• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den notlar:

14 Eylül 2024
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

20.08.2024 günü Umre yapmak için çocuklarımın bir kısmı ile İstanbul’dan Medine-i Münevvere’ye uçtuk. Yıllar önce uzun sayılabilecek bir süre kaldığım Cidde - Medine-i Münevvere tamamen değişmiş bir halde idi. Medine havaalanına varınca hiç tahmin edemeyeceğimiz bir şekilde modern bir hava alanıyla karşılaştık. Eskiden saatlerce süren işlemler çok kısa sürede ve seri bir şekilde tamamlandı. Eskiden didik didik aranan bagajlarımız bu defa hiç açılmadı. Hava alanında erkeklerin yanında kapalı bayan memureler (Polisler de) görev yapıyordu.

Benim işlemlerimi bir bayan yaptı. Çok çabuk bir şekilde pasaportumu geri iade ederken Arapça olarak bana hoş geldiniz dedi. Her taraf pırıl pırıl, yerler tertemiz. Çok sayıda hizmet eden temizlikçi insanlar var. Arabalarımıza binerek kalacağımız otele vardık. Benim kaldığım zamandaki yollar tamamen değişmiş. Modern yollar, modern, oteller ve alış veriş mekânları ile şehir adeta yenilenmiş. Otelimiz haremi şerife çok çok yakındı. Vaktimizin büyük bir kısmını haremi şerifte geçirmeye gayret eyledik.

RANDEVU SİSTEMİ:

Ravza-i Mutahhara’ya eskisi gibi her isteyen giremiyor. Vizeyi alanlar isterlerse Türkiye’den dahi gideceği gününü hesaplayarak Ravza için telefonu ile ilgili işlemleri yaparak randevu alabiliyorlar. Biz gitmeden çocuklar Medine-i Münevvere’ye ineceğim gün belli olduğu için bir gün sonrasına Ravza için Türkiye’de iken randevuyu adılar. Saati gelince gittik. Polis telefonlarımızdaki karekoda bakarak bizleri içeri aldı. Hac ve umrecilerin huzur içinde ibadetlerini yapabilmeleri için tüm ilgililer ellerinden gelenleri yapıyorlar.

Hanımlar ve erkekler karışık olarak giremiyor. Esasında güzel bir uygulama. Ancak burada bir sıkıntı var. Bizzat görüp şahit oldum. Akıllı telefonları kullanamayan yaşlı kadınlar, yaşlı erkekler burada sıkıntı çekiyorlar. Ravza’ya girmek için çok zorlanıyorlar.. Çünkü ya akıllı telefonları yok, ya da randevu almasını beceremiyorlar. Umarım Suudlu yetkililer belli bir yaşın üstündeki kadın ve erkekler için ayrıca bir kolaylık düşünürler.

ZİYARETLERE GİDİYORUZ...

Küçük kızım uzun zamandan beri (Anneleri beka âlemine göçtüğü için) babamla beraber bir umre yapabilsek arzusunda idi. Bu arzularını küçük oğlum Ali, Cenab-ı Hakk nasip etti gerçekleştirdi. Bizlerin haberi olmadan vizelerimizi, biletlerimizi aldı. Bizler Edirne Enez’de iken bize haber geldi gelin falan gün umreye gideceğiz diye... Çocuklarla beraber Umre yolcusu olduk. Oğlum işleri sebebi ile Medine’ye gelemedi. Mekke’ye bizlere katıldı.

Peygamber Efendimizin (SAS) çok sevdiği Uhud’a gittik. Seyyidüsşheda Hz. Hamza ve arkadaşlarını ziyaret eyledik. Uhud’da da çok güzel yeni bir cami inşa edilmiş. Eski Uhud değil. Yüzlerce temizlikçi insan var yerlerde tek bir çöp görmek mümkün değil. Ayrıca tarihte çok önemli yeri olduğu Bilinen okçular tepesini ziyaret eyledik. Orada görevlendirilmiş olan sahabilerin tepeyi terk etmeleri Müslümanlar için büyük sıkıntılara sebep olmuştu. O tepe hakkında arkadaşlara güzel malumatlar verildi. Daha önceleri çıkış serbest olan Peygamber Efendimizin (SAS) saklandığı mağaraya gitmek ve girmek, ziyaret etmek yasak...

Sonra Kıbleteyn Mescidine gittik. Orada da yeni bir cami yapılmış. Hendek savaşının yapıldığı Yedi mescidleri ziyarete gittik. Orada da çok değişiklikler var. Medine-i Münevvere şehri baştan başa değişmiş. Muhteşem yollar. Alt ve üst geçitler... Daha sonra Cuma mescidi ve Kuba mescidine ziyaret için gittik. Hikmeti ilahi, öyle bir yağmurla karşılaştık ki, arabadan inmemiz mümkün olmadı. Kuba mescidini arabadan yağmur yağarken izledik. Orada da cami yenilenmiş. Ertesi gün belli saat açık olan Cennetül Baki’yi ziyaret eyledik (Allah kabul eylesin).

MEDİNE’DE CUMA NAMAZI...

Medine-i Münevvere’de yıllar sonra ilk cuma namazını kılmak için erkenden Mescid-i Nebi’de yerimizi aldık. Dışarıda hava oldukça sıcaktı. Ancak biz içerdeydik. Klimalar var. Üstelik buz gibi zemzem suyu. Ezan okununcaya kadar Kur'an-ı Kerim ve evrad-ı şerif okudum. Rabbim inşallah kabul buyurur. Ezan okundu İmam Efendi hutbeye çıktı, ilk olarak Müslümanları selamladıktan sonra çok güzel bir hutbe okudu. Bizlerin Türkiye’de duyduklarımızın tersine imam hutbeden Filistinli ve Gazzeli mazlum kardeşlerimize çok güzel dualar yaptı.

Mazlumların, zalimlerin durumlarını açık olarak anlattı. İmam efendi havanın çok sıcak oluşunu ve dışarıda güneş altında bulunan cemaati de düşünerek Cuma namazını kıldırırken birinci rekâtta; İnna ateyna, ikinci rekâtta kulhuvellahi ehad surelerini okudu. Aynı imam bir önceki gün ikindi namazının farzını saat tuttum tam on yedi dakikada kıldırmıştı. Anlaşılan imam efendi mekteza-i hale göre hareket etmekteydi. (Türkiye’de görevde olan muhterem hoca efendilerimize hatırlatılır...) 

MEKKE-İ MÜKERREME’YE HAREKET BEDİR’İ ZİYARET:

Medine-i Münevvere’de ziyaretlerimizi bitirdik. Mekke-i Mükerreme’ye doğru yola çıktık. Şanslı idik çünkü daha önce uğranılması yasak olan Bedir'e de uğrayacaktık. Otelde ihramlarımızı girdik. Mikat mahallinde şükür namazlarımızı kılarak yola revam olduk. Bedir’e ulaştık. Yaklaşık 42-43 sene önce uğradığımız Bedir çok küçüktü, şimdi nerede ise bir şehir halini aldı. Yollar çok muntazam. Bedir şehitliğinde çok güzel bir cami inşa edilmiş. Orada da ikindi namazını kıldık.

Etrafı çevrilmiş ta Osmanlı zamanından beri koruma altına alınan Bedir kuyularını ziyaret ettik. Bedir’de bir kum tepesi var tamamen kumdan. (Oraya Melekler Tepesi de deniyor. Ashab-ı Bedir’e yardım için melekler oradan gelmişlerdi). Çıkabilenler o tepeye çıktılar. Ben ise aşağıda oturma yerlerine de oturarak, Mekke’den ziyarete gelen bir Mekkeli Müslümanla güzel bir sohbet ettim. Geçmişi Ashab-ı Bedir (Bedir’in Arslanlarını) düşündüm. Bizler klimalı otobüslerle seyahat ederken bile zorlandığımız o yerlere; mübarek Peygamberimiz (SAS) ve O’nun şerefli ashabı ne zorlukları aşarak gittiler.

Her bakımdan Müslümanlardan sayıları, silahları ve güçleri fazla olan müşriklere az olan müminler Rabbimizin yardımı ile galip geldiler. (Allah’ın selamı, rahmeti hepsinin üzerine olsun). Zamanımızın İslam âlemi bunlardan ibret ve dersler alarak, kâfirlere, müşriklere karşı birlik içinde olmalarını Rabbim nasip eylesin. Ziyaretlerimizi tamamlayarak Mekke’ye doğru Lebbeyk ellahümme lebbeyk sedaları ile yolumuza devam ettik.

MEKKE-İ MÜKERREME’DE...

Mekke-i Mükerreme’ye vardık. Otelimize yerleştik. Otelimiz Harem-i Şerif’e çok yakın 5 yıldızlı bir oteldi. Biraz dinlendik. Ondan sonra Umre yapmak için Harem-i Şerif’e indik. Yakın zamanda hac ve umre yapanların da görüp bildiği gibi Beytullah’ın etrafında büyük çaplı inşaatlar var. Beytullah’ın etrafı bir hayli genişletilmiş. İçeride ve dışarıda Müslümanlara hizmet sunan çok sayıda insan var.

Temizlik, zemzem hizmetleri muazzam. İnşaat dolayısı ile bir sıkıntı var. Hareme giren kapıların birçoğu kapatılmış tek kapıdan giriş var, onun için de Müslümanlar mecburen güneşin altında biraz fazla dolaştırılıyor. Yol yürümek sebebi ile yorgun düşüyorlar. Hele yaşlılar çok zorlanıyor... Mekke’de Arafat’a çıktık. Arafat çok güzel dizayn edilmiş. Hac kalabalığı zamanında bu güzellikleri görmek mümkün olmuyor. Tuvaletler, sık sık su muslukları, çok sayıda Arafat meydanını temizlemek için görevlendirilmiş insanlar.

Cebeli Rahme tepesine çıkanlar oldu. Bizler de Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihriban Sultan'ın Taif’ten Arafat’a getirdiği suyollarının kalıntılarına baktık. Meşari Haram, Mina, Müzdelife’yi ziyaret eyledik. Otelimize döndük... Gençler kimileri akşam, kimileri sabah erkenden Hira dağına, Nur dağına çıktılar. İkinci Cumamızı Mekke-i Mükerreme’de kıldık çok kalabalıktı. Biz erkenden girdiğimiz için içerde yer bulabildik.

İmam yine hutbesinde Filistinli ve Gazzeli kardeşlerimize dualar etti. Cuma namazının birinci rekâtında Asır suresini (Velasri) ikinci rekâtta ise Fetih suresini (İzacae nasrullahı) okudu. Burada şunu da ilave etmek isterim: Hem Medine-i Münevvere’de hem de Mekke-i Mükerreme’de sabah ve yatsı namazları dahil olmak üzere hemen hemen her vakit cenaze namazları vardı. Allah (cc) beka âlemine göçen bütün müminlere rahmeti ile muamele eylesin.

TÜRK OLDUĞUMU DUYUNCA HEMEN AYAĞA KALKTI:

Kaldığımız otelin 12. katından aşağıya inmek üzere asansöre bindim. Orta yaşlı sakallı bir insan dizlerinin üzerine çökmüş oturuyordu. Demek ki hastalığı sebebi ile ayakta duramıyordu. Sağ ve solunda iki kişi ayakta duruyordu. Girince selam verdim. Yaşlı oturan insana amca: "Hasta mısın diye sordum?. Evet diye cevap verdi. Nerelisin dedim? Libyalıyım dedi. Ben de kendisine Türkiyeliyim dedim. Hasta olan zat birden hemen ayağa kalktı. Boynuma sarılmak istedi. Ve biz Türkleri çok severiz dedi adam, sanki bir anda canlandı. O zatın Türk milletine olan sevgisinin bir ifadesi idi hareketi... Gerçekten duygulandım.

TÜRKÇE KONUŞAN MYANMARLI GENÇ:

Kaldığımız otelde yemekhane bölümünde garsonluk yapan bir genç bize hizmet ediyordu. Ben kendisi ile Arapça konuşmak istedim o ise siz Türk müsünüz? Diye bize Türkçe sordu. Evet dedim. O zaman Türkçe olarak ben sizinle konuşabilirim. Oldukça güzel bir Türkçe ile bizimle Türkçe konuşmaya başladı. Güler yüzlü sevimli bir gençti. Ben nereli olduğunu sordum. Myanmarlıyım dedi.

Peki, Türkçeyi nereden öğrendin? Türk filmlerini izleye izleye öğrendim dedi. Hele, isim vermiyorum bizim kahramanlık ve tarihi filmlerin hayranı. Onların yayın saatlerini bekleyemiyorum. Şayet işte olursam TV’mi ayarlıyorum eve gidince baştan sona izliyorum. Böylece Türkçeyi öğrendim. (Şimdi bir kısım karanlıkta kalmış sahte aydınların, laiklerin neden milli ve manevi ağırlıklı Türk yapımı filmlere kem ve yan gözle baktıklarını daha iyi anlar oldum.) Demek ki, İslam ülkelerinden bizim tarihimize, örfümüze uygun filmlerin çok büyük etkisi oluyor...

DÜNYA MÜSLÜMANLARININ UMUDU TÜRKİYE:

Değerli kardeşlerim; çeşitli İslam ülkelerine mensup Müslümanlarla kısa kısa görüşmeler yaptım. Türk deyince gerçekten adamların heyecanlandıklarına şahit oldum. Bütün dünya Müslümanları için hâlâ umut ve beklenti Müslüman Türklerdendir... Şerefli din kardeşlerim: Etnik kökeniniz  ne olursa olsun “Lailahe illellah Muhammedün Resulullah” diyenler bizim kardeşimizdir. “İnnemel müminüne ihvetün.” İnanan müminler kardeştir (Ayeti kerime).

Dünyanın birçok ülkesinde başta Filistin ve Gazze olmak üzere Müslümanlar büyük zulüm altındadırlar. Netanyahu kasabı, canisi Filistin’de soykırım ve katliam yapıyor. Sahte demokrasi ve insan hakları havarisi kesilen tüm batılı devlet liderleri dillerini yutmuşlar Netanyahu alçağına alkış tutuyorlar. Geliniz tefrikaya düşmeyelim. Siyası görüşlerimiz değişik olabilir. Ancak bu vatan bizim. Hepimiz bu geminin içindeyiz. Birlik ve beraberlik içinde yarınlara umutla yürümeye çalışalım. Gayretler edelim... Fitneye asla geçit vermeyelim... Dünya mazlumları bizlerden gayretler bekliyorlar. Cenab-ı Hakk, bütün mazlumların yardımcısı olsun. Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

KUL

ALLAH kabul etsin degerli büyüğüm. bizlere de nasip etsin RABBİM

Selim Yavuz

Allah Kabul Buyursun, okurken çok duygulandım, inşaellah bize de evlatlarımızla gitmeyi nasip eylesin, selam ve dua ile
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23