Seçmen olmak
Fıtrat yüceliği ile insan, bu dünya mahlûkatının en üstünüdür. Aslanın olduğu yerde tilkiye söz düşmez. Bu dünya düzeninden iyilikten, kötülükten, “Ekmeli ve eşrefi mahluk olan insan” sorumludur. Fakat bu dünya, insanın görev yeri değil, imtihan yeridir. Şimdi bu şartlar altında, yani, “Kimin eli kimin cebinde?” dendiği bir zamanda, “Seçmen olmak” ne demek? Balıklar, kuşlar, filler aslanlar düzen içinde; akıl vicdan, edep, hayâ gibi değerlerle, bütün mahlûkattan üstün yaratılan insan ise bu değerlere uygun bir iman, ahlak ve bilgi ile yaşaması gerekirken dünyayı sömürge yapıyor, doymuyor. Deniz suyu içmiş insanın susuzluğunun artması gibi, zenginleştikçe ihtiyacı ve açlığı, şöhret sahibi olanların önemli bir kısmının da doyumsuzluk, öfke ve hırsı da artıyor. Örneğin Amerika’nın son zamanlarındaki başkanlarından, yalnız Obama öfkesiz göründü. Fransa’da Macron’un nerede ise öfkesi dışarı taşacak. Silah gücü yüksek olan devlet başkanlarının durumu böyle; zihniyetleri de, darbeci ve terörist besleyerek dünyayı idare etmek olunca, dünyanın ufku kararıyor. Vatansız devlet olmaz. Her biri ayrı bir devletin vatandaşı olan insanları toplayarak bir devlet, bir vatan işgal edilemez. Bu dağdan gelenin şehri işgal etmesi gibi ilkel dönemlere ait bir durumdur. Fakat sömürge imparatorluklarının varisleri ABD ve Avrupa, vatan sınırları olmayan ve milleti bulunmayan İsrail’i destekleyerek, Hitler’den sonra bir daha mı dünya savaşı olacak?
Netice dünyamızın çok sıkıntılı olduğu bir dönemde, Türkiye gibi çok önemli bir ülkede, devletin istikrarını koruyacak bir seçmen olmaktan daha şerefli bir vazife yoktur. Hatta daha zor bir vazife yoktur. Neden zor bir vazife? Çünkü bildiklerimiz, bu vazifenin önemini tam olarak takdire yetmiyor. Bir de, bilmemiz gerekenleri düşünmemiz gerekiyor. Her meslek çok geniş bir bilgi gerektiriyor. Her mesleğin bütün bilgileri en ince teferruatına kadar kitaplardadır. Siyaset ve devlete gelince? Özellikle devlette en önemliler sır gibidir. Menderes’e idam kararı veren Yüce Divan Başkanının sözleri ne kadar ibretlidir.
Seçmen olmak, vatan ve milletini yüceltme veya yıkımında kullanılabilecek en önemli imkânlardan biridir. Bu durum daha ziyade genel seçim içindir. Fakat dağılan reyleri toplamakta güçlük vardır. Bir iki ömürlük istikrar devlet için ömür bile sayılmaz. “Bir de bunu deneyelim” devlet hayatında olmaz. Millet hizmetinde görev alacak insan, bu yoldaki hizmetleriyle kendini tanıtmış olması, kendisinin sorumluluğudur. İyi insan olmak dahi yetmez. Hizmete hız katacak durumda olması gerekmektedir. İnsanların da milletlerin de kaybedecek zamanı yoktur. Hadis-i şerif: “İki günü aynı olan kimse zarardadır. Mümin zararda olmaz” buyuruyor.
Her gün İstanbul’da sekiz milyona yakın insan toplu taşıma araçlarını kullanıyor. Bunun bir buçuk milyona yakını da Marmaray’ı kullanıyor. Kaldı ki Marmaray, “Çin-Londra Yüksek Hızlı Tren demiryolunu, deniz altından kesintisiz hale getirdiği için artık dünya ticaretinin bel kemiklerinden biri haline getirmiştir. Globalleşme çağı, iletişim ve ulaşım imkânlarıyla millet ve devletlerin, “hizmet ve kalkınmada yarış çağı” olmuştur. Bu çağda Marmaray’ın açılış törenine, dünyadan dostlar gelirken; bir Parti Genel Başkanının törene gelerek bu başarının heyecanını yaşamak yerine Ankara Tandoğan Meydanında miting düzenleyerek protesto etmek; yahut Devletimiz Karadeniz’de büyük bir doğal gaz yatağı bulduğunu müjdelerken, Parti Sözcüsünün, “Çıkarsınlar da görelim?” sorusuyla beklentisini merak eden oldu mu? İstanbul Belediye Başkanının, hem Haliç’in temizliğini, hem de Kâğıthane ilçemizin temizliğini sağlayacak, daha önce planı, projesi hazırlanmış atık su tesisi temel atma töreni diye davetleri yapılan yerde Başkan, “Temel Atmama Töreni konuşmasını yapıyordu. Ne kadar da neşeliydi. Benim hüznümü katlıyordu.
Mahalli seçimlerimizin, hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum.