• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Mübalağayla Nereye Kadar?

21 Eylül 2024
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Geçen gün İsmet Özel’in doğum günüydü. Sosyal medyada hakkında yığınla paylaşım yapıldı. İçinde bulunduğumuz durumu kavramak isteyenler için bu paylaşımların tonu, kıvamı ipucu işlevi görebilir. Bende işe yaradı. İçinde bulunduğum gerçekliği yeniden idrak etme fırsatı buldum. 

Özel hakkında yapılan paylaşımlarda edebiyatın ve sosyal medya dilinin bütün abartı sanatlarının kullanılmış olması beni şaşırtmadı açıkçası. Bu dili zaten biliyorum. Bu dili tanıyorum. Sık sık karşılaşıyorum. Bu dil bizim bir gerçeğimiz…

Bu dil sadece Özel söz konusu olduğunda mübalağaya soyunmuyor. Bu dil hemen hemen temas ettiği her şeyi böyle ele alıyor zaten. Yüceltmeden, göklere çıkartmadan ve yücelttiği şeyi “diğerlerini” ezmek için bir aparata dönüştürmeden de var olamıyor.

****

Bu dilin dinle, siyasetle, tarihle, düşünce ile teması da aşağı yukarı bu minvalde gerçekleşiyor. Çünkü bu bir dil olmanın ötesinde zihinsel bir durum. Olayları ve hayatı okuma biçimi. Bir yaşam tarzı.

Rasyonellikten uzak tabii! Bu tek başına her şeye yetecek bir kusur zaten.

****

Muhafazakar toplumun okumuş yazmışlarının din ile olan ilginç ilişkisinde bizdeki edebiyatçı tayfanın azımsanmayacak bir payı var. Necip Fazıl’ı, Sezai Karakoç’u, Cahit Zarifoğlu’nu, İsmet Özel’i içinden çıkardığınızda cumhuriyet sonrası Müslüman toplumun hikayesinden çok şey eksilecektir.

Hala bu camiada öyle topluluklar var ki, bir takım edebiyatçıların yarım yüzyıl önce yazdıklarında “keramet” arayarak bütün enerjilerini tüketiyorlar. Mevcut dünya gerçekliğini bu edebi kehanetlere uydurmak için tevilin belini kırıyorlar. Şairlerini haklı çıkarmak için siperde nöbet tutan askerler gibi vakitlerinin tamamını bir şeyleri “beklemekle” geçiriyorlar.  

****

Türk modernleşmesinin ama özellikle Kemalizm’in en büyük sorunlarından biri bu hareketin filozoflarının olmamasıydı. Bu hareketin “filozofu” gazetecilerdi. Hareketin düşünce adamlarıydılar. Taklit etmek istedikleri Batı’yı bile adamakıllı bilmiyorlardı. Sarhoş edici etkisi görmezden gelinemez 19. Yüzyıl romanını ve bazı yazarlarını okumuş ve adeta başları dönmüştü. Batı dedikleri buydu! Bu kadardı!  Kemalizm’in yüzeyselliğinin böyle bir arka planı var.  

Özel’e dair yazılanlara bakınca muhafazakarlığın kronik kusurlarıyla Kemalizm’inkiler bana çok benzer göründüler. Benzer yüzeysellikler, benzer bir hamasi terminoloji, benzer bir akıldışı zemin.

Sevdiğine adil yaklaşamadığı için onu olmaması gereken bir yere koyan sorunlu bir muhakeme! İflah olmaz bir duygusallık. Iphone kuyruğunda gece boyunca bekleyenlerle,  “rakı sevgisini vatanlaştıranlarla”, konserde bir şarkıcı için birbirlerini ezenler de bence aynı mantığın ürünüler.  

****

Bu tezgahtan “doğru” ve umut verici bir şey çıkması çok mümkün görünmüyor dostlar. Geçmişin mirasını sırtlarına alıp gittikleri here yere taşıyanlar gereksiz bir yükün altında eziyorlar kendilerini. Geleceği romantize ettikleri geçmişte arayanlar beyhude yoruluyorlar. Hayata “bu mirasın” perspektifleri ile bakanlar kendilerini yenileyemeyecek, hayata yeni değerler katamayacaklar bence.   

Çocuktuk ve Necip Fazıl’ın Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu kitabını okuyor ve Batı’nın deve dişi gibi adamlarını tek satırda deviren üstadı hayranlıkla takip ediyorduk. Batı’yı tanımıyorduk tabii. Üstat öyle söylüyorsa öyleydi o zamanlar! Açıktan kim tenkit edebilirdi ki! Fakat zamanla meselenin hiç de öyle olmadığını, bu kadar kolaycı bir yaklaşımın meselenin ciddiyetiyle bağdaşmadığını anladık.  

Bu yüzeysel çarpıtmalarla çocuklar ikna olabilir ama yetişkinlerin hala aynı şeylerin peşinden gitmesi bana bir büyüyememe sorunu gibi görünüyor.

****

Necip Fazıl’ın, İsmet Özel’in şahıslarından ziyade etraflarındaki algı duvarıyla ilgileniyorum. Bu kişiler şairler. Dikkat çekmek için ettikleri iri iri laflar, ölçüsüz kibirleri, kavramları işlerine geldiği gibi eğip bükmeleri, efelenmeyi hüner sayan tavırları evet rahatsız edici. Tamam, ama yine de bunu anlayabiliyor, çok ciddiye almadan yaptıklarını olması gereken yere koyabiliyorum.   

Fakat ne söylenirse söylensin yeterince tartmadan ululamaya soyunan o kalabalıklar bana daha tehlikeli görünüyorlar. Apaçık kibir gösterisine bile “şık kibir” etiketi takanlar beni korkutuyor! O kalabalıkların tahrikinden dolayı birileri kendilerini dinin sahibi görüyorlar; birileri koltuklarına kuruldukları Mercedes konvoylarıyla gidiyorlar medreselerine.

Hamaset inanç kılığına bürünüyor. Ahlak, çıkarın kamuflajı oluyor. Sonra her cepheden darbe yeniyor tabii. Yeniyor da ne oluyor? Çözümü yine hamasette buluyorlar!

****

İslami çevrelerde bu edebiyat akımları, sadece edebiyat akımı olarak kalsalardı bu denli sorun haline gelmezlerdi belki. Fakat kalmadılar ve edebiyat dergilerinin o romantik sayfalarından “islami duruş” devşirilmeye çalışıldı. Giderek bir din yorumuna dönüştü bu ve muhitin merkezine yerleşti.   

Ben şahsen bu artistik işlerden hoşlanmam. Kim yaparsa yapsın… Sloganlarla konuşan, sloganlarla karşısındakini susturmaya çalışan yüzeysel insanlardan haz etmem.

Eğer bu bir din yorumu ise bu yorumun içinde bulunduğumuz tıkanıklığa bir çare olamayacağını, zaten böyle bir derdinin de olmadığını, tek derdinin kendisine büyük dertleri varmış izlenimi vermek olduğunu düşünüyorum.

Daha doğrusu bunu yıllar önce gördüm. Bu nedenle yollarımı erkenden ayırdım. Son 20 yıldır belli bir sistematiği olmayan, dünyayı ve insanı anlamayan, birilerinden okuduklarını ezberden tekrar eden, makul olmaktan uzak, fevri, hamasi, kaba saba insanlar, ne söylerlerse söylesinler, itibar etmiyorum.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

İsmet Özel ismini İlk bu yazı ile duydum.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23