• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

Şayet elçi olarak gönderilmeseydim…

27 Temmuz 2024
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

DEĞERLİ KARDEŞLERİM:

Bugün sizlerle hepimizin özellikle idarecilerimizin ibret ve ders alacakları çok önemli tarihi bir olayı paylaşmak isterim. Bütün insanlar için özellikle idari makamlarda bulunanlar için ADALET çok, çok önemlidir. Adaletin olmadığı yerlerde anarşi olur, huzursuzluklar olur ve en kötüsü zulüm ve haksızlıklar alıp yürür. Adalet olmayınca zalimler zulümlerine devam ederler, böyle bir yerde mazlumlar haklarını arayabilecekleri bir merci, çalabilecekleri bir kapı bulamazlar. Tarihi kıssamız şöyle:

Rum meliki Kayser, Hz. Ömer’e (RA) durumunu tetkik etmesi ve faaliyetlerini görmesi için bir elçi gönderir. Elçi Medine’ye varınca, Halka: “Melikiniz nerededir?” diye sorar. Halk: “Bizim melikimiz yok emirimiz var. Fakat şimdi Medine’nin dışına çıktı” derler. Elçi tarif edilen yere gider. Bir de görür ki Hz. Ömer (RA) güneşli bir havada toprak üstünde, rıdasını (kaftanını) başının altına koymuş yanaklarından terler aktığı halde uykuya dalmış. Bu durumu elçi görünce kalbine bir korku girer ve kendi kendine: “Bütün meliklerin heybetinden tiril tiril titredikleri bir adam böyle bir durumda bulunuyor. Fakat sen ya Ömer! Adil davranışınla bütün halkından eminsin. Bu yüzden uyuyorsun. Hâlbuki bizim Meliklerimiz zulüm yaptıklarından, etrafında muhafız olmadan bir yere çıkamazlar ve devamlı bir korku içindedirler. Dininizin Hak olduğuna şahadet ediyorum. Şayet elçi olarak gönderilmeseydim elbette İslam’ı kabul ederdim. Ama pek yakında döneceğim ve İslam olacağım.” der (İmamı Gazali, Devlet Başkanlarına Nasihatler S.31).

Hz. Ömer (RA) ile alakalı olan kıssayı birlikte okuduk. Şimdi bir de günümüzün dünya liderlerine bir bakalım. Ehli kitabı bir kenara bırakarak İslam âleminin devlet başkanlarının yaşayışlarına, hareketlerine bir bakalım. Üzülerek ifade edelim ki, birçok İslam ülkesinin vatandaşı zulüm altında inim inim inliyorlar, liderleri sözde Müslüman olmasına rağmen inandıkları İslam dininin birçok icaplarını rahatlık içinde yerine getiremiyorlar. Birçok İslam ülkesinin vatandaşları belli bir kesim lüks ve sefahat içinde yüzerlerken (dinleri, ırkları, dilleri ne olursa olsun) zavallı idare edilenler yoksulluk çekiyorlar… Tabir caiz ise açlık ve sefalet içinde yaşıyorlar… Ancak idarecilere gelince idare edenlerle idare edilenler arasında çok büyük uçurumlar var…

Diyebilirsiniz ki Ali Bey sen neden hep dışarılarda dolaşıyorsun. Bizim ülkemize gel. Bizim idarecilerimiz nasıl? Ebedi âlemi düşünerek adaletle davranabiliyorlar mı? Maalesef buna evet diyemeyiz. Üzülerek ifade etmeliyim ki; aşırı derecede israf, devlet dairelerinde rüşvetlerin, adam kayırmaların olduğu bilinmektedir. Siyaset ve partizanlık yüzünden bir kişinin yapabileceği bir iş için, devlet dairelerinden onlarca insan işe alınmakta… Belediyelerde o bizim partinin üyesidir denilerek nice insanlar adam kayırma yöntemi ile işe alınıp devletin kadroları şişirilmekte milletin hazinesinden haksız yere birçok insana haksız ödemeler yapılıyor. Bu A partisinde de böyle B partisinde de böyle…

