• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İdris Günaydın
İdris Günaydın
TÜM YAZILARI

Ramazan ayı, kurban ibadeti ve hac/umre

05 Nisan 2023
A


İdris Günaydın İletişim: [email protected]

 

Bir mübarek ayın içindeyiz. Oruç tutmayan gençlerin sayısında, açıktan orucunu gözümüze baka baka yiyenlerin sayısında bir hayli artış var. Hatta bazı bölgelerimizde maneviyattan eser yok gibi.

Dinimizin her ibadetini bir sosyal faaliyet içinde kullanmalıyız.

Yeni bir metot, yeni bir tebliğ geleneği oluşturmalıyız.

MESELA RAMAZAN

Ramazan ayını kiracıların iple çektiği, nasıl olsa Ramazan ayında ev sahibimiz kira almayacak. Bir kira kârımız olur. Bununla şu şu ihtiyacımı görürüm heyecanı var mı? Birkaç iftar; o da herkes sosyal seviyesine göre. O kadar.

Özellikle çocukların sevinçten çığlık attığı görülüyor mu?

“Yaşasın Ramazanda iftara çağırırlar giderim, diş kirası alırım, birkaç kuruş harçlığım olur” kabilinden?

Onun için diyorum ki ey ev sahipleri! Allah lillah aşkına zaten mübarek olan Ramazan’ı biraz da siz mübarek yapın da bu ay hatırına, Allah aşkı için kiracılarınıza kirayı bağışlayın.

İftara çağırdığınız ailelerin çocuklarına “diş kirası” adı altında harçlık verin.

MESELA KURBAN

Türkiye’de bir Kurban Bayramında 700.000 ile 1.000.000 arasında büyükbaş kurban kesiliyor. Bir büyükbaş yedi kişiyle kesildiğine göre sayı 5.000.000’u geçiyor.

Bu halkımızın gittikçe zenginleştiğini gösteriyor... Çok şükür.

Kurban bir ibadet. Fakat parası olana has. Çoğu aileler sığır kestiği halde buna yedi ortak bulamıyor da ölmüş anasını, babasını hatta peygamberimizi ortak edip yediye tamamlayarak kesiyorlar.

Bir sığır satın alan kişi beş ortak bulmuşsa çevresinden iki de fakiri veya kurban kesemeyeni ortak etse de o kişi de ibadetini yapmış olsa. O da ibadet yapmış olmanın sevinciyle evine et götürse ve hatta kesemeyenlere pay verse olmaz mı?

Böyle bir gelenek yaygınlaşsa olmaz mı? Ölmüş ana ne baba ne? Onların kurbana ihtiyacı mı var?

Kurban Gününü kesmeye imkânı olmayan da iple çekse olmaz mı?

MESELA HAC VE UMRE

Hacı amca bir kez Hacca gitmiş, iki kez umreye gitmiş. Her sene gidiyor. İhrama girip fotoğraflar v.s. Kâbe’den videolar, fotoğraflar… Gelirken takkeler teşbihler; hurmalar zemzemler… Eyvallah, güzel de evler tespih dolu, takke dolu, namaz kılan yok.

Hacı gidiyor geliyor, gidiyor geliyor; gelininde bir kıpırdama yok. Oğlunda bir kıpırdama yok. Şarapçıysa yine şarapçı, kumarcıysa yine kumarcı. Gelin veya kız akşama kadar televizyonlardaki kadın programları karşısında tavaf yapıyorlar.

Ee Hacı! Bir kez, iki kez Hacca iki kez Umreye gitmişsin. Allah kabul etsin. Belli ki zenginsin.

Bu sefer de damadınla kızını gönder be yav!

Bu sene de gelininle oğlunu gönder be yav!

Onlar gitmiyorsa kiracını gönder veya mahallenden birini bul gönder. Hep sen mi gideceksin bu Cennete? Başkaları da gitsin.

Torunlarını gönder.

O da olmazsa en yakınında bulunan liseye git. Müdürüne de ki; “Müdür bey! Ben bu sene üç öğrenciyi Umreye göndereceğim! Bir şartla; bir konu belirleyelim. Din ile ilgili. Okul bünyesinde “Kompozisyon yarışması” yapın. İlk üçe girecekleri Umreye göndereceğim” deyin. Gönderin.

Böyle bir gelenek oluşsun.

Bakın göreceksiniz on yıl sonra memleketin gençleri maneviyat bağlamında ne hale geliyor. Okulların çehresi, camilerdeki cemaat profili ve ülkenin maneviyat çehresi değişmiyor mu?

Allah aşkına yapın bunu!

Allah aşkına yapalım bunları!

Yahu, hep senin elin mi öpülecek? Bu sene de başkalarının eli öpülsün. Ona da “hacı” desinler.

Biliyoruz ki; inanan bir Müslüman o topraklara gidince manevi ikliminden, havasından etkileniyor da kendine düzgün bir istikamet veriyor.

Bediüzzaman Said Nursi’nin çok beğendiğim bir sözü daha doğrusu tespiti var: “Eski hal muhal. Ya yeni hal ya izmihlal” diyor.

Yani, “Osmanlı Medreselerindeki o “emsile, bina, maksut…” dönemi artık bitti. Cumhuriyet devrinde belli ki buna izin vermeyecekler. Öyleyse ya yeni metot bulacağız ya da yok olacağız. Yani maneviyat dünyamız yıkılacak” demek istiyor.

Kendisi bir metot bulmuş ve milyonların imanını kurtarmış. Onun ayarında olan diğerleri de öyle.

Biz de bugün için yeni bir metot bulmak zorundayız.

İnsanlık tarihinin en dehşetli dönemini yaşıyoruz.

Cep Telefonu Çağı… 

Z Kuşağı denilen nesil aslında zombi nesildir. Hiçbir kutsalı tanımayan ve tamamen kendi hayal ve telefon dünyasının arasında beslenen nesil. 

Bu nesil bizim evlatlarımız. Ya yarın bunların çocukları nasıl olacak?

Annesinden babasından ne alacak ki neyi temsil edecek?

Çocuk “emsile, bina” öğrenmeye çalışırken aklı telefonda.

Gâvurun çocuğu da tüm gençliğin kafasını nasıl bulandırırım da dünyayı kendime köle yaparım düşüncesiyle programlar üretecek. Çocuğun emsile rahlesinden kalkıp telefonun yanına gittiğinde saatlerce o şer programlarını hazırlayanların terim ve kavramlarını yutacak. Zihni tarumar, maneviyatı tarumar…

Neden bizim çocuklarımız, yukarıda anlattığım şekilde gençliğinde İslami bir kisve kazanıp yeni icat ve keşifler için laboratuvara girmiyor?

Neden hep edilgen oluyor da hiç etken olamıyor?

Neden onların çağın ruhuna uygun yetişmeleri ve Müslümanca bir duruşa sahip olmaları için adım atmıyoruz?

Eski hal muhal beyler! Ya yeni hal ya izmihlal… Vesselam. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Yşl ck gzl

Cahil dediğimiz zaman mektepde okumamış olanları kastdetmiyoruz kastdetdihimiz ilim hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi hiç okumak bilmeyenler dende hakikatı gören gerçek alimler çıkabilir...Allah selahatdin eyyubinin yolundan gidenlerden eylesin...

Merhaba

İyi işte sonuçta alıyor. İnsanlar ağlanma, ağlaşma hastalığına yakalamışlar.  
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23