kur’an okuyuşu, vaazı da dört dörtlüktü hocanın…

Ben evvel Allah Abdurrahman hocanın vesilesiyle bugünlere geldim, bunu inkâr edemem. O dönemler bir yere gittiğinde hep beni vekil bırakırdı. 

Sitil hocadan sonra çok hoca köye tayin oldu ama köylü hâlen “Sitil Hoca” der...

Ne hikmetse her köyümüze gittiğimde, ya kendi içimden gelerek ya da köylülerimizin teklifiyle mutlaka bir ezan okurum.

Farklı ezan okuyuşlarını sevmekle beraber bizim köyde sadece Sitil tarzıyla ezan okurum. O kadar etkilenmişimdir ki, köylü kendi aralarında “okuyan Sitil hoca mı, Nusret mi” diye iddialaştıklarını aktarırlar…

Kısacası güzel sesle, içten gelen okuma hem Allah’ın kitabı Kur’an’ı hem de “Şehadetleri dinin temeli” olan ezanı o derece güzel ve tesirli yansıtıyor onu işitenlere.

Ramazan ayı girdiğinde mümkün mertebe bir camiye yetişip, orada en azından cemaatle yatsı namazını da kılmış olayım diye teravih namazlarını eda etmeye gayret ederim.

Cami tercihinde bulunmamakla beraber manevi havayı yakalayamadığım camide bir daha kılmamaya, manevi hazzı yakaladığım camiye ve o hazzı bana yaşatan görevliyi de kaçırmamaya dikkat ederim.

Bu ramazanda da uğradığım bir iki camide ya çok aceleyle kıldıklarından ya da okudukları kıraatleri anlaşılmadığından bir daha uğramadım…

Ancak ilk uğramamda son cümlelerine yetiştiğim gerek namaz öncesi naif ve beliğ vaazıyla, gerekse de vasat derecedeki, huşu ile kıldırdığı namazla mest olduğum Güneşli Evren Mahallesindeki bir camiye de bir daha uğramadan edemedim. Ramazan’ın son gecesi de namaz sonrası gidip hoca efendiyle merhabalaştım ve çok teşekkür ettim.

Allah hayırlı ömürler ihsan eylesin, TRT1’de “Kur’an’ı Güzel Okuma Yarışmasında ekranlardan tanıdığımız Dr. Mehmet Ali Sarı hoca da bu konunun üzerinde her fırsatta durma ihtiyacı hisseder. Ve birçok yarışmacıya sorar ve tembihte bulunur: “Ezan, muhtasar ve müfîd olmalıdır. 3.5 dakika kadar olmalıdır…”

Sarı hoca konu üzerinde o kadar durur ki bu konuya has youtube’da video da paylaşmıştır.

Hocanın tabiri: “Ezanlar kulaklarımda zonkluyor…”

Birkaç yıldır aynı hissiyatı yaşamaktayım. Fahri mesleğim olan hocalığım da olduğundan yanlış anlaşılır endişesiyle dile getirmek istemiyorum.

Ancak bu konunun içerden, dindar olanlar tarafından incitmeden, düzeltici tavsiyeyle dile getirilmesi de elzemdir.

Son zamanlarda birçok camimizde, ezan yarışlarında sesin rengi, gücü, konuya vukufiyeti anlaşılsın diye iddia ile okunan sesleri duymaktayız.

Bazı camilerimizde de hoparlör ses ayarları 70-85 desibel diye tabir edilen ayarının çok üstünde seyrettiğinden çok da hoş olmayan bir manzara ortaya çıkmaktadır.

Ben bir hoca olarak rahatsız oluyorsam din diyanetten habersiz kimseler elbette ki rahatsız olacaktır. Bu da bizim faydamıza değil zararımızadır.

“Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın zorlaştırmayın” Nebevi ölçüsünü unutmamalıyız.

Tamam, bizim değerlerimizi bilmeyenler, bu yüzde 99’u Müslüman olan toplumumuzun kültüründen habersiz olan kimi çevreler, ezanın bir ilan olduğunu, vaktin girdiğini haber veren hatta uyandırmak istediğinden habersizce sabahın 4’ünde rahatsız oluyoruz, 15 Temmuz tarihinin ne anlama geldiğini bile bilmeden gecenin 12’sinde bu ne salasıdır da diyebilirler…

Ancak biz de hiç kimseye malzeme bırakmamalıyız.

Her zaman cemaate gidemiyoruz biz de.

Akşam terastayız. Ali Sarı hocanın ifadesiyle yatsı ezanı okunmaya başladı. Ailecek oturuyoruz.

Ezan bir türlü bitmiyor, hoparlör nerdeyse patlayacak…

Ben kara kara düşünüyorum belli etmemeye çalışıyorum.

Baktım eşim, “bu ses çok rahatsız ediyor” demez mi?

Kendisine, “ben de aynı düşüncedeyim ama belli etmemeye çalışıyorum” dedim...

Diyanet’in buna el atması lazım.

Ne gerekiyorsa yapmalı!

Sadece ezan konusu değil; namaz, tesbihat vs. insanları camiden uzaklaştırmamalı...

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

MUZAFFER..

ELİNE SAĞLIK TESBITLERIN GÜZEL OLMUŞ ALLAH CC RAZI OLSUN,

Cesur yürek abi...

Birçok kişinin rahatsız olup ta korkudan ve çekinmeden dolayı dile getiremediği hususu dile getirdiğiniz için size çok çok teşekkür ederim.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23