• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Köfteci Yusuf, emperyalizme karşı..

29 Mart 2021
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Baba, işyerinde kredi kartı borçlarının faizlerini ödemek için çalışırken, anne evde televizyon karşısına geçmiş, alışveriş kanalını izlemektedir. Evin oğlu, arka odada, sanal üniversitede günün derslerini bitirmiş, sanal alışveriş sitelerinde sörf yapmaktadır.

Hafta sonu tatilimizi nerede geçireceğiz anne?” diye seslenir.

“Şehir dışındaki büyük alışveriş merkezine gideriz. Sen spor mağazasında yapay kaya tırmanışı yaparken biz de babanla dükkanlara girip çıkar, akvaryum bölümünü gezeriz; sonra da yağmur ormanları konulu restoranda buluşup bir şeyler atıştırırız” cevabıyla tatmin olarak, yeni çıkan CD’yi sanal alışveriş listesine ekler.

Eskilerin dizilerinde “mahalle halkı” konulu eğitici ve öğretici filmler oynatılırdı. “Mahalle halkları” bu filmlerde gerçeğinin kopyası kendi hayatını seyrederdi. O zamanlar, her şeyin gerçek olduğu mutlu günlerdi. Fakirlerimiz de vardı. Amma, onları, adam yerine koyan yapımcılar, onlara da ekranlarda kendilerini seyretme imkan ve fırsatını veriyordu..

Öğretmenlerimiz de vardı, halkla birlikte mahallede yaşayan. Sınıf ya da okul bahçesinde talebeler kendilerine ‘hocam’ diyerek yaklaştıklarında, onlar da rejimin gerçeklerini talebesine gösterebilmek için, “hoca camide, hoca camide” diyerek gerçeği hatırlatıp öğretirlerdi..

Şimdi hiper tüketim ve simülasyon çağında yaşıyoruz. Yalnızca eğlendirici olmak için birbiriyle yarışan devasa büyüklükteki alışveriş merkezleriyle çevrelenmekle kalmadık; müzeler, parklar, üniversiteler, stadyumlar, havaalanları, garlar ve içlerindeki mağazalar, alışveriş standları, fast-food restoranlarıyla birer eğlence ve alışveriş merkezine dönüştü. Tüketim bizi can evimizden vurdu: Ticaret, bilgisayar, televizyon, internet ve telefon aracılığıyla yatak odalarımıza kadar girdi. Başta ABD olmak üzere dünyanın pek çok yerinde aynı ürünleri sunan mağaza zincirlerinden alışveriş ediyor; New York ya da Moskova’dakiyle aynı lezzetteki hamburgerleri yiyor, hatta aynı çirkin yüz ifadesini takınan kasiyerlerden aynı sözleri işitiyoruz…

Tüketim katedralleri gösteri toplumunun ayrılmaz bir parçası haline geldi. Her şeyin simüle edildiği sanal ortamlarda hem alışveriş ediyor, hem eğleniyor, hem de yemek yiyoruz. Baudrillard’ın dediği gibi, her şey iç içe geçti, sınırlar yok oldu; eğlence, alışveriş, spor, eğitim dev bir gösteriye dönüştü. Toplumun McDonaldlaştırılması’nda modern akılcılaşma sürecinin yaşamlarımıza dayattığı tekdüzeliği gözler önüne serdiler. McYemek, McYatak, McDoktorlar, McOto tamircileriyle montaj hattına benzeyen bir McToplum. Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemekte, tüketim araçlarını elinde bulunduranların, sonsuz bir tüketimi körükleyebilmek için, dünyayı “eğlenceli” kılarak nasıl yeniden büyülediklerini araştırıyor. Bunu yaparken Marx’tan üretim araçları; Weber’den akılcılaştırma, büyüleme ve büyünün bozulması; Baudrillard’dan simülasyon kavramlarını eksen alıyor. Görülen o ki, tüketim çılgınlığı durulmak bilmeyecek.

Peki biz Amerikanlaşmaya dur deyip doğaya, zaman ve mekanın sıkıştıramadığı ilişkilere, sahiciliğe yüzümüzü dönebilecek miyiz?

Bakırköy sahil kesiminde yapılmıştı, şehrin ilk alışveriş merkezi. Suriçinden kalkıp yola düşenler burada buz patentinde akrobatik numaraya kalkışanları biraz seyredip soluklandıktan sonra, mağaza mağaza dolaşmaya koyulurlardı. Hatıralarını hatırlayarak teker teker günümüzün Z kuşağına anlatmaya kalksan, delirdiğine hükmederler..

Oysa otomobil farlarının bez parçalarıyla sarılıp ışık sızmaz hale getirilen karartma günleri, Türkiye’den bir kesittir.

Yetmişli yıllarda İstanbul’un gecekondu mahallelerinden gelen çocuklar için bir oyun ve eğlence mekanı oldu, bir biri ardına açılan AVM’ler. Analarını kaybetme bahasına olsa da çocuklar, yürüyen merdivenlerde bir aşağı bir yukarı koşturmaktan bitap düşerdiler..  

Yabancıların işgal politikası tam tersine değişti. Şimdi, düşmanca değil dostça emiyorlar fakirin kanını.. İbrahim türkücüdür, severim; saygı ve hürmet beslerim kendisine..

Ulan” demişti.. “Burası sömürge mi adım başına McDonald! Burgerli, Coca Cola. Adam geldi mi, üç silahıyla birlikte geliyor. Yok mu bu memleketin kebabı köftesi?” İbrahim, kollarını sıvadı ve lahmacunun küşadını yapmıştı.

Uçmuştum sevinçten. Bir yazımı İmparator Tatlıses’e tahsis etmiştim. Sonra adamlarının ihanetine uğradı. Amerikan sermayesi mahalle aralarına kadar yayıldılar, tıpkı nalburiye satışına da başlayan “Bim”ler gibi..

Amerikan burgercileri, insanımızı obezleştirme çalışmalarında markalarını da üçten beşe çıkardılar.

Yusuf’u tanımam. Bursa’yı işgal etmiş. Yusuf’suz kasabası kalmamış. Allah başarılarını daim ve hayırlı eylesin. Balıkesir, İzmir ve Eskişehir’de şube açmış. İstanbul, Şişli merkezinde de bir yer ayarlamış. Dört burgercinin tam ortalarında emperyalizme karşı tek başına savaşacak. Yüce Allah’ımız kendisine yardım etsin isteriz.. 

Lokantasını hazırlıyor…

Fiyat rekabeti yapamaz. Dış güçlerin arkaları kalın. Ayrıca Beyaz Saray da kendilerinden. Ancak, kalite silahını kullanacak ve vatansever halkı da, kendi cephesinde savaşa yönlendirebilecek..

“Ekmek arası yerli köfte” haykırışlarıyla sokaklar yankılanmalı.

Bu yazı tek başına bizim değil. Anthony Giddens ile müşterek yazdık. Giddens, “Dünyanın büyüsü bozuldu” derken, kalemini arasıra bize verdi. 

Ne mutlu yerli beslenene…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

MakDomalt değil, Köfteci Yusuf diyorum ben..

Merhum Burhan Kuzu' ya yumurta atan serserilere; 'o yumurtayı bana atacağınıza yiyin ki aklınız gelişsin biraz' demişti. Başarılı bir köfteciye köstek olacağınıza yeyiniz onun köftesini, uerlidir, ayrıca fiyatları da uygundur, yakmaz.

Köfteci Yusuf başarısı takdire şayandır

Fukara edebiyatıyla hasetlik yapmanın ne alemi var? Her başarıya 'istemezüüüük' diyen yeniçeriler mi olalım?
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23