• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hasan Aksay
Hasan Aksay
TÜM YAZILARI

KOALİSYON

27 Aralık 2022
A


Hasan Aksay İletişim: ,

“Makam dağa benzer, tırmanması zor ve zaman ister; inişi ise, kolaydır”

Bernardino Viradavia

Demokratik sistemdeki koalisyon, devlet yönetim sisteminin temel yapısına göre ayarlanmış bir koalisyon yapısıdır. Genelde koalisyonlar, koalisyonu meydana getiren uzuvların serbest iradeleriyle ortaya çıkar. 

Koalisyonun çalışma usullerinde de, komisyon çoğunluğunun söz hakkı olur. Böyle bir durumla, Kabile yönetiminden beri değiştirilemeyen devlet başkanının, “Sorumluluklarıyla, yetkilerini” dengelemek mümkün değildir. Yönetimde ilk ve en önemli zaruret, yetki ile sorumluluğun dengelenmesidir. Devlet olabilmenin ilk şartı yönetim bütünlüğüdür. 

Devlet yönetiminde sorumluluk veya yetki dışı sahaların kalması demek, devlet bütünlüğünün kaybolması demektir. Bütünlük olmazsa devlet kalmaz. Nitekim herkesin her şeyi bildiği yerde, çıkarlar çatışıyor. Bir tek şeyde dahi anlaşmak imkanı kalmıyor. 

Koalisyonlarda hükumet başkanını, koalisyon partileri seçmiyor. Çünkü seçemiyor. Seçerse devlet iki başlı olur. 

Hiçbir devlet iki başlı olamaz. Partilerin, devleti paylaşarak anlaşması, bu anlaşmanın ilk çatlağında tavanın çökmesi, meydanın başsız kalması, savaşın başlamasıdır. Her partiyi müstakil bir baş kabul eden partiler koalisyonu, devleti paylaşır ve tozlaştırıp yok eder. 

Koalisyon hükumetinde partilerin varlığı şeklen var hükmen yoktur. İrade ve hakimiyet tam olarak, parlamenter sistem dahil bütün demokratik sistemlerde Cumhurbaşkanındadır. Cumhurbaşkanı olarak sistem en üst makam olarak Kralı tanıyorsa Kral; Kraliçeyi en üst makam olarak tanıyorsa Kraliçe’dir.

Koalisyon hükumetlerinde Başbakanı, Cumhurbaşkanı tayin eder. Bu tayin için Cumhurbaşkanının, partilerle görüşmeye fiilen ihtiyacı olsa da hukuken yoktur. Nitekim Başbakanın çoğunluk dışı partilerden seçildiği görülmüştür. Görevde kemiyetten ziyade keyfiyetin, şartların veya yönetimdeki vahdet ve ahengin çoğu zaman öne geçtiği yaşanan ve bilinen gerçeklerdir. Siyasette önemli mesele çoktur. En önemli meselelerden birisi tartışılması fayda vermeyen meseleleri tartışmaktır. Çünkü tartışılması fayda vermeyen meseleleri tartışmak, en azından boşa zaman kaybetmeye ve fitneye zemin hazırlamaya dönüşmektedir. Örneğin Cumhurbaşkanının yetkilerine sınırlama getirmenin akılla, bilgiyle, tecrübeyle yapılabilecek bir iş olabilmesi için bu sınırlama yapılacak kısmın yetkisinin kime bırakılacağını ve nasıl korunacağını hiçbir akıllı gündem yapamamıştı. Bu günlerde bazı patilerin konuşmaya çalıp da konuşamadığı bu konu, devlet dışı bir konu veya hayaldir. 

Devlet, vatana, millete, ümmete ve insanlığa hizmet yeridir. Konuşup-konuşup dağılmak işi gücü olmayana aittir. Milletin zamanı özellikle globalleşen dünyada saniyesi altındır. Siyaset, zamanı en verimli şekilde değerlendirme, yıkım değil, yapma sanatıdır. İki gününü müsavi kılacak bir gayret dahi bu dünya yarışında geri kalmaktır. Siyaset, uzun bir yarış parkurudur. İstikrarı kaybetmeden bayrak değişimidir. Çünkü devlet harabede aranmaz. İstikrarını kaybeden devlet yıkıntısını baykuşlar ele geçirir. Bülbül sesine hasret kalınır. 

Devlet ve milletine istikrar içinde hizmet üreten siyasete, sade oy vermek dahi, eğer oyu, istikrarı ve hizmeti dikkate alarak verirse, devletine, milletine ve dünya barışına hizmettir. Yalana yanlışa, boş geçen zamana, devleti, siyaseti makam ve mevkiden ibaret gören kimselere verilen oylar da milletin emeğini, alın terini, şehit kanlarını sele vermek demektir. Temelsiz iş peşindekiler, temel atmaya çağırır, temel atamazlar.

Siyaset, parti, milletvekili ve devlet adamı olmanın bir görünen bedeni, bir de iş ve eser üreten ruhu vardır. Mesele hizmet ruhuna, azim ve hedefine sahip olabilmektir. 

Devlet adamlığı, hizmeti esas alarak çalışmayı gerektirir. Yalnız makam paylaşmaya dayanan, hizmetin ikinci dereceye atıldığı bir devlet anlayışında utançtan başka bir netice doğmaz. “Ben herkesle anlaşacağım” diyerek gelir, kimseyle anlaşamadan gider. 

Devlet, milleti çıkmaz sokakta bırakırsa, tankını tamirden aciz bırakır; insanını, iş gücü olarak ihraç eder. Devletin ataleti, laf üretmekten başka bir şey yapamaması, ülkeyi çölleştirir. Kendilerinden, milletin iş ve hizmet beklediği kimseler, toplanıp dağılıyor. Fakat her seferinde dağ fare doğuruyorsa, bunlar ne yapacaklarını bilmeyen, oyalanan, milleti de oyalayan kimselerdir. Tabiidir ki, hizmet edenle beraber olan hizmetin ortağı; yalancıyla olan da yalancının ortağıdır. Atasözümüz, “Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” diyor. Mesele bu kadar net.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ali Hoca

Ağzınıza, yüreğinize, klavyendeki tuşlara sağlık.Daha nasıl anlatılır doğrular. Rabbim doğruları gördüğü halde, gözlerini, vicdanını kapatanlardan eylemesin bizleri inşallah.Döğümün çözüm noktası burasıdır bence.Dogru ve yanlış bu kadar açık şekilde ortada iken, yanlışı tercih etmek anlaşılır bir şey değil . Bile bile yanlışın yanında olmanın vebalini de düşünmek gerekir.Allah basiret versin hepimize inşallah.

lkj

Hocam ne de güzel anlatmış . yureginize sağlık
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23