• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mehmet Koçak
Mehmet Koçak
TÜM YAZILARI

Şapka İnkılabı ve Ak Parti’nin içindeki AKP’liler

28 Ağustos 2024
A


Mehmet Koçak İletişim: [email protected]

 

Elbette gereksiz tartışmalarla ülkeyi meşgul etmenin hiç kimseye ve ülkeye bir faydası yok. Ancak, tarihi hatalarından vazgeçme zamanı geldiği gerçeği de artık kabullenilmeli.

Yanlışlarda inatla ısrar ise hem bizi biz yapan ve bizi millet kılan değerleri inkâr hem de toplumsal barışa zarar vermektedir. Bu yanlışların kutsanması ve inatla her yıl kutlanması çeşitli halk katmanlarında cepheleştirme, ötekileştirme ve de düşmanlaştırmaktan öte hiçbir anlam ifade etmemektedir.

Birilerini ilahlaştırmak ve yaptığı hataları bile doğru kabul edip ısrarla milleti bunu kabule zorlamak ise tek kelimeyle bir çağdışılık ilkelliktir.

İkinci dünya savaşı sonrası var olan ve bu gün dünyada benzeri kalmayan ritüeller bizim gelecek yüz yılın öncü ülkesi olmamıza engeldir.

Mustafa Kemal Paşa’ya karşı değilim. Ancak onun önderliğinde gerçekleştirilen Devrimlerin bir parçası olan Harf Devrimi, şapka ve kılık kıyafet kanunlarına karşıyım.

Çünkü bu devrim safsataları üzerinden anti demokratik uygulamalar olan dayatmalar ve zorlamalarla insan hakları ve hukukun üstünlüğü yok sayılmaktadır.

Ben şahsen, bir milletin, siyasi ve kültürel alanda değişiminin kanunlarla, dayatma ve zorbalıkla değil, kendi arzu ve isteği yönünde gerçekleşmesinden yanayım. 

Nitekim devrimlerin bir parçası olan ve bize ait olmayan şapka ve kılık kıyafet kanunları halkımıza benimsetilemedi.

Bu zorlamalar sadece şapka yani kılık kıyafet devrimiyle sınırlı kalmadı. Harf devrimi, tekke ve zaviyelerin kaldırılması ile bir anda milletin cahil bırakılması ise travmalara sebep olan facialardır.

Jakobenist bir anlayışla halkın değişime zorlanması, onu aslından koparmak ve kendine ait olmayana zorlama zorbalığıdır.

Bu dayatma ve zorlamalar Komünist ve Faşizan anlayışlarının bir ürünüdür. 

Bugün yanlışlarını kutlayan bir başka ülke kalmadı. Elbette Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ‘vatan müdafaası’ ve onların öncülüğündeki mücadeleler sonucu kurulan Türk devletini sahiplenme ve korumak bizim görevimizdir. Ancak, o günün şartları içinde yapılan hataları kutlama yerine onlardan kurtulmak da bizim görevimiz olmalı.

*

Gelelim günümüze: onlarca âlimin asıldığı, binlercesinin yargılanıp hapsedildiği, Batı tarzı giyimin mecbur edildiği “Şapka İnkılabı”nın 99. yıl dönümü, Kastamonu’da Şapka İnkılabı, Ak Parti’nin içindeki AKP’liler ve CHP’nin düzenlediği etkinlikle kutlanması tam bir tezattır.

Keşke devrim adı altındaki yanlışlardan kurtulma adına ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu, hukukun üstünlüğünü temel esas alan özgürlükçü bir anayasa için bir araya gelmiş olsalardı.

Bir kesim CHP’lilerin bu tavrını anlarım. Zira bu zevat, demokratik değerleri, insan hak ve özgürlükleri içselleştirmeyen, baskı ve zulmü kendileri dışındakilere reva gören jakoben bir anlayışa sahipler. 

Benim anlamakta zorlandığım ve beni üzen ise ‘bizi biz yapan milli ve manevi değerlerimizi yeniden ihya etmek amacıyla yola çıkan Ak Parti ve onun mensupları, yanlışları kutlayan değil yanlışlardan kurtulmanın mücadelesini veren bir hareket olmasına rağmen, içine sızan AKP’lilerin de o bir kesim CHP’lilerin kutladığı bu ilkelliğe dahil olmalarıdır. 

