• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Türk olmak…

02 Ağustos 2021
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

“Anayasaya vatandaşlık bağı ile bağlı olmak. Türk olmaktır. Öyle deniliyor. Böyle olunca, vatandaşlığın da tek şartı Türk olmak. Türk değilsen vatandaş da olamıyorsun. Türklüğün ırk ile kan ile özel bir bağlantısı yokmuş.. Türkiye’de yaşayanlar, hariç de bile olsalar, eğer numaralı hüviyet varakasına sahiplerse, o kişiler de Türk sayılıyorlar..

Peki, neden Türkler, öldüklerinde birbirlerinden ayrı ve farklı mezarlıklarına gömülüyorlar? 

Haaa, onların dinleri farklı. Kimlik kartları bir olsa da, inançları değişik.

İyi amma, Türk denildiğinde Müslüman anlaşılıyor. Oysa Müslüman anlaşılan Türklerin arasında da din ve inançları farklı insanlar var. Az inanan, çok inanan, hiç inanmayan, Allah’lı, Allah’sız ve Türk ortodoksları gibi bir sürü insan var birbirlerine benzemeyen. Hepsi de Türk bunların. Türkler var. Öyleyse, neden bunların da hepsini ayni mezarlığa götürüyorlar?

Suriyeliler, Afganlılar yarın öbürgün Suudlular ve ülkemizde yerleşik emekli İngilizler de bedelini ödeyip TC’lenince, onlar da Türk olacaklar..

Onlar nasıl gömülecekler. İngiliz Türkleri yatarlar mı Müslüman Türklerle ayni Eyüp Sultan mezarlığına

Atatürk sağ olsaydı, ne derdi bu işe? Aklı karışmaz mıydı?..

Bir kere Atatürk diktayı kabullenmezdi. Sizde ısrar edemezdiniz. Demokrat yapılı bir şef olunca, bir zaman verdiği tanım, tarif, karar ve hükümlerinin de değiştirilebilir olması iktiza etmez miydi?. 

Bu durumda Türklük hakkındaki tarif ve hükmünü de, demokrasiye olan saygısından ötürü, behemehal değiştirmesi gerekecekti. 

Ne bileyim işte, bu Türk’lüğü, nüfus kağıtlı olmaya bağlamak, bana biraz çürük ya da eksik etek gibi görünüyor ya, haydi hayırlısı… 

CHP’nin sosyolojik hamuru, sınıflı toplum mayasıyla karılmış. Tek partili yılların Türkleri arasında “bürokrat - vasat halk” biçiminde bir astlık üstlük ayırımı yapılıyordu.. Ekmek dağıtımında da, “işçilerle esnaflar midelerine göre istihkak paylaşımında sınıflandırıldılar. 

Günümüzün şimdilerine geliyorsunuz. Belediyeler yerli Türklere verdikleri musluk suyunu, Türklerin dışında kalan Suriyelilere, Türklüğü kabullenmiş olsalar dahi, sonradan numara almış olanlara, dört beş kat yüksek fiyattan satış yapıyorlar. 

Bunlar da aslında boş adam değil yani. Kimileri değişik belediyelerin reisleri. Aralarında mebus olarak tayin edilmişler de yer alıyorlar. 

Türk’ün böylesi nerede görülmüş şu demokratik dünyada. Şimdi bizlere kazıkçının oğulları derlerse, kızarıp bozarmayalım. 

Ahaaa, işte bu da bir Türk. Bakınız ne herzeler yemekteymiş yıllardır gizliden gizliye. Erdoğan için hazırlamış, “güle gele konçertosunu”. Kendi yorumundan değil, bir başka kaynağın aktarmasından işitip okuyarak dinledik..

Güya bundan böyle izah ve gerekçeye de lüzumu kalmamış. Devlet Başkanlarının gitmesi, gitmesinden de öte, devrilmesi gerekiyormuş, devrilmesi!.

Darbecilikte soy kütüğüne kayıt düşülmüş bu zatın. Amcası 27 Mayısçı hainlerin arasında yer alıyordu. Bakınız, neler arzuluyor..

“Darbeye pek ihtimal vermem. Zira Darbe ihtimalini en az görenlerdenim. Darbe, hem de bugünün koşullarında darbe yapabilecek kabiliyet yok. Teknik açıdan darbe yapmak bana göre çok zor. Peki neler olabilir?. Tayyip Erdoğan’ın gitmesi için çok büyük bir halk öfkesinin olması lazım. Büyük bir doğal afet, büyük bir deprem, büyük başka bir doğal felaket… Çok büyük sel, çok büyük yangınlar… Hani Avustralya’yı yakan yangın vardı ya, ülkenin her tarafı neredeyse (yanarak kül olacaktı)… O kadar büyük yangınlar, deprem, çok büyük can kaybına yol açacak bir sel felaketi gibi… Ama esas en korkutucu olan, Türkiye’nin düşmanla tutuştuğu bir sıcak savaşta ordusunun mağlup duruma düşmesi, askeri başarısızlık elde etmesi.”

Yani, ordusu, savaşı kaybetmesin de Türkiye, tüm beşeri varlıklarıyla, insanlarıyla, özellikle Tayyip Erdoğan’ıyla birlikte toptan kül olup bitsin. Bu insan kılıklı kişi eğer Türk ise, Türk’lüğüne benden tövbe… 

H.C. Armstrong Bir İngiliz subayı. Sevr’li günlerde İngilizlerin olağanüstü komiserliğinde önemli bir noktanın sorumluluğunu üstlenmiş bir işgalci. TÜRKİYE’NİN bitmiş haline rağmen, nasıl da ayaklandığını merak etmiş ve oturup yazmış.

Hatıralarından kısa bir İzmir görüntüsü..

“Müttefikler, İzmir’in işgal edileceğini valiye bildirmediler. Yunanlı karaya çıkar çıkmaz katliama başladı. Rıhtım yakınlardaki İngiliz donanmasına ‘bir işe karışmamaları’ tenbih edilmişti. İngilizlerin birkaç arşın ötelerinde Yunanlılar, insanları vahşice öldürüyorlardı.

Yunan askerleri İzmir’de katliamlar yaparak, ortalığı yakıp yıkıp tahrip ederek içerilere doğru ilerlediler. Türkler hep kaçıyorlardı”..

Yunanlılar, yine de iyi olacak ki, onarım ve yeniden canlandırılabilecek duvar kalıntılarına ellememişler. Yeni Türkiye’yi inşa edenler bunlardan faydalanmış..

Yunan’dan daha adi bu Türk müptezelinin PKK’ya bağladığı çoklu umutlarından yangın faslı, kendisini biraz umutlandırmıştır, sanırız..

Mikrofon başındaki Tayyip Erdoğan Kardeşimize bakıyorsunuz, sizleri bilmem, fakat, benim gözlerime göre, bitkin ve solgun ve de omuzları da çökük idi. 

Gerçekten sorumluluk yüklenmiş bir insana, Müslüman insanına benziyor. Hz. Allah, bu belayı, tez elden kolayına versin..

Ve cümlemize de, geçmişler olsun, efendim…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Aykin

O gazeteci müsveddesi bunları yazıyor mutlaka değişik bir şey yemiş içmiştir.o yazı suç degilmi nerede hukuk.boyle p.lere gerekeni yapmazsan oda yazmaya devam eder

ortaya karışık

Abi yazılarından ak parti muhalifi olduğun biliniyor. Bu durumda chp mi, meral mi, temel mi, ne dersin?
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23