• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Nasihat döneminden musibet dönemine geçiş sancılıdır

18 Eylül 2024
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

 

Musibetler, nasihatlerden sonra gelir ama nasihatlerden daha tesirlidirler. Bundan ötürüdür ki, “Bir musibet, bin nasihatten evladır” denilmiştir. Başka bir ifadeyle “Bin nasihatten bir musibet yeğdir” atasözü, yaşadığımız zorluk ve sıkıntıların, aldığımız nasihatlerden daha derin ve etkili öğreticiler olduğunu vurgular. Hayatta karşılaştığımız sorunlar ve başarısızlıklar, bize hem kişisel gelişimimizde hem de hayatın zorluklarıyla başa çıkma yeteneğimizde büyük katkılarda bulunurlar. Zorluklar, yeni imkânların keşfine sebeptirler.

Hidayet rehberimiz Kur’ân’ın üçte biri geçmiş kavimlerin kıssaları ile ilgilidir. Onların hayat serüveninden bizler için ibret alınması gereken hususlar olduğuna işaret edilmiş ve aynı akıbetlere düşmemek için özel uyarılar yapılmıştır. İslâm tarihinden bir hadiseyle ilgili işte orada çok kıymetli sahâbîler vardı. Onların başına gelen musibet olamaz dersek bu, sahabenin de insan olduğunu unuttuğumuzu gösterir ve yine çok büyük sahâbîlerin olduğu Sıffîn ve Cemel vakalarını izah edemeyiz. Ya bunları da rahmet görür ya da tarihî olayları düşüncemize araçsallaştırmaya devam ederiz. O zaman Kur’ân’ın üçte birinin geçmiş kavimlerin kıssaları ve helakleriyle ilgili beyanları hakkında da hiçbir söz söyleyemeyiz. Belki kâinatta olan hadiseleri hemen rahmete veya gazaba yorumlama aceleciliğinden kurtulup bizim onlarla olan ilişkimiz açısından bakmamız daha isabetli tespitler yapmamızı sağlayabilir. Şahsımızın, ülkemizin başına gelen musibetleri önce kendi nefsimize okumalıyız. Hayatımızda imkân, ihsan ve ikram varsa, imtihanın da varlığını kabul etmeliyiz. Mecelle’de “Külfet nimete ve nimet külfete göredir.” (Mecelle, md. 88), “Mazarrat menfaat mukabelesindedir.” (Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye, md. 87) Yani bir şeyin menfaatine nail olan onun mazarratına mütehammil olur. Dolayısıyla kâinatta olan her şeyin bir bedeli vardır ve dengenin gereği böyledir. Bu konular sadece İslâm itikadında, fıkhında veya ahlâkında değil bizim edebiyat kültürümüzde bile işlenmiştir. 

“Feleğin cevrine tahammül gerek 

Değil mi ki safa ile cefa müşterek.”

Allahû Teâla tarafından dünyada insanoğluna verilen nimetlerin en büyüğü, İslâm/iman ve sıhhat nimetidir. Diğerleri bunların mütemmimidirler. İnsanın Allah’ın nimetlerini sayması ihtimal dâhilinde değildir. Nimetler genelde insanlara müşterek olarak verildiği gibi, müminlere mahsus olanlar da özellikle beyan edilmiştir. Rabbimiz uyarıyor:

 “O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, sayamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim ve çok nankördür” (İbrâhîm Sûresi/34)

Müslümanlar olarak Allah’ın emirlerine imtisal edip nehiylerinden içtinap edersek dinin toplumda yaşanmasına katkı sağlamış ve toplumda müşterek hayrın yayılmasına vesile olmuş oluruz.

Dert bağında hiç bitmez ki nöbet. Beraberinde binbir ibret dersi getiriyor başa gelen her musibet. Ama bunca musibete rağmen Allah’a kul olma faaliyetine henüz girişemedik. Çünkü “el ne der” kaygısıyla boğuşurken, “Allah ne der” kaygısına erişemedik!

Müslümanların başlıca iki dönemleri vardır: Nasihat ve Musibet. Bu iki dönemin kendine göre şartları vardır. Nasihat tutmayan fertleri, aileleri, cemiyet ve devletleri musibet tutar. Asrımızda bu coğrafyada nasihatler yapıldı. Amerika’nın, İsrail’in soykırımcı katil oldukları açık bir şekilde ortaya çıktı. Amerika- İsrail ve onları destekleyen Batı âlemiyle dost olmanın dinen haram olduğu anlatıldı, söylendi. Küfrün tek millet olduğu hatırlatıldı. Amerika-İsrail gibi harbilerle ticaret yapmanın, mallarını alıp satmanın faiz gibi, zina gibi haram olduğu uyarısı yapıldı. Buna rağmen hâlâ bu topraklarda Amerika’nın sadık bir müttefik olduğu söyleniyorsa, İsrail’in hâlâ bir devlet olduğu anlatılıyorsa, Amerika-İsrail malları alınıp satılıyorsa, milyonların katili olana insan, beyefendi muamelesi yapılıyorsa, on binlerce Müslümanın katilinin ayağına gidiliyorsa, Kur’ân’ı yasaklamış, Kur’ân okuyanları ve okutanları cürm-i meşhüd mahkemelerinde yargılamış, kodese koymuş zihniyetin yeniden bu topraklarda iktidar ve muktedir olması için ehl-i Kur’ân olduklarını söyleyenler tarafından destekleniyorsa, sıra Allah’tan gelecek olan toplumsal azabı beklemeye gelmiştir. Filistinli, Gazzeli masum çocukları öldüren, parçalayan Yahudi Terör Örgütü İsrail’in terörist başı Netanyahu ve çetesini tutup cezalandırmayan ülkeleri ve devletleri, insanları ve Müslümanları musibetler tutacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Artık bundan böyle yağmur gibi belaların, musibetlerin yağmasını bekleyelim.. Değil nasihati tutmamak, nasihati ve nasihat edenleri sevmemek bile yeterli bir helak sebebidir. Rabbimiz haber veriyor:

“Artık, Salih onlardan yüz çevirdi ve ‘Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatte bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz’ dedi.” (A’raf Sûresi/ 79)

Hakk’ın inkâr edildiği, Hukuk’un hiçe sayıldığı, Adalet’in hafife alındığı ve Emniyet’in sürgüne gönderildiği bir yerde dönem musibetler dönemidir. Gelecek olan musibetlerden herkes nasibini alacaktır. Bu, böyle biline!... 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

abdullah

toplum olarak o kadar çürüdük ki, bizi ancak büyük bir musibet belki yola getirebilir. Allah c.c. halimizi ve sonumuzu hayreylesin.

Okur

ARTIK FITNE EVDEN SOKAGA CIKTI ADAM PARKTA SAHILDE CADDEDE CINSEL ILISKIYE GIRIYOR KIMSEDE KINAMIYOR
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23