CHP’den daha iyi Kemalist olduklarını göstermek için adeta çırpınan bu kesim, Kemalizm yalakalığı yapmakta CHP’yle yarışıyor olmaları ise bir aşağılık kompleksinin sonucudur. 

…Ve herkes bilsin ki, dayatılan Harf devrimi, çeşitli halk katmanlarında Şapka devrimi olarak bilinen, Kılı Kıyafet Devrimi gibi tarihi hatalara taraf olanları bu millet, iktidarın meşru sahibi yapmadı, yapmaz.

Bu gerçekten hareketle Ak Parti, içindeki AKP’lilere dikkat etmeli ve bu tipleri daha fazla içinde barındırmamalı…

Hatırlatmak isterim ki, millet olarak bizi var eden değerlerimizi korumak ve yaşatmak gibi bir görevimiz var.

Zira bu sadece bir kesimin değil, hangi partiden olursa olsun “ben Müslüman Türk milletine mensubum” diyen herkesin asli görevidir.

Dileğimiz ve arzumuz, tüm siyasi partilerimiz ve siyasilerimiz, tarihi hatalardan kurtulma adına daha demokratik ve daha özgürlükçü bir anayasa için bir araya gelmeleridir.

Kısacası: Yanlışları kutlayan değil, doğruları kabullenen olmalıyız.

Eğer, bu başarılabilinir ise işte o zaman toplumsal barış sağlanmış olacak ve işte o zaman demokrasi bahçesinde güller açacak…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

İzmirli öğretmen

Herkesin korkudan şapka taktığı zamanlarda Bediüzzaman hz. sarıkla dolaşmıştır. Lütfen bu büyük âlimin eserlerini indirip okuyalım. Akit yazarlarında maalesef Risale-i Nur alıntıları göremiyorum. 28 yıl hapis yatmış, 19 kez zehirlenmiştir.

Okur

Alfabe, ölçü birimleri değişimiyle positiv bilimlere daha yakın olduk. Önceki alfabe ve ölçü birimleriyle ancak bilim ve teknolojinin olmadığı dönemde yetinilebilirdi. Fizik, kimya, biyoloji, astronomi, elektrik, elektronik ziraat, matematik vs. gibi bilim dallarında o kadar çok teferrutli birimler var ki bunu Osmanlıca ile ile ifade imkansız. Osmanlıca bilimde zaten gelişmemiş ve hemen hemen Orta Çağ:a hapsolmuş. Örneğin nanometre, kilolitre, joule, kalori ve diğer sayısız birimleri Osmanlıca nasıl ifade edeceksiniz? Hele bir positiv bilim dalında derinleşin, mevcut Türkçenin dahi yetersiz kaldığını farkedersiniz. İngilizce en az 300 bin kelime ve hepsinin ayrıntılı tanımı mevcut, Almanca 7 milyon 200 bin kelime, Fransızca da en az 500 bin kelimeden ibaret. Bunlar karşısında Osmanlıca ve Türkçe, sönük, çok eski ve işe yaramaz kelimeleri kapsıyorlar. Hele Osmanlıca kelimelerin bugün karşılığı yok yani tarihi mezbeleye gark olmuş. Osmanlıca'da ısrar etmek bilime yüz çevirmekle özdeşdir. Batı dillerinde yılda ortalama eskimiş 7 ila 10 bin kelime sözlükten atılır, bir o kadar da sözlüğe dahil olur. Kusura bakmayın ama beynelmilel yaşarsanız Türkçeyle kendinizi iyi ifade edemezsiniz, o; kısır kalıyor. Her dilde yeni kelimeler, icat ve keşiflerle ortaya çıkıyorlar. İcat yok, keşif yok, dil nasıl gelişir? Avrupa'nın şimdiki meşgul olduğu bilimlerle Türkiye ancak 10 asır sonra tanışabilir. Osmanlıca veya Türkçeye hakaret etme gibi bir niyetim olamaz fakat gerçek böyledir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23