• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Enikler, ah o enikler…

01 Nisan 2021
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Muhalif gazetede bir havadis. Öte dünya ile bir düşüncesi veya sıkıntısı yok. Dünya münya hepsi burada. İşleri güçleri yalan haberler üretip, milletin huzur ve güvenini sakata uğratmak..

Amma, ne olursa olsun doğru da olabilir. En iyisi, sorup soruşturmak. Doğru ise, sorumlusundan hesap sormak, yalan ve iftira ise, yapacak bir şey yok. Allah’ı tanımıyorlar ve devlet de laik..

Devletimiz adına hükümet, ilgili personeline hizmetlerinde kullanması için 66 adet süper lüks ve pahalı araba kiralamış. Kiralamış mı, yoksa niyetine mi girmiş? Gerçi keyfiyette aralarında ne fark var ki?

Muhalefete bakarsanız arabaların kullanım süresi bu yılın gençlik bayramından, 23’ün Cumhuriyet Bayramına kadar. Motor hacimleri 1960. Güçleri de 190 beygirlik. Yani, tank gibi..

Rahmetli Mehmet Şevket Eygi, “Müslümanlar çarşıyaçıktıklarında, ihtiyacın ehemiyle mühimini mukayese etmeli, neticesine göre karar vermeli” derdi. 

Hele bugünün bizleri baskılayıp ezen ağır iktisadi şartlar altında söz konusu otomobillerin iki senelik kira bedeli, bir milyon yüz bin dolar olursa! 

 Haber doğru ise, bu kiralama kararı, hangi makamın hizmetlerinde kullanılması için verilmiş. Gerekçesi nedir. Hakimiyetin sandalye sayısında ekseriyet AKP’de. Partinin müştemilat ve diğer takıntı personeli ibadullah. Ayrıca, bu sayıların iki misli kadar da, merkezin selam sabahlı güvenilir beyaz dostları mevcut.

Kafama takıldı. Acaba bu kalabalık, nasıl görüyor gidişatımızı?

Ayıp ve suç sayılmaz ise, bir de itirafta bulunayım.. 

Merkez Karargahtaki bunca kalabalığın içinden sanırım, bir tek kişi bile çıkmaz, Peygamberimizin günlerinde anlatılan hikayenin kahramanı Hazreti Ömer’i ve pratiklerini duyup işitmiş olmasın. 

 O günlerin ümmetinden vasat bir kişinin, devlet reisine, sırtındaki gömleğinin kaynağını sorma cevvaliyetinden yoksun olmasın. 

Bizimkisi de safdillik mi yoksa?.. Her neyse çok tuhaf. Anlaşılan o hikâye günümüzde tersine dönmüş. Ankara’da bu hikayenin aslını astarını duyup işitmiş birisi olsaydı, bu araba haberinin de aslını astarını sorup soruştururdu..

Demek ki, bu tarafta da gözler kör, kulaklar sağır. Kişiler bireye dönmüş. 

Onu bunu bırakalım. Hani şu çocukumsu yaşı itibariyle milleti şaşırtan, kokainci genç var ya, benim kanım ona ısındı. Delikanlı oldukça mert ve erkek. Hiç korkmadan ve ıkım sıkım yapmadan karakterini ortaya koyuyor. Affferim kendisine..

Pek varlıklı bir aileden gelmiyormuş. Temizlik işçiliğinden falan başlıyor. Yukarılara çıkmak için büyüklerle dostluk yolunu arıyor ve onlarla her fırsatta bol bol bir karenin içinde yer alıyor. Çevresine kıyak görünmek istiyormuş. Buna ceza vermek, zulmetmek olur.. Aslında büyüklere örnek olmalı.     

Bu araba sözleşmesini iptal için Danıştay’a başvursam, benim şahsımı ilgilendiren bir tarafı bulunmadığı gerekçesiyle geri çevirirler. Oysa doğrudan beni ve bizi ilgilendiriyor. 

Bakınız nasıl ilgi bu ilgi.  

Yaşımız doksana iki arşın kalmış. 1952 yılında mektebi bitirdik. 142 lira aylıkla işe başladık, onun da ilk dört ayı, yaşımız küçük, maaşını alamadık. Emekliye ayrıldık 70’lerin başında, aylık 1100 lira. O günden beri tercümanlık, korsan dolmuşçuluk ve gazetecilik yapıyoruz. Ev çocukların, kira vermiyoruz. İçkim, sigaram yok, ay sonları elimde kuruş kalmıyor. Bu ülkede en azından elli milyon insanın hayat şartları benden beter. En azından bir çocuk ve bir de sigara fazlaları da var…

Neden bizi ilgilendirmesin?..

Sessiz ve hareketsizliklerinden, bizleri kendileri gibi gördüklerinden, Ankara’nın yediği ve içtiği haram olsa gerek..

Bilmiyoruz, haklarını pek yemiş de olmayalım. Ola ki, seçim kanunu ve idari sistemin karakter yapısı, mebusun dudağını kilitliyor da olabilir. 

Mesleğinden ötürü kimsenin kimseye üstünlüğü ve ayrıcalığı yoktur. Herkes siyasetle ilgilenebilirse de, bazıları, mesela imamlar ve askerler hariç..

Asker, üniformasının içinde ve dışında; imam da, mescidinin içinde ve dışında, siyasadan politika ağırlıklı istek ve tekliflerde bulunamaz. Gazete okursa da yazamaz, bakkala gitse bile bakkallık yapamaz.

Ayasofya imamı, hem memur hem de imam. İki kere kısıtlıdır. Yazmasa da konuşabilir. Konuşmaları siyasi olamaz. Her ne kadar halkın selameti için faizin kötülüğünden bahsetse de, şunun şurasında yaşayıp giderken faizin yokluğunu hayallenerek sesli veya sessiz şöyle bir düşünceye dalsa, kim laf edebilir ki?

Faizin bulunmadığı bir toplumun kadınları, mutlu kadın olup, hayatı da imanına dek, emniyet altına alınmış kadındır…

Alt tarafı sosyal determine bir laf işte. Kime ne kazık!…

Ayasofya Camii’nin imamı iki ayrı alet-organ ile konuşur. Dudakları ve gazete yerine kaim sosyal medyasıyla. Neler yazmış ve konuşmuş?..

Said-i Nursi için, “mekanı cennet olsun” demiş. Daha ne?. Mehmet Akif ve Sultan Abdülhamid’e rahmet dilemiş. “Dışarıdan alınan kanunlar, bizim toplumumuzun bünyesine uymuyor” demiş…

Hacılarla hocalara karşı aporta yatan muhalifler, bunları işitince, “Laikliğin tabutunu musallaya koymuşlar” tarzında havlamaya başlıyorlar. Zavallı enik encekler, ne bilsinler ki, Atatürk’ün kendisinin de böyle konuştuğunu..

“Fransa İhtilali” diyor Atatürk, “Bütün cihana hürriyet fikrini nefheyledi. O tarihten beri de beşeriyet terakki etmiştir. Türk demokrasisi Fransa İhtilali’nin açtığı yolu takip etmiş, lakin kendisine has vasf-ı mümeyyizle inkişaf etmiştir. Zira her millet, inkilabını içtimai muhitinin tazyikat ve ihtiyacına tabi olan hal ve vaziyetine ve bu ihtilalin zamanı vukuuna göre yapar..

Demek ki, her ne kadar Türkiye, demokrasi ve hürriyet konusunda Fransa ihtilalinden etkilenmiş olsa da, her toplum gibi, kendine has mümeyyiz vasıflarının meltemiyle gelişmiştir...

Bir insanda Allah sevgisi, saygısı ve korkusu olmazsa, O’nun yerine tapındıkları sahte tanrılarını, sırası geldiğinde borsa rayicine göre, okka okka pazara dökerler…

Eniklerin yaptıkları gibi…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Mustafa

Mubarek ramazan ayı geldi, iman eden için. Çoğunluk için yemek yeme ayı geldi ne yesek nasıl yesek, neyi yesek te aç kalmasak.!! Çarşı pazar şenlendi naraları ile başlayan mümin olmanın şartların dan ramazan aç kalma, açın halini anlama, bedeni aç bırak ki yediğin zararlılardan kurtul.

Timur

Atilla abi anlayana güzel bir yazi. Sagolun. Türkiyenin su anda bulundugu ortam ayni avatar filmindeki gibi, insan süpheye düsüyor gercekten, bu ülkede yasayan en tepesindekinden en altina varliklarin insan olup olmadigi konusunda.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23