Her siyasi parti kendisi gibi düşünmeyenleri işten atıyor. Kendi görüşünde olan ehliyetli veya ehliyetsiz insanları işe alabiliyor... Günümüzde farz edin X bir kişi bir köyde muhtar seçildi veya bir beldeye, ilçeye belediye başkanı seçildi (Herkesi kastetmiyor herkes böyledir demek istemiyorum.). Bu seçilen kişiler kısa bir müddet sonra insanlara tepeden bakmaya başlıyorlar. Bir yerden bir yere giderken sirenler, çakarlı arabalar, korumalar eskilerimizin tabiri ile yer yerinden oynuyor…

Aradan biraz zaman geçince de seçilen bu kişi ile en yakın arkadaşının görüşmesi bile başlı başına bir mesele oluyor… Sekreteri veya bir görevli görüşme talebinde bulunan zata: “Beyefendi bugün çok çok meşgul, müsait değil. Bugün sizinle görüşemeyecek, ileride müsait bir zaman olursa bakarız. Biz size haber veririz.”. Bu beklenen haber belki aylarca sürüyor ama ne arayan var ne de soran… İstenilen görüşme bir türlü yapılamaz. Bu durum sadece maddi alanlarda değil… Çok adaletli, olması gereken maneviyatla ilgilenenler arasında da maalesef günümüzde böyledir. Dün bir sivil vatandaş olan, belki de namazını doğru dürüst kılmayan, günlük ibadetlerini normal yapmayan X bir kişi veraset yolu ile veya her nasılsa, birilerinin desteğini arkasına alarak bir cemaatin başına geçiyor… Bir anda muhterem ağabey, keramet ehli bir şeyh olup çıkıyor… Ne mümkün bir daha ona ulaşmak. Etrafındaki sahtekârlar onu insanüstü bir konuma oturtup etrafına etten bir duvar örüyorlar. Bir daha kendilerinden başka kimse ile asla görüştürmüyorlar... Aman Ya Rabbi!... 

Sahtekâr müritler onu öyle bir makama çıkartıyorlar ki, haşa nerede ise Peygamber Efendimize (SAS) ve O’nun şerefli ashabı ile eş tutar hale geliyorlar. Hâlbuki dün ismi, cismi bilinmeyen normal bir vatandaş olan, bilinmeyen, tanınmayan bu insan bir anda evliya oluveriyor. Etrafını saran gözlerine at gözlüğü takmış, akıllarını ise tavana asmış bir sürü sahtekâr ve mürai artık o kişi için devamlı yeni yeni sahte kerametler uydurup, insanı “la yüs’el” bir hale getirmeye çalışıyorlar. Kardeşlik yok, samimiyet yok, manevi feyiz ve bereket yok. Varsa yoksa abimiz, şeyhimiz, seydamız diyerek her türlü haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, adam kayırma, emanetleri suiistimal etme, Karun gibi servetler yığma Müslümanların yaptıkları yardımları çarçur etme alıp başını gidiyor. Şayet bu yapılanlar doğru değil deyip dönen çarka takoz olmaya, çomak sokmaya kalkarsanız o zaman sizin ipiniz çekilir. Dinsizliğinizden, tutunuz hainliğinize kadar hükümler verirler.

Sizi kurulu düzene karşı çıktığınız için, milletin zekâtının fitresinin, kurbanının, teberrularının çarçur edilmesine hayır dediğiniz, yiyecekleri maddi pastalara, çıkarlara teşvikçi olmadığınız için kendileri hem savcı olurlar hem de hâkim olurlar. Sizin için istedikleri kararları isteseniz de istemeseniz de verirler. Türkiye’de şu anda icra-ı faaliyet eden tarikatları ve cemaatleri Allah rızası için gözden bir geçiriniz. Neler olup bittiğini “Lailahe illellah Muhammedün Resulullah” süzgecinden bir geçiriniz. Durumu bütün çıplaklığı ile görürsünüz. Rabbim başımızdakilere ve bizlere Hz. Ömer’in (RA) adaletinden ibretler alarak hepinize, durumuna, konumuna göre adilane ve halisane davranabilmeyi nasip eylesin… Âmin… Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

