Sağ’a uyumak yakışmıyor…
1973 yılında emekliye ayrılışımın hemen haftasında yabancılara hizmet veren bir nakliye firmasında çalışmaya başladım. Asker sivil, Türkiye’ye tayinen yeni gelen ya da geriye çağrılmış yabancıların eşyalarını ambardan alarak ikametgahına götürüp teslim etmek ya da bunun tam tersi, nesi var nesi yoksa, toparlayarak uluslararası ABD askeriyesinin nakliye ambarına teslim etmek..
Beş-altı kişilik bir ekip ve sandık sepet malzemeleriyle verilen adreslerine gidilir, eşyaları sandıklanıp paketlendikten sonra TUSLOG karargâhına teslim edilirdi. Bu amaçla haftada bir gün de Pentagon’un Tekirdağ Targaburnu kıyılarındaki muhabere merkezine ve her birine de ayda bir kez uğramak üzere İzmit, Kırklareli, Gelibolu, Hadımköy ve Karamürsel’de Pentagon’un yerleşik birimlerine gider, kargo ile gelen şahsi eşyalarını sahiplerine teslim ederdik.
Tapu muhafızlarını ilgilendiren bir yanı yoktu o günlerdeki bu işlerimizin.
Emekli bir sivil olarak çalışmalarım, kanunlara uygun, meşru ve dahası helal idi. Bizler kanun ve kitabımıza uygun çalışıp ter dökerken, 68’ler kuşağının solcu gençleri de, ülkemizde bankaları soyuyor, insanları katlediyor ve sağı solu tahrip ediyordu.
•
M. Ali Aybar bir ara şöyle konuşmuştu: “35 milyon metrekarelik vatan toprağı Amerikan işgali altındadır. Bu üslerde Amerikan bayrağı dalgalanır. Ve bu üsler, anayurt toprakları üzerinde birer küçük Amerika’dır”. Tapu kadastro kayıtlarına işlenmemiş olarak.
Gezip gördüklerimiz Marmara bölgesindeydi. Diğerleri de böyle ise, Aybar, katı bir gerçekten bahsediyor olmalıydı.
Bu durumda 68’leri teröre koşturan sebep ne olabilirdi?
•
“68 Kuşağı gençler, ABD’nin dost ve müttefikimiz olmadığı konusunda uyarılarda bulunurdular. Genç bir teğmen ile aynı birlikteydik, dertleşip konuşurduk bunları. Bankalar soyuldukça derdi ki devletin almadığını bunlar alıyor. Aynen futbolda atamayanın yemesi gibi..
Solcular, Türkiye /ABD ikili anlaşmaları; yardımlarını, üslerini, silah satışlarını ve NATO üyeliğimizi hep sorguladılar; bağımsız Türkiye’ye vurgu yaptılar. Yönetime etkisi olmadı..
Egemenlerimiz, aldıkları emirler üzerine darbe yapanlar, daha darbe sabahından başlardılar ABD’ye, NATO’ya, CENTO’ya olan bağlılıklarını milletin suratına haykırmaya..
Ortada bir Türkiye vardı. Beşeri ve fiziki değerleriyle milletimizin vatanı.. Sağcılar ve solcular bu değerleri bir türlü paylaşamıyorlardı..
Peki, bu hengâmede sağcılar kimlerdi?
•
Tanzimat’la birlikte gerileyişimizin sebebini dine bağladılar. Matbaanın geciktirilmesi yobazlığın işi oldu. İnsanımızın kalitesini yükseltmek için Almanya’dan cins erkek getirme isteği de sıraya girince, eşraf ile bürokrasi, dine karşı tavır aldı. Derken İttihat ve Terakki…
Bu kaçış, erken Cumhuriyet döneminde de politik irs biçiminde devam ettirilerek, 14 Mayıs beyaz devrimini takip eden yıllarda da etkinliğini sürdürdü. 163. Madde hükümleri Adnan Menderes’in İnönü takviyeli hediyesidir. Dolayısıyla akıl baliğ insan, Kitabından ve Peygamberinden esinlendiği fikirlerini ifade edememeye mahkûm edildi.
68 kuşağının, akıl baliğ Müslüman gibi peşin hükümle cezalandırılmış bir mahkûmiyeti yoktu. Aybar’dan etkilenerek aklı sıra siyasi ve sosyal zeminin pürüzlerini düzeltecek formüllere yapıştılar..
•
Şimdi nasıl ki, koronayı fırsat bilen karaborsa ülkemize yayılıverdi, 2. Harp günlerinde de, ahlaksız takımı insanımızı canından bezdirdi. Muhtekirler, harp sonrasında devletin idaresini ele geçirme fırsatını kollamaya başladılar.
ABD demokrasiyi emretti. Demokrat Parti kuruldu, “Ben yiyeyimci sağcı” harp zenginleri de, Menderes’in gölgesinde gelip iktidara oturdu.
40’lı yıllar, Türkiye’nin sağcılaşarak Amerikalılaşma miladıdır..
•
ABD yardımlarıyla hızlı bir kalkınma başladı. Traktörler tarımda verimi arttırınca, çiftçinin cebinde para koyacak yer kalmadı. Çukurovalı hacıağalar Beyoğlu’ndaki bar ve gece kulübü denilen kerhaneleri geceliğine toptan kapatmaya başladılar. Cami ve mescitsiz sokak da kalmadı. Tarımdan kazanılan para yetmeyince borçlanmalar birbirlerini takip etti. Sonuçta sosyal denge bozuldu. Darbeler darbeleri kovalarken rejim de, vatansever gençleri avlamaya başladı..
İktidara hep sağcılar el koymuştur. (Sağcılıktan, Müslümanlık anlaşılmasın). Cuma namazına giderken işçisinin emeklilik haklarını çalan sağ düşüncenin yönetimiyle bugünlere geldik..
•
Hükümetin tanzimciliğe kalkışmasıyla yaratılan patates-soğan krizi atlatıldı. Biraz plansızlık ve biraz da insanın fıtratında bulunan aşırı kazanç hırsı, sun’i darlık yaratmıştı. Kriz çözülünce pazarda soğan ve patates bollaşıverdi..
O kadar bollaştı ki, hükümet çuvalları sırtlanıp mahalle aralarında dağıtmaya başladı.
Düne kadar patates-soğan bir liraya satılıyordu. On beş günlüğüne sokaklar yasaklanınca, abdestli abdestsiz marketlerde yüz elli kuruşa yükseldi. Sağcı budur.
•
Akıl baliğ Müslümanlar, tapu muhafızlarının da işleme dahil olduğu yabancıya toprak satışlarını sorgulamalı. Nereye gidiyoruz?...