• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İdris Günaydın
İdris Günaydın
TÜM YAZILARI

Ekrem İmamoğlu! İban gönder de ödeyelim şu borcu!

15 Mart 2024
A


İdris Günaydın İletişim: [email protected]

 

Dil yumuşak olduğu için ömür boyunca kalır, diş sert olduğu için dökülür” demiş Budha…

Üslubul beyan, aynıyla insan” demiş atalarımız da.

27 Mart 1994’te belediye başkanı seçildi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Kasımpaşa’dan çıkmış orta halli bir ailenin gecekonduda büyümüş çocuğu. Karşısındakilere bir bakalım: İlhan Kesici, Zülfü Livaneli, Bedrettin Dalan… Hepsinin varlığı Tayyip beyi dişiyle sürükleyecek kadar. Lakin halk, Tayyip Beye sadaka olsun diye değil bizi o anlar, bizi yönetsin diye oy verdi ve Şehrül Emin-i İstanbul yaptı. İstanbul’un akmayan suyunu akıtsın veya çamur akan suyunu temizlesin diye. Sokaklarını çamurdan kurtarsın diye. 

Yaptı mı? En güzel şekliyle.

Peki, o tarihlerde Ekrem İmamoğlu ne iş yapıyormuş? Lokanta işletiyormuş. 

Yemek, köfte işi.

Olur, olabilir; helalinden kazanıyorsa bundan daha güzel ne olabilir?

Bir gün Tayyip Erdoğan lokantasına uğramış. Köfte yemiş. 

Aman ne kadar onurlanmıştır İmamoğlu. Gururlanmıştır. Hatta “lokantamıza yemeğe gelen ünlüler” diye bir köşe açmış ve orada Tayyip Erdoğan’ı başköşeye yerleştirip reklam bile yapmıştır. Kapıda karşılamış, ellerini oğuştura oğuştura uğurlamıştır bile. Gülücükler dağıtarak.

Bunlarda anormallik yok.

Anormallik şurada: Şimdi anlıyoruz ki İmamoğlu bu ziyareti çokça kullanmıştır! “Sık sık bana gelir, köfte yerdi. Hatta laf aramızda para da almıyordum” demiştir. 

Demediğine inanmıyorum bu çiğliğinden sonra.

Şeyh Sadi ne güzel söyler: “Cömertin ikramı şifa, cimrinin ikramı derttir” diye. Meğer o köfteleri, bir gün seksen beş milyonun önünde Tayyip Beyi kendince köşeye sıkıştırmak için ipe dizmiş. Ve utanmadan, onurlu bir adama yakışmayacak seviyede “Köfte yedi, para almadım ondan” demiş.

Devamı ise daha çirkin: “ Hayat boyu o borcu ödeyemeyecek!

Aynen böyle.

Oooo. Vay senin köften de batsın, sen de bat.

Hayatı boyu ödeyemeyecek!

Para aldı-almadı tartışması bir yana..

Geçekten almadığını varsayalım..

Bre ne diye para almadın? Recep Tayyip Erdoğan tanınan birisi olmasaydı, senin lokantana gelmesi üzerinden reklam yapmayacak olsaydın yine de para almayacak mıydın? Mutlaka alacaktın.

Tayyip Erdoğan’ın o gün verecek parası yok muydu? Verebilecek gücü yok muydu?

O tarihte niye almadın?

Demek ki sende bir puştluk var?! Düşünce ve niyetlerinde bir bit yeniği var ki almadın. Demek daha sonra kullanırım diye düşünerek para almadın..

Demek sen lokantana gelen müşterine hem yemek satıyor hem lokmalarını sayıyorsun. Buna “camgöz”lük denmez mi?

Eskiden Bağdat’ta bir adam elinde küçük bir kutuyla bir kuyumcuya girmiş. Şu elimdekini altınlarla tartar mısın?

Kuyumcu tartmaya başlamış. Biraz altın, biraz daha, az daha, dükkândaki tüm altınlar! Yok, o küçük kutu altınları yine de bastırıyormuş.

Kuyumcu komşu kuyumculardaki altınları da getirmeye başlamış. Durum değişmiyor. Halk toplanmış. Herkes kutuyu merak ediyor, sonucu bekliyor. Nihayet kalabalığa bir adam yaklaşmış. Ne oluyor burada? Anlatmışlar; şu küçük kutuyu bunca altın bastıramıyor.

Adam: O altınları al o kefeye bir avuç toprak koy, demiş. Kuyumcu bunu yapınca toprak ağır gelmiş. İnsanlar “aaaa, vaaa” ederken adam sebebini açıklamış: “Bakın bu adamın bir gözü yok. O kutuda bu adamın o gözü var. Aç gözü ancak bir avuç toprak doyurur!”

İSTANBULLU AK PARTİLİLERE 

SESLENİYORUM!

Bu nekes adamın parasını ödeyin lütfen. Hem de öyle ödeyin ki; lokantasına kuyruk olun da her Ak Partili bir köfte parası ödesin. Allah aşkına bunu yapın. Bu nekes ve camgöz adam doysun, semirsin, şımarsın iyice… Tarihe böyle geçsin.

Nekes adam! İban at ben de ödeyeceğim.

Nekes adam! Köfteyi yoğurmak için açtığın musluktan temiz su aktığına şükredecek yerde… “Hayat boyu ödeyemeyecekmiş.”

İşte üslup o kadar önemli ki; içindeki zehri kusturuyor adama Allah. Dil yumuşak ama yerinde kullanana. Dilin yumuşak zihniyetin sert ve zehirli olursa dişler gibi dökülür ortalığa…

İnşallah 31 Mart seçimleri için biz de konuşacağız. Ey İmamoğlu! Senin Mansur Yavaş’a dediğin gibi “laf aramızda” değil; laf ortalıkta: Murat Kurum gelirse inşallah.

Sen de Kılıçdaroğlu ile Munzur dağlarında mangal yapmaya gidersin. Bol bol köfte yersiniz vesselam. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Muhterem

Aslında memleketteki yalakalık meselesine değinmişsiniz. Ne demek para almıyorum ondan. O dediğin ücreti ödeyemeyecek kadar fakir mi. Bazı esnafın yalakalık seviyesi bu ama birçok siyasi de hesabı ödemeden kalkıyor. Alışmış boş beleş yaşamaya bir tepsi simiti üç kuruşa kapatmaya çalışıyor. Sayın yazar hesabı almayan esnaf kadar üç kıruşa tamah edip hesap ödemeyen de sıkıntılıdır eğer bu anlatılan doğru ise

Ali

Ellerin dert görmesin hocam tüm icimden gecenleri yazmissin. Cenabi allahim Sana Uzun ömürler versin
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23