• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mehmet Koçak
Mehmet Koçak
TÜM YAZILARI

Özbekistan notları -2-

15 Mayıs 2024
A


Mehmet Koçak İletişim: [email protected]

 

Türkistan, sadece bir coğrafyanın adı değildir.

Türkistan bir vatan,bir davadır ve bir sevdadır.

Kısacası, Orta Asya olarak bilinen bölgede Türk halklarının yaşadığı coğrafyanın adıdır TÜRKİSTAN.

Çok şükür bugün Batı Türkistan, Rus hakimiyetinden Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla kurtuldu. İnşallah en kısa zamanda Doğu Türkistan başta olmak üzere tüm ‘Türkeli’ azatlığına kavuşacaktır.

Maveraünnehir ise Orta Çağ’da İslam uygarlığının geliştiği Türkistan’ın içinde yer alan bölgedir. 

Türklerin ana coğrafyasıdır ve biz Türkler, tarih ve ilim sahnesine oradan çıktık. Türk-İslam dünyasının büyük ilim adamları orada yetişti ve insanlığa ışık olan eserleri orada yazıldı. 

Tarihin izlerini taşıyan camiler, üniversite nispetinde medreseler, ayrıca hanlar, hamamlar ile kervansaraylar gibi tarihi kültür miras, hâlâ ayakta ve hizmet vermeye devam ediyor.

Tarihin akışına yön veren Türk-İslam Medeniyetinin tohumunu orda toprağa atıldı ve o köklü medeniyetin temelleri o coğrafyada yoğurmaya başladı.  

Yani Türkistan, bizim için bir Ocaktır ve bir nevi ana kucağıdır. Uzun yıllar ayrı düştük ama Türkistan, içimizde hep bir sevda olarak kaldı. 

Kısacası, Türkistan denilince ‘Türklerin ata yurdu’, Maveraünnehir denilince İslam ilim ve tasavvuf kültürü hatırlanır.  

Her ikisi birlikte zikredildiğinde ise Türk-İslam Medeniyeti akla gelir.

İşte biz Türkler, millet olarak tarihin derinliklerinden gelen hem İslam’a ve hem de insanlığın hayrına hizmetkâr olmuş bir medeniyetin sahibiyiz.

Bugün o güçlü medeniyetin izleri, Türkistan’ın Maveraünnehir bölgesindeki en önemli tarih, ilim ve kültür merkezi olan Semerkant ve Buhara ile Hive şehirlerinde mevcuttur.

Bugün coğrafî olarak olmasa bile, geldiğimiz ata yurdumuzdaki Türk Cumhuriyetleriyle siyasi, ekonomik alanlarda ‘kardeş ülke’ anlayışı içinde resmi ilişkiler kapsamında kurulmuş olması sevindiricidir. 

Ancak, daha sevindirici olan ise ‘Kızılelma’mız olan ‘Turan’, yani ‘Türk Birliği’ adına farklı ülke ancak ‘aynı millet’ ruhu içinde dinî ve kültürel mânâda gönül bağımızın yeniden kurmaya başlanmasıdır. 

Burada yeri gelmişken, önemli bir hatırlatmayı yapmak isterim: 

Tarihi fırsatlardan yararlanarak, bizi biz yapan milli ve manevi değerlerimizi yeniden ihya etme adına köklerimizle buluşma arzumuz ve girişimlerimiz asla bir ırkçılık değildir.

Zira bizim Türk-İslam medeniyeti tasavvurumuz, bir Kartal’ın iki kanatları gibidir. Yükselmek ancak o değerlerin bir arada yaşanması ve yaşatılmasıyla mümkün olacağı inancıdır.

Bugün geniş maddî kaynaklarımızı, heyecan ve moralimiz ile büyük insan potansiyelimizi idealimiz olan o medeniyetle buluşturmak için önümüzde büyük ve tarihi fırsatlar doğduğu doğrudur.

Eğer, bu tarihi fırsatlar heba edilmez ve en iyi şekilde değerlendirilebilinir ise işte o zaman 21. asrı Türk-İslam Medeniyeti asrı yapmak hiç de hayal olmayacaktır.

*

Özbekistan’ın Semerkant ve Buhara ile Hive şehirleri, Orta Asya’nın mavi kubbeli incileri, İslam medeniyetinin önemli şehirleri ve dünya cennetlerinin en önde gelen mekânlarından şeklinde tanımlanırlar.

Mavi kubbelerle kaplı medreselere, çinilerle süslenmiş kervansaraylara, görkemli cami ve külliyelere sahip bu şehirler, adeta açık hava müzesini andırıyorlar. 2001 yılında bu tarihi şehirler, UNESCO Dünya Miras Alanları Listesi’ne eklendi. 

Türbeler, imarethaneler, ibadethaneler, rasathaneler, medreseler gibi birçok İslâm eseriyle çok sayıda turist çekmekte olan bu topraklar, yüzyıllardır ziyaret edenleri kendisine hayran bırakmaya devam ediyor.

Çünkü Semerkant, Buhara ve Hive şehirleri bugün hâlâ tarihi dokunun korunduğu dünyadaki nadide yerlerdendir.

İlk görenler Semerkant, Buhara ve Hive için, “tasavvur ettiğimden bile daha güzelmiş” methiyesinde bulunurlar. 

Sahip oldukları zengin tarihi ve kültürel mirasın yanı sıra Semerkant ve Buhara dünyanın en büyük alimlerinin hayat sürdüğü bir ilim merkezidir. 

İmam Buharı, İmam Maturidi ve Şah-i Nakşibendi Hz., Maveraünnehir’deki Semerkant ve Buhara tarihi şehirlerinde yetişen en önemli alimlerdir.

Uzaklardan duyduğum ve tarih kitaplarından okuyup hayaliyle gençlik yıllarımı geçirdiğim o ufaklardaki vatanımız olan Türkistan’ı üçüncü defa gidip görmek nasip olduğu için Allah’a şükrediyorum.

Çünkü o vatan bizim de ata yurdumuz ve o tarihi miras bizi temsil etmektedir. Gidilmeli ve görülmeli ve de bilinmelidir. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Kanber

Selamlar; çok güzel izah etmişsiniz. Biz de adeta oralara götürmüşsünüz gibi oldu. ağzınıza dilinize ve ayaklarınıza sağlık. batılılaşmaya batılaşmaya çalışan ve ecdadımızdan geçmişimizden habersiz olan cahil Gafil ve hainleri oraları gezdirip, anlatmak bilgi sahibi etmek çok gerekli.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23