• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İdris Günaydın
İdris Günaydın
TÜM YAZILARI

Ruhu esir alınanlar

03 Temmuz 2024
A


İdris Günaydın İletişim: [email protected]

 

Dostoyevski’nin meşhur bir hikâyesi vardır: Dünyanın en iyi on roman ve hikâye yazarı olan Dostoyevski yazdığı bir şiir nedeniyle hapse düşer. Yani devrin Rus Çarı onu hapse attırır. Hapishanede bir köpekle dost olur. 

Hikâyesi de şöyle: “Ölüler Evinden Anılar” adlı eserinde anlattığı kadarıyla; Mahkumların temiz hava için avluya çıktıklarında orada bulunan bir köpeği tekmelediklerini görür. Köpek, adeta beni daha çok tekmelesinler der gibi sıradakini bekler. Sıradaki de tekmeler. Fakat köpek hiç ses çıkarmaz. Köpek kendisine ilgi gösterilmesini ister ama şiddet yoluyla. Çünkü öbür türlü ilişkiyi hiç yaşamamıştır. 

Tolstoy bu duruma acır ve köpeğe sevgiyle yaklaşır. Başını okşar. Lakin köpek bu durumdan rahatsız olmuş vaziyette hırlar. Ondan sonra köpek Tolstoy’u ne zaman görse ondan kaçar ve acı acı çığlık atar. Tepki gösterir. 

Tolstoy bu durumu şöyle izah eder: “Ruhu köleleştirilmiş köpek sevgiye muhtaçtır. Sürekli haksızlığa uğramış ve kötü muamele görmüş insanlar da sevgiye açtırlar. Bu insanlar iyi bir davranışla karşılaştıklarında nasıl tepki vereceklerini bilmezler. Böyle kimselerin gözünde onları aşağılamak onlara sunulmuş bir nimettir. Eşit ve iyi davranış onların gözünde değersizdir. Zulüm bir alışkanlıktır. İnsanda bu alışkanlığın kökleşmesi, sonunda hastalığa dönüşmesi mümkündür. Sarsılmaz inancıma göre en iyi insan bile, alışkanlıkla, sanki bir hayvanmış gibi kabalaşıp o derece aptallaşabilir. Kanla, kudretle mest olur. Hoyratlığı, ahlaksızlığı içindeki kötülüğü büsbütün geliştirir.”

1975 yılında lisede öğrenci iken Türkiye gezisine çıkmış ve beş vilayeti dolaşmıştık. Bu vilayetlerden biri de İzmir’di. İzmir Kadifekale’ye  çıktığımızda burnumuza tiz bir koku geldi. Nedir diye sorduğumuzda İzmir Körfezinden geldiğini söylediler. Demek 1975’ten beri belki daha öncesi de var; İzmir kokuyor da hâlâ İzmir halkı İzmir’e çekiç vurmayan kişileri başkan seçiyor! 

Ayrıca bu Kemalist gruba bakın ki ne kadar hizmetten uzak olsalar, adeta dayak yeseler hoşlarına gidiyor da bir heykele yine onları seçiyorlar. Sen hizmet üstüne hizmet yap. Zenginlik üstüne zenginlik ver nafile; fayda etmiyor.

Bundan on yıl kadar önce Didim Otogarında otobüse bineceğim; hayretler içinde kaldım. Eski püskü bir otogar. Doğru dürüst bir mescidi bile yok. Oturmaya oturağı yok. Dayanamadım ve birine şunu dedim: Giresun’un en küçük ilçelerinden Keşap’ın otogarı Didim’e beş çeker. Bu nedir yahu? Burası turistik bir ilçenin otogarı! Bu ne hal?

Fakat CHP’liler dayak yiyen mazlum gibi hizmetsizliğe alışmışlar. Bundan zevk alır hale gelmişler. Hâlâ onuncu yıl marşında ısrar etmeleri de bu yüzden değil mi? Yeni bir marş yazılsın bu çok gerilerde kaldı diyene rastlıyor musunuz?  

50. yıl marşı da yazıldı ve bestelendi ama o marşı beğenmiyorlar. Çünkü orada on yılda on beş milyon genç yarattıklarına dair bir ifade yok.

Türkiye CHP’nin bu hizmetsizliğe alışkın düşüncesini kırmalıdır. Kırmak zorundadır. Türkiye bütün Türk olmayan unsurlarıyla barışmalıdır. Türkiye İsrail’e, İsrail hesabına savaşmaya gidenlerin isimlerini açıklamalıdır.

İşte bu İsrail hesabına savaşmaya gidenlerin dedeleridir 1973 Arap-İsrail savaşında Arapların savaş planlarını İsrail’e bildiren. O günkü Genelkurmay bünyesinden bazı paşalardır. O inançtaki paşalar ordumuzdan temizlenmelidir.

Çünkü o paşalar Osmanlı zamanında da vardı. Bunlardan biri de Enver Paşa idi. Avrupa’dan gelen trenlerin vagonlarında Enverland yazıyordu. Almanya’daki Gabriel Ronadungiyen efendi ile Enver arasındaki yazışmalar sonucu zamansız ve imkansız oraya buraya saldırmaları sonucu koca devleti zayıf düşürdüler.

Neticede Avrupa hayranı, Laiklik hayranı, CHP’li taife Türkiye’nin kalkınmasının önündeki en büyük engeldir.

Hâlbuki onlara sorsan Türkiye’nin kalkınması önündeki engel, tahsili olmayan insanlardır, İmam Hatipte okuyanlardır, hafızlardır! Ama bu kimseler Türk ordusunu geçit merasiminde görünce selam durur, göğüsleri kabarırcasına izler, şehit cenazelerini gözyaşlarıyla teşyi eder, memleketin kalkınmışlığını iftiharla takip ederler. Buna karşılık Batıya aşina taifede nerede tatil yapabilirim, bu gün ne içebilirim, arabamın modeli ne olsun, ülkeyi kalkındıranlara nasıl küfredebilirimin hesabını yaparlar.

Ama şehirlerinin körfezlerinden pis kokular gelsin, ama otobüsleri yollarda kalsın, ama hizmetler aksayıp şehirler köye dönsün; hiç umurlarında değildir. Çünkü onlar bu ülkenin zaten yabancısıdırlar. Sıkıştıklarında kaçacak yerleri vardır. Kendi hayatlarıyla Lyon’daki Gabriel’in yaşantısı arasında fark var mı?

Ezan sesinden rahatsızdırlar. Camileri boştur. Arkadaşından görerek camiye gelen çocukları gelip camiden zorla alırlar. Vesselam.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

İzmirli öğretmen

Allah'a düşman olursan b.k kokusunu misk zannedersin. 3.katta o koku beni uyandırıyor. İşte Süleymancılar bu CHP'ye oy veriyor. Yuh olsun.

Dostoyevski eklemesi

Yenilen çekiç olarak İzmir körfezinin kokusunu söylüyorsunda milletin sırtına binen vergiyi geçim sıkıntısını ağzına bile almıyorsun Dostoyevski senin bu yazını okusa ne derdi bahçedeki köpeği getirenlerin bölümünü kitaba eklerdi
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23