Bu “değişim” dediğiniz tam olarak nedir?
Devraldığı projeler için, “AK Parti döneminde ulaşılan tamamlanma yüzdesi yüksek, onu düşürün, biz tamamlamışız gibi görünsün” diye, üstelik iştirak şirketlerinin resmi maillerinden yazışmaların yapılmasından çekinmeyen Ekrem İmamoğlu...
“Hamidiye” olan suyun adını, “Abdulhamit’le ne alakası var, ben çıkarttım” diyerek, “İmamoğlu” yapsa, hanginiz şaşırırsınız?
Yine dua edelim, “HMD” yapmış, alicenaplık göstermiş.
Evet, bu iş Konya Büyükşehir Belediyesi’nin depremde hasar gören Antakya ana isale hattını onarmasının üstüne çöküp, “Biz tamir ettik” diye tweet atmaya benzemez ama karşımızdaki siyasetçi de başka siyasetçilere benzemiyor.
Daha göreve gelir gelmez kırk yıllık “Hacıosman Korusu”nu kapısına “Atatürk Kent Ormanı” diye tabela asıp yeni bir hizmet gibi açılış yapan, bu açılışın üzerinden daha üç ay geçmişken “koruyu düzenletmek” için 20 milyonluk ihaleye çıkan, üstüne 1. derece SİT alanı olan korunun içine kaçak binalar dikebilen biri, buyurun siz söyleyin, neler yapmaz?
Müteahhitlik zamanında kendi projesini satarken belediyenin parkını da vaziyet planına dahil gibi göstermekten yargılanmışlığı vardır.
Yani bunlar, “küçük işler” onun için.
“Koskoca İstanbul’un bütçesi, milyarlık işler bunlar, nesi küçük” demeyin...
Hele bir CHP’yi değiştirsin, siz o zaman seyredin İmamoğlu’nu.
Babadan zengin, müteahhit İmamoğlu bugün bile kendisi için 300 küsur, korumaları için de 160 küsur bin liralık iki villayı bir hafta tutup tatil yapamaz, o kadarına gücü yetmez. Fakat Kılıçdaroğlu yapar, üstelik basit bir bürokrat ve milletvekili emeklisidir, emekli maaşı da taş çatlasın 60 bin liradır. Oradan hesap edin değirmende dönen suyun debisini.
Hazin tarafı, CHP seçmenine değişiklik diye işte bu değirmenin suyunun başında kimin duracağı kavgasının yutturulmasıdır.
İstanbul’u nasıl değiştirdiğini yukarıda anlattığımız İmamoğlu’nun CHP’yi de aynı şekilde değiştireceğinden benim kuşkum yok.
Fakat olur da Atatürk’ün kurduğu partinin başına geçerse, bu sefer neye çökeceğine dikkat etsin, “19 Mayıs’ta Samsun’a ben ayak bastım” dediğinde CHP’liler bizim gibi dalga geçip bırakmazlar.
ŞU MEŞHUR KAMALAK DAVASI
Kendilerinin dava dilekçesine koyduğu şekliyle; Mustafa Kamalak alanında 3 tane profesörlüğü bulunan bir hukukçudur, ben ise sıradan bir gazeteciyim.
Kendisi, şahsına hakaret ettiğim iddiasıyla bana 3 kuruşluk tazminat davası açmıştı. Mahkeme davayı kısmen kabul etmiş, “kınama” kararı vermişti. Fakat dertleri ne idiyse, alelacele, İstinaf kararını beklemeden gazeteye icra göndermişlerdi.
Şimdi İstinaf, yaptığımız itiraz üzerine, hakaret etmediğim sonucuna varıp Kamalak’ın davasının reddine karar vermiş.
Çok uzatmayacağım...
“Keşke tazminatı ‘Üç kuruş’ olarak belirleyip anlatmaya çalıştığınız şeyin, davanın reddedilmesi halinde sizin hakkınızda ne anlatacağını da düşünseydiniz” deyip bırakacağım.