Demirtaş-Kazan.. Sol kafanın ahlaksızlığı, acizliği!
Cezaevindeki Selahattin Demirtaş, Meral Akşener’in hazırlayacağı kahvaltı sofrasını bekleyedursun.
Cezaevinde rahat durmuyor, içerden bildiriyor:
“Erdoğan rejimi sonrasında PKK’nin Türkiye’de tümüyle silah bırakması için elimizden geleni yapacağız ve mutlaka başaracağız!”
Vicdansız herif.
Zalim herif..
PKK silaha sarıldığında, bu ülkede Erdoğan yönetimde miydi?
Yıllarca silahla saldırdınız..
Şimdi hâlâ saldırıyorsunuz.
Ülkeyi böleceğinizi sandınız.. Özerklik ilan edeceğinizi sandınız.
Dış ülkelerin de desteğini aldınız..
“Tamamdır bu iş” diye güven duydunuz..
Ama olmadı, son süreçte de bir şey değişti: “Erdoğan var iken başaramayacağız” noktasına geldiniz.
Ve kendinizi, Erdoğan’ı devirmeye odakladınız..
Bugün Türkiye’de, özellikle Kürt seçmenler açısından bakarsak, düne göre ne kötü?
Faili meçhuller mi var?
Beyaz Toroslar mı var?
Kürtçe müzik dinlemek mi yasak?
Köylerin ismini Kürtçe olarak konuşmak mı yasak?
Kürtçe televizyon mu yasak.
Devlet okulunda, seçmeli bile olsa, Kürtçe öğrenme yasağı mı var.
Cezaevine gelen anneler, Kürtçe’den başka dil bilmiyorsa, çocukları ile konuşamadan geri mi dönüyorlar?
Bugün, düne göre Türkiye’de ne kötü ki, kendini Erdoğan’ı devirmeye odaklamış, ahlaksızca iftiralar atıyorsun?
Yalan söylüyorsun..
Sahtekarlık yapıyorsun..
Aslında PKK’nın silah bırakmasına etki edebilecek durumda imiş de..
PKK’nın silah bırakması için bugün değil, Erdoğan gittikten sonra çağrı yapacakmış!
Vicdansız herif.
Bu adama “Aslında askerlerimizin, polislerimizin, sivillerimizin katillerinden birisi PKK, diğeri de sensin” dersem, yanlış mı olur.
“Önleyebilirim. Ama şimdi önlemiyorum” ne demektir?
Okurlarımız şimdi diyecekler ki, “Adam PKK ile birlikte iş kotardığını açık etmiş. Kendi suçunu kendisi itiraf etmiş.. Bunun daha ötesi mi var?”
Sizler de haklısınız..
PKK’lı teröristlerin de, onları öven, suça azmettiren bu uzantılarının da yeri cezaevi.
Nitekim de cezaevinde..
**
İstanbul Barosu’nda yıllarca başkanlık yapan soldan çarklı Turgut Kazan, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürme kararı vermiş.
Adamlarda kafa bu..
Ben eleştirince de, bazı okurlarımız, “Solcu kesimde de, çok naif insanlar var. Çok dürüst insanlar var” diyerek, beni frenliyorlar..
O zaman benim yazmama gerek yok.
Solcular çıksın, bu adama haddini bildirsinler..
“Utanmaz adam. Bu ülkede başörtü yasağının mimarı olan CHP adına cumhurbaşkanlığına adaylığını koