• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

İnsanlığın İsrail ile imtihanı

11 Ekim 2023
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Filistin’in tarihinde beş önemli nirengi noktası vardır: Kudüs’ün fethi, Haçlılar tarafından ele geçirilmesi, kurtuluşu, İngiliz işgali ve İsrail’in kuruluşu.

Tarihî günlerin içindeyiz. Şu an altıncısı yaşanıyor. İnancımız odur ki, bu son olaylar, çok farklı gelişmelerin yaşanmasına vesile olacaktır.

Bu sefer, işin rengi biraz değişmiş görünüyor. Nihayet, siyonistlerin de canları yandı. “Yenilmez ordu” denilen katiller ve yobazlar sürüsü, bu kez çok ağır kayıplar verdi, veriyor. 

Filistinli Müslümanlar, İsrail’i yenebileceklerini tüm dünyaya gösterdiler. Üstelik başka hiçbir devlet iştirak etmediği halde!

Evet, İsrail ordusu, güvenliği ve istihbaratı vezirdi, rezil oldu. 

Siyonistler, rahatlarına düşkündür. İsrail halkının rahatı kaçtı. Rahatları kaçarsa, onlar da durmaz, kaçarlar.

Öyle görünüyor ki, yeniden göç yollarına düşecekler. Avrupa ve Amerika’dan Filistin’e gelen Yahudiler, geldikleri yere, geri dönecekler.

Zaten…

Vicdanı olan herkes kabul eder ki, İsrail, büyük bir haksızlığın üzerine kurulmuştur. Bu haksızlık, hazmedilecek türden değildir.

Haksızlık karşısında sessiz kalmayanları “Yahudi düşmanı” olarak görmek ve göstermek ise insafsızlıktır.

Ne yaparlarsa yapsınlar: Halkımızın ezici bir çoğunluğu, artık İsrail’in ne anlama geldiğini biliyor.

İsrail, derin ve karanlık bir meseledir.  Devlet değil, başka bir şeydir. Tuğlası insan bedeni, harcı kan ve gözyaşı olan bir gecekondudur. 

Bu acımasız yapının ayakta durabilmesi için, sürekli taze kana ihtiyaç var. Bir milletin direncini kırabilmek için, çocukları bilerek katlediyor. Milyar dolarlık silahlarıyla, Filistinli sivil halkın üzerine çöküyor.

İsrail, laftan anlamıyor. “Dur, yapma!” dedikçe, arsızlaşıyor. Arsızlığı devlet politikası haline getiriyor. İbretle izliyoruz. 

Buna karşılık, İsrail’in yanı sıra, Amerika ve bütün batı dünyası, Hamas’a “düşmanca hareketline” son vermesi yönünde baskı yapıyor. Onlara göre; bölgede yaşanan gerilimin, akan kanın tek sorumlusu, İsrail’in saldırganlığına karşı onurlu bir direniş sergileyen Hamas!

Evet, bir halkın toprağını işgal eden İsrail. Düşmanca tutum sergileyen İsrail. Saldırgan taraf yine İsrail. Fakat “düşmanca hareketler” sergileyen Müslüman Filistin halkı. 

Öyle mi? Elbette hayır.

Hakikat şu: Bir vatan, dünyanın gözü önünde, milletinden kaçırılmaktadır. Bunun adı, dağdan gelip bağdakini kovmaktır.

Hakikat, İsrail’in Filistinlilere devlet terörü uyguladığıdır. Bir mezalimin yaşandığıdır. 

Evet, hakikat budur.

Filistinliler işgalci siyonist askerleri, siyonistler ise masum çocukları ve kadınları öldürüyor. İsrail, işlediği her cinayetten sonra Filistinlileri suçluyor. 

Öldürülen bir ülke dolusu sivili görmeyip de korkan bir Yahudi anneyi haber yapmak. Dayanılır gibi değil. 

İnsanlık tarihi boyunca, haysiyetsizlik, hiç bu kadar ucuz olmamıştır. Bunun adına ‘savaş’ diyenlerle veya çatışmadan bahsedenlerle elbette anlaşamayız.

Filistinlileri sevmiyor olabilirsiniz. Fakat haklarını teslim etmek zorundasınız. Durum net: İsrail, yaptığı soykırımı, ‘terörle mücadele’ olarak sunuyor.

Ne yaparlarsa yapsınlar, Filistinlilerden kurtulamayacaklar. Onlar, Kudüs’ün bekçileridir. Filistin davası ise sadece Filistinlilerin değildir. 

Cahit Zarifoğlu’nun uyarısı, tazeliğini ve ciddiyetini korumaya devam ediyor: “Filistin bir sınav kâğıdı / Her mümin kulun önünde.”

Ortada, tahammül sınırlarını aşan bir zulüm varken, insan, gerçekten de tarafsız kalabilir mi? Yaşanan, Alman - Fransız çekişmesi mi ki, tarafsız kalalım?

Hiçbir hakiki mümin, Filistin davasına kayıtsız kalamaz. Kaderimiz ve ahlakımız, bu meselede tarafsız kalmayı bize yasaklar.

Böyle bir mücadelede tarafsız kalmak, zalime yardımcı olmak anlamına gelir. Kimliğimiz hakkında bir fikir verir. Kimiz, kimlerdeniz?

Bilmeyenler veya unutanlar için söyleyelim: İsrail, bizim topraklarımızda kurulmuştur. Filistin topraklarının, Kudüs’ün son hâmisi bizlerdik. 

Hal böyle iken, “Filistin meselesinde tarafsız kalmalıyız” demek, en başta, ecdadın aziz hatırasına ve tarihimize saygısızlık olur.

Nurettin Topçu, Temmuz 1967 yılında kaleme aldığı İslam Davası ve Yahudilik başlıklı yazısında şunu söyler: “İsrail orada durdukça, İslam ve Türk dünyası tehlikededir. İstikbal ya birinin, ya ötekinindir.”

Kim ne derse desin, İsrail orada oldukça, Akdeniz, Ortadoğu’daki Müslümanlara kapalı kalacaktır. Filistinlilere insani yardım için yapılması gereken tek şey, İsrail işgalini ortadan kaldırmaktır. 

Devletimizden İsrail’e taş atmasını beklemiyoruz, ama elini taşın altına sokmasını bekliyoruz. Beklentimiz, daha kararlı adımların atılmasıdır. İtirazların sadece kürsüde kalmaması. Millet ile devletin, hükümet ile halkın uyum içinde olması.

İsrail’in zulmü karşısında, Türkiye, taraflara itidal çağrısı yapmakla yetinmemelidir. Her şeyden önce, ortada “taraf” diye bir şey yoktur. Varsa bile, şu şekilde vardır: Katil ve kurban.

Filistin’e destek mitinglerinden bir slogan: “Mehmetçik, Gazze’ye!” Bu hiç de yersiz bir söz, ayakları yere basmayan bir çağrı değildir. 

Yiğit düştüğü yerden kalkar. Osmanlı, Gazze’de düşmüştür. Türkiye, yeniden büyük olacaksa, yine oradan, düştüğü yerden ayağa kalkacaktır. Duamız ve inancımız budur.

Bunu yapmazsak, yapamazsak; torunlarımız, Allah saklasın ama tıpkı Filistinli çocuklar gibi, işgalci siyonistlere taş atmak zorunda kalacaktır.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ziya

Allah senden razı kardeşim umarım bu yazıdan herkez ders cikarir

S.B

Allah razı olsun... bilinçli/kendini aşan yüreklere su serpen düşüncelere ihtiyacımız var...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23