• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Müslümanlar için dinin dışında hayat olmaz

26 Haziran 2024
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

 

Din demek, hayâ ve hayat demektir. Dinin dışında, taşrasında kalmak memattır. Yani ölümdür, yok olmaktır. Dinin çağlarüstü cihanşümul çağrısı, bir hayat çağrısıdır.

“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız. “ (Enfal Sûresi/ 24)

İnsanoğlu ancak din ile ihya olunur. Din ile ihya olunmuşları din idaresinin dışında tutmak, onları her gün ölüme mahkûm etmektir. 

Din Allah’ın binasıdır. İslâm bir mimari oluşturuyorsa, şunlar da o mimarinin ana unsurlarını teşkil ediyor. İman, İbadet, Ahlak, Muamelat, Ukubat... Hiç şüphesiz her bir unsurun nev’i şahsına münhasır ehemmiyeti var. Her biri Dinin mütemmim cüz’ü olarak mütalaa edilebilir. Din, onlarla bütünlük arzediyor. Birisini azalttığınızda Din’in bütünlüğü de yara alıyor. Bazen “Din iman, ibadet ve ahlaktan ibaret” gibi, özellikle “Muamelat ve Ukubat”ı dışlayarak, dini sosyal hayattan tecrit etme teşebbüsleri olur. Bunu kimi zaman “laik” kurulu düzenler yapar, kimi zaman da dünyevileşme tuzağına sürüklenmiş insanın kendisi yapar. Din adına insanın davranışlarını tanzim eden disiplinlerin içi boşaldığında da onlar kişiliği inşa etme misyonundan kopuyor, sadece görüntüde var olan, ama gerçekte fonksiyonel nitelikten kopmuş, Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin ifadesiyle “bedeni yorgunluklar”a dönüşüyor. Dinin dışında bir hayat yaşamayı tercih etmek, imandan mahrumiyettir. Allah’ın diniyle idare olunmak istemeyenler için Allah’a imanlarından bahsedilemez. Allah’a imanı olan Allah’ın diniyle idare olunmaktan vazgeçmez.

Allah’ın arzında hayat din ile kaimdir. Dinin olmadığı yerde hayat olmaz. İslâm, ibadet veya yaşam ayrımı yapmadan hayatın her alanı için geçerli kurallar ve kaideler koymuştur. İslâm’ın koyduğu kurallar ve kaideler kıyamete kadar baki olup değişmez ve değiştirilemez kurallardır. Dinimiz, koyduğu kurallarla kimin ne zaman neyi yapabileceğini belirlemiştir. Kesinlikle yapılmasını istediği şeylere farz demiş, onların ibadet veya günlük hayatın bir parçası olarak yapılan işlerde uygulanmasını istemiştir. Aynı şekilde, yapılmasın diye istemişse ona da haram adını vermiştir. Haramdan kesin bir çizgi ile uzaklaşılmasını emretmiştir. Yarı serbest yarı emir denebilecek düzeydeki emirlerine de Sünnet adını vermiştir. Yarı yasak yarı serbest gibi olan yasaklarına da mekruh adını vermiştir. Bir de dinimizin Mubah adını verdiği bir kural vardır. Mubah, insan hayatının bütününü kuşatan geniş bir kuraldır. Allah’ın kullarına emrettiği farzlardan/sünnetlerden veya yasakladığı haramlardan/mekruhlardan olmayan, kulun serbest bırakıldığı, yapmakla yapmamak arasındaki kararı kendisinin verebileceği ve hiçbir şekilde kararından ötürü vebale girmeyeceği işlerin adı mubahtır. Günlük hayatımızdaki farzlar ve haramlar çıktıktan sonra yaptığımız işlerin tamamına yakını mubah kuralı ile önümüzde durur. Yememiz içmemiz, gezmemiz, gülmemiz ve benzeri insan olarak kendimizi yapmaya mecbur hissettiğimiz pek çok iş mubah listesinde yer alır. Dinde Müslümanın ne yapacağı, ne yapmayacağı bellidir. Müslüman hayatını muğlak ve meçhul olana emanet edemez.

Müslüman insana dinin dışında bir yaşam teklifinde ve tehdidinde bulunmak, Allah’a karşı ilahlık iddiasında bulunmaktır. Allah’ın Peygamberi’ne rol biçmeye kalkışmaktır. Hiç bir Mü’min Hazret-i Peygamber’e rol biçmeye ya da duracağı yeri göstermeye hiç bir gerekçe ile teşebbüs edemez, etmemelidir. Böyle bir hakkı yoktur, haddine de düşmüş değildir. Böyle bir şey tamamen tuğyankârlıktır.

Din dışı bir hayatı dayatanların en büyük sermayeleri, yaftalamadır. “Eskiden “mürteci” vardı. Sonra “gerici” oldu. Daha sonra “aşırı dinci”, “şeriatçı” kelimeleri girdi dilimize... Bunların tümü, hâkim güçlerin, ülkede belirli kesimleri suçlama, bastırma ve gerekirse yok etme “yaftalar”ı idi. Boynunuza bir kere bunlardan biri asıldı mı, sistemin cellatlarından kurtulamazdınız. Söylediğiniz cevahir olsa itibar edilmez, sunduğunuz hastaya ilaç olsa kullanılmazdı. “Bu “yerli yaftalar”ın yerini, şimdilerde “gâvurca”ları aldı. Siz, kendi ülkenizin insanını yaftalarla mahkûm edersiniz de, elin gâvuru durur mu? Onlar da mahkûm etmek istedikleri kesimler için yaftalar uydurup, dünya çapında pazarladılar. “Fundamentalizm”, “Radikalizm”, “İntegrizm” bu süreçte pazarlanan yaftalardan. Bunların ilk kullanım yeri Washington mu, Londra mı, Paris mi? Ama şimdilerde hâkim dünya güçlerinin politikasını yansıtan hemen her başkentte bol miktarda üretilip, pazara sürülüyor bunlardan. Moskova’da da istimal ediliyor bunlar, Washington’da da.. Hepsinin temel hedefi, dinin dışında, dinin geçerli olmadığı bir hayattır.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okumalı

Bu başlığı içinde ak parti CHP vs siyaset sevgisi taşıyanlar torpil makam ihale sevdalıları okumalı

Merhaba

Mülk Allah'ındır, Allah'ın mülkünde de Allah'ın hükmü geçerlidir. O da; 'ŞERİAT' dır. Güzel yazınız için Rabbim sizden râzı olsun. Âmin!
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23