• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

“Âsım’ın nesli” çocuklarımız sosyal medya kurbanı olmasın! (1)

29 Ağustos 2024
A


Nusret Reşber İletişim:

 

Yıllar önce ilk iki oğlum 3-4 yaşlarındayken, mümkün mertebe çevreden etkilenmesinler, kaba, yanlış bir söz duymasınlar diye titizlik içindeydik.

Öyle ki şiddetle tanışmasınlar diye oyuncak silah bile göstermiyoruz.

Ancak ne kadar titiz davrandıysak da istediğimiz kadar çevrenin etkisinden korumanın zor olduğunu gün geçtikçe, yaşayarak gördük.

Bir gün komşunun çocuğunda gördükleri oyuncak silahı istediler. Diğer gün işittikleri kaba sözlerin ne anlama geldiğini sorgulamaya başladılar.

2000’li yıllar.

Şimdiki kadar sosyal medya ve internete ulaşım rahatlığı yok.

Malumunuz, o günler daha çok CD’ler yoğunlukta.

Biz de çevremizden, eş dostların tavsiye ettiği değerlerimizi, tarihimizi, kültürümüzü anlatan çizgi film CD’lerle çocuklarımızı geleceğe hazırlıyoruz. 

Dini ve ahlaki gelişimi önceleyen kitaplar okuyor, anlatıyoruz;  bu titizlikle yatağa giriyorlar.

Okula başlayıncaya kadar bu terbiyeyle yetiştirme gayretinde olduk.

Ne yazık ki çocuklarımızın hayatlarının önemli bir dönüm noktası olan eğitim-öğretim hayatları, gün geçtikçe çocukları bilerek veya farkında olmadan bizim kontrolümüzden uzaklaştırdığını fark ettik.

Fakat yapılacak başka bir seçeneğimiz de olmadığını biliyorduk.

Çocukları internetten uzaklaştırma gayretini yaşarken, öğretmen internetten ödev veriyor…

Aynı konular kitaplarda da mevcut hâlbuki.

Ama öğretmenlerle çelişki içinde olduğumuzu da çocuğa yansıtmak istemiyoruz.

Yeri geliyor bizim çocuğumuza öğrettiğimizle okuldan öğrendikleri çelişiyor…

Yanlıştır, haramdır dediğimizle okulda “önder karakter” olarak gördüklerinin/sunulanların yaşam tarzında tezat oluşuyor.

O yanlışları, onların doğrularını ön planda tutarak, yanlışlarının örnek alınmaması gerektiğini anlatarak geçiştiriyoruz…

Bazen de tarihimizin “Çağ kapatıp, çağ atlatan kahramanlarımız” diye öğrettiklerimiz, okulda hain ve vatan satan diye öğretilerek geliyor eve çocuklar…

Abdurrahman Dilipak ağabeyin sürekli dillendirdiği, “…elimden gelse çocuklarıma ve torunlarıma evde kendim eğitim verirdim/verdirirdim…” gibi insanın bazen çocuklarını bu yüzden okula göndermeyesi geliyor.

Şimdilerde artık bırakın okula başlayan çocuklar, beşikteki çocuklar dahi teknoloji ürünü telefon, tablet ve materyallerle kalkıyor, yemeğe onlarla oturuyor, onlarla yatağa giriyor.

Dikkat ederseniz telefon ve tablet elinde olan hiçbir çocuğa hiçbir şey yaptıramıyorsunuz.

Çocuklarımızın anne-babaları doğuran yetiştiren ve bütün ihtiyaçlarını karşılayan, onlar için çırpınan biz isek de eğiten, terbiye eden yönlendiren artık biz değiliz!

Çocuklarınızın elinden bu teknoloji ürünleri, ihtiyacın dışında aldığınızda en mutlu ortamı yaşadıklarını, en sakin anlarını tattıklarını hemen fark edersiniz.

Ben bazen küçük olan diğer çocuklarıma bunu uyguladığımda eve huzur geliyor, inanın çocuklar çocukluklarının mutluluğunu yakalıyor.

YAZ KUR’AN KURSLARI

Her yaz geldiğinde ülkemizde genelde çocuklarımızı Diyanet tarafından açılan yaz kurslarına, camilere göndeririz.

Bazen, “bizim oğlan bina okur, döner döner bir daha okur…” tekerlemesinde tekrar gibi gözükse de “et-tekrâru ehsen velev kâne yüz seksen” deyimiyle yüz seksen kere de olsa tekrar güzeldir.

Buna binaen bu sene 12 yaşındaki oğlumu bir değişiklik olsun, evden ve tanıdık mahalle arkadaşlarından uzak kalsın diye bir farklılığa gittim.

Birkaç yere sorduktan sonra 3-4 km. uzaklıktaki Asımın Nesli Vakfı’nı aradım, çocuğumun yaz kursu kaydını oraya yaptırdım. 

İlk başta teknoloji bağımlılığından zorlanmadım desem yanlış olur.

Ancak Vakfın(hocaların) ilgi alakası, çocuğa yaklaşımı çok müspet ve sıcak olduğundan çocuğumuz kursa severek gitmek istediğini söyledi. 

Tabii ki zaman zaman bağımlı hale geldiği tablet-telefonu da elinden aldık.

Bir müddet sonra Kursun Kur’an’dan, hadislerden ve siyerden ezber yarışması düzenlediğini, dereceye girenlere bisiklet, Scooter gibi hediyelerle ödüllendireceklerini de duyunca tamamen kursu sevmeye başladı.

“Baba ben hadis yarışmasına gireceğim, 40 hadis yarışmasını kazanana bisiklet var” dedi. Tamam dedik ve kendisine destek verdik, ezberlerini yapması konusunda teşvik ettik.

Konu burada bitmeyecek, başka bir yazıyla devam etmemiz gerekecek biliyorum, ancak şunu fark ettim çocuk kursa gidip gelirken;

kursa başlamasıyla tablet ve telefonundan biraz uzak kaldığında, kendisinin çocuk olduğunu, anne babasının, kardeşinin, ağabeylerinin varlığının farkına vardı.

Sevgi merhamet, büyüklere saygı, küçüklere sevginin mutluluğunu paha biçilmez olduğunu fark etti.

Kavga gürültünün yerini, oyun oynamak, hayatın tadını çıkarmak olduğunu gördü.

Teknoloji ürünü olmadan da hayatın daha güzel geçtiğini gördü.

4 haftalık süreçte bize ve çocuğumuza bu sevinci yaşatan “Asımın Nesli Vakfı”na yazımın devamına geçmeden şimdiden çok teşekkür ederim.

“Âsım’ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek” (Mehmet Akif Ersoy) dizeleriyle örtüşen bu kurs ve benzerlerini Rabbim hiç eksik etmesin inşallah. Devam edecek…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Şeref

"Baba ben hadis yarışmasına gireceğim...Kazanana bisiklet var." Acaba şimdiden çocuğa rüşvetimi öğretiyoruz yoksa ödüllendiriyoruzmu..?

Salih

Çok kötü bir zamandayız.İnsanlar dahada kötü.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23