Aşırı Sağ’ın yükselişi Alman ekonomisini olumsuz etkiliyor
Daha önceki yazılarımda 33 yılımı verdiğim Almanya ve Avrupa’daki tecrübelerime dayanarak, aşırı sağ olarak ifade edilen ancak gerçekte ise ırkçılığın engellenemeyen yükselişine dikkat çekmiştim.
Ayrıca, gerçek görülmez ve gerekli tedbirler alınmaz ise yaklaşan seçimlerde “acı verici” sonuçlarla karşı karşıya kalınacağı uyarılarında bulunmuştum.
Nitekim Almanya’nın iki eyaletinde 1 Eylül’de yapılan seçimlerde aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisinin rekor düzeyde oy almış olması benim endişelerimi haklı çıkardı.
Çünkü aşırı sağ parti AfD, Almanya’nın ekonomisine, toplumsal barışına zarar veriyor ve de Almanya’nın itibarını zedeliyor.
Ayrıca tüm bunların ötesinde şerefli alın terleriyle Alman ekonomisine önemli katkılar sağlayan Almanya’daki Türk toplumu ve çeşitli etnik kökene mensup Müslümanlar başta olmak üzere ülkedeki göçmenleri ise tehdit etmektedir.
*
Aşırı sağcı ve göçmen karşıtı AfD, Thüringen eyaletindeki seçimlerde yüzde 32,8 ile en çok oyu aldı, Saksonya’da ise oyların yüzde 30,6’sını alarak ikinci parti oldu.
Böylece aşırı sağ 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez bir eyalet seçiminden zaferle çıkmış oldu.
AfD, hükümeti tek başına kuracak meclis çoğunluğunu elde edemedi ve diğer partiler AfD ile koalisyon görüşmelerine girmeyi kabul etmediği için de iktidar yolu şimdilik kapanmış olsa da Başbakan Olaf Scholz’ün Sosyal Demokrat Partisi’ni (SPD) de geçerek ülkedeki en güçlü ikinci siyasi parti konumuna gelmiş olması bile aşırı sağcılar adına büyük bir zaferdir.
Başkent Berlin’de siyasi deprem etkisi yapan eyalet seçimleri ile Alman seçmen aslında federal hükümeti cezalandırmış oldu.
Bu gerçek, Almanya’daki Türk ve İslam Toplumunun yanında göçmen kökenliler için olduğu kadar, Alman toplumu ve demokrasisi için de “dehşet verici” bir sonuçtur.
Şimdi dikkatler, 22 Eylül’de Brandenburg’da yapılacak eyalet seçimlerine çevrildi.
SPD’nin bu eyaletteki seçimleri de kaybetmesi halinde, Almanya’da hem hükümet hem de siyasi bunalım başlayacaktır.
*
Almanya’da sağ ve aşırı sağ partilerin halktaki karşılığının artmakta olmasına karşılık mevcut koalisyonu oluşturan partilerin ise oy kaybetmesi, göç akını ve Ukrayna savaşının ardından, enerji fiyatlarındaki ve ekonomideki dalgalanmanın etkili olduğu ise bir gerçektir.
Zira Avrupa ekonomisinin lokomotifi Almanya, 2018 yılından bu yana resesyonda.
Rus-Ukrayna savaşının sebep olduğu yüksek enerji fiyatları, tedarik zinciri kesintileri gibi çok sayıdaki kriz, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini su yüzüne çıkarırken, ülkede aşırı sağın yükselişi Alman şirket iflaslarını da tetikliyor.
Alman ekonomisinin büyümesi için çeşitli adımlara ve reformlara ihtiyaç var.
Almanya Federal hükümeti oluşturan partiler, ekonomide yeni atılımları gerçekleştiremezlerse hem ekonomideki olumsuz gidiş hızlanmış olacak hem de aşırı sağın halk katmanlarında kitlesel kabul bulma fırsatını bulacak.
Almanya’nın, jeopolitik çekişmelere ve ABD’den gelen baskılara karşı savunmasız kalması Alman ekonomisini baskıladığı ise diğer bir gerçektir.
Alman ekonomisinin zayıflaması Avrupa ekonomisini ciddi anlamda sarsılacaktır. Çünkü Avrupa’nın ekonomisi Almanya’nın güçlü sanayisine endekslidir.
Almanya ile çok yönlü ekonomik ve ticari ilişkileri olan Türkiye ve Almanya başta olmak üzere Avrupa’daki Türk toplumunu da olumsuz yönde etkileyeceği muhakkaktır.
Bu gerçeklerden hareketle Almanya’nın hem ekonomik alanda gücünü koruması ve hem de aşırı sağ belasından kurtulması en büyük arzu ve beklentimizdir.