Eskicilvebasın - 1
Anlı şanlı romancı özene bezene bir kitap yazmış, imzâ gününde de okuyucularıyla buluşmuş.
Elinize alıp bu romana göz atıyorsunuz.
Kitabın ismi sizin hiç duymadığınız, görmediğiniz, bilmediğiniz tuhaf bir kelime: “Eskicilvebasın.”
Bunu anlamıyor ve cehâletinizden dolayı utanıyor, hayıflanıyorsunuz.
Dostlarınızla sohbet ederken bu kelime yüzünden rezîl olmak da var işin ucunda...
***
Her neyse, romanı satın alıyorsunuz ve imzâ için kuyruğa giriyorsunuz.
Hiç olmazsa yeni bir kelime öğrenmiş olursunuz, değil mi?
Sıra size gelince kitabı imzâlatıyor ve meşhur edebiyatçıya “Affedersiniz!” diyorsunuz. “Bir şey soracaktım...”
Parmağınızı, kitap kapağında kocaman harflerle sırıtan o yabancı kelimenin üstüne koyup soruyorsunuz:
“Bu ne demek?..”
Şimdi sıkı durun!
Meşhur romancı, size boş gözlerle bakıyor:
“Bilmiyorum...” diyor. “Benim lügatimde öyle bir kelime yok...”
***
Fesübhânallah!..
Artık oracıkta eşekten düşmüş karpuza mı dönersiniz, yoksa bir yaşınıza daha mı girersiniz, bilmem.
Adam, kim bilir kaç ay -hattâ kaç sene- uğraşıp kafa patlatarak bir kitap yazmış, onu satışa çıkarmış ve imzâ günü tertîb edip okurlarıyla buluşmuş; gelgelelim kitabına koyduğu isimden bîhaber!..
Buna şaşmayana şaşmak lâzım, değil mi?..
Oğluna kızına koyduğu ismin mânâsını bilemeyen ana-babaları Allah’ın günü görürsünüz de kitabına koyduğu ismin mânâsını bilemeyen müellifi hayatta göremezsiniz.
Tabii ki, adam bir anda hâfızasını kaybetmediyse...
***
Şimdi yine sıkı durun!
Peki, aynı hâli şu bizim TDK’da görseniz gözlerinize mi inanmazsınız?
TDK’nın hâli de o tuhaf romancıdan farksız desem, kulaklarınıza mı inanmazsınız?
İster inanın, ister inanmayın...
Duyduk duymadık demeyin, şimdi beni dinleyin:
TDK bir kitap neşretmiş, bunu da kendi internet sitesinde “Yeni Yayınlar” diye duyurmuş, satıyor.
İşte bu kitabın adı aynen şöyle:
“Süheyl ü Nev-Bahār’da Eskicil Ögeler”
(TDK neşriyâtından olan bu eser “Süheyl ü Nev-Bahār” adlı eski bir kitabın dilini inceliyor. Meraklısı için kısa bilgi: 14. yüzyılda Hoca Mes’ûd ve yeğeni İzzeddin Ahmed tarafından Farsçadan Türkçeye tercüme edilen “Süheyl ü Nev-Bahār” bir mesnevî olup Yemen pâdişâhının oğlu Süheyl ile Çin hükümdârının kızı Nevbahâr arasındaki aşkı anlatıyormuş.)
***
Ey ahâlî!..
“Süheyl ü Nev-Bahār’da Eskicil Ögeler” kitabının isminde geçen bu “eskicil” kelimesi TDK’nın hiçbir lügatinde yok!..
TDK’nın iddiâsına göre “Türkçenin bütün söz varlığını bir araya getiren” Büyük Türkçe Sözlük bile bu kelimeyi bilmiyor...
Ne dersiniz, “Eskicilvebasın”
***
Sizi bilmem ama bendeniz hiç şaşırmıyorum.
Çünkü -reisler değişse de- TDK eski tas, eski hamam...
TDK ve Türkçe bir araya geliyorsa orada dil adına her türlü acâyiplik, acemilik, ihmal, dikkatsizlik, özensizlik, düzensizlik, sehiv ve noksanlık var demektir... Murat Bardakçı’nın geçenlerde yazdığı şu sözler TDK’nın perîşan hâlini bir kez daha gözler önüne sermiş ve hakkını vermiş:
“Uzun seneler boyunca uydurduğu takır tukur, kupkuru ve âhenksiz sözlerle Türkçenin canına okuyup birkaç yüz kelimeden ibâret bir kabîle dili hâline gelmesine sebep olan, kesme işâreti ile şapkaları bir koyup bir kaldıran, akıllarına estiği anda yaptıkları değişikliklerle imlâyı perîşân eden ve en nihâyet etrâfa hoş görünmek için sözlükten kelime kazımak dîvâneliğine kapılan Türk Dil Kurumu...”