AÇIKLAMA

20 Temmuz 2024 tarihli yayınlanan “Boynu Bükük Yetimler” başlığını taşıyan köşe yazımın bir paragrafının sosyal medya X’te çokça paylaşıldığını birçok arkadaşın yönlendirmesiyle gördüm. Her etkileşime ayrı ayrı cevap veremeyeceğimden bu açıklamayı yapıyorum. Yazmış olduğum yazının başı ve sonu okunmadan, yazının bütünü ele alınmadan sadece bir paragrafı alıntı yapılarak başta şahsım olmak üzere aileme saldırıya geçildi. Hakaretler, bel altı vurmalar, küfürler, anketler, daha da fazlası. Testinin içinde ne varsa dışarı o sızar tabi. Benim yazmış olduklarım İslam inancına göre ayet ve hadislerle sabittir ki aşağıda okuyabilirsiniz. Cenab-ı Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Ey Muhammed de ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Se’be Suresi 36). “Görmezler mi ki Allah rızkı dilediğine bol veriyor, dilediğininkini de kısıyor? Kuşkusuz bunda iman eden kimseler için ibretler vardır.” (Rum Suresi 37. Ayet). “Bilmiyorlar mı ki Allah rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğine de ölçülü verir. Kuşkusuz inanan bir topluluk için bunda dersler vardır.” (Zumer Suresi 52. Ayet). “Allah, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ankebut 62. Ayet). Hz. Muhammed’in (SAV) bir hadisine göre Allah’ın “ilmi isteyene, zenginliği istediğime veririm” dediği bilinmektedir. Allah-u Teâlâ’nın biz kulları için ezelde takdir ettiği ömür ve rızk vardır. Bir insan haftanın yedi günü yirmi dört saat çok para kazanmak niyetiyle çalışsa Cenab-ı Allah bunu takdir etmediyse çok parası olur mu? Ya da çok zengin olan birinin bu zenginlik benim ben kazandım demesi dinimizce uygun bir görüş mü? Zengin olanın zenginliği kendinden bilmesi kibirlenmesi, çok çalışıyorum ama bir türlü zengin olamıyorum diye söylenmesi yanlıştır. Her iki davranış da Mümin’e yakışmayan durumdur. Ayetlerle sabitken, Cenab-ı Allah bizi maddi olarak bizi zengin etmiyorken bizden zengin olanlara hasetlikle mi yaklaşalım? Bizde var olmayan için Allah’a isyan mı edelim? Yazımdaki o satırları alarak, mevcut siyasi iktidara yüklendiğini sanan, buradan da bir ekmek yeriz düşüncesiyle siyasi çıkar peşinde olan bazı muhalefet partili siyasileri de esefle kınıyorum. İster altılı ister on altılı masada sandalye bulup kahvaltıya oturmuş olsanız, eğer Allah (CC) takdir etmediyse iktidar olamaz öğle ve akşam yemeği bahanesiyle karnınızı doyurursunuz. Esasen şu yazımda altı çizilecek çok paragraf var; https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ali-sandikcioglu/sonradan-gorme-zenginler-45414.html

Bir fıkra ile satırlarıma son vereyim:

"Benzine, mazota zam geldi, artık bisiklete bineceğim” diyen bir siyasinin oğluna ait benzin istasyonu varmış.”. Fıkra bu kadar.

"Benim oğlum da Merih'e Büyükelçi olmak istiyor lakin Meclis'te Babası Yok"

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Abdullah

Durumumuz yoktu, okumadım.

Nahit sazoglu

Gizli dünya devleti BM NATO IMf dünya Bankası UNESCO İsrail'e çalışmaktadır rockfeller Rothschildler Yahudilerin lobisi siyonizmdir kökleri dışarda olan zararlı yapilar lions rotary kulüpleri mason locaları acilen İçişleri bakanlığı tarafından kapatilmali siyon protokolleri devam ediyor ülkemizde ekonomik gelişmeler ancak demiryollarıyla olacaktır denizciligimizi devlet politikası yapmaliyiz tarım ve hayvancılıkimizi geliştirmeliyiz mesleki eğitim merkezi kurmaliyiz petrol şirketleri otomotiv şirketleri otobüs şirketleri lastik şirketleri cumhuriyet kurulduğundan bugüne kadar demiryollarini engellemişlerdir körfez yeniden canlanıyor her ilimize hızli tren yapmaliyiz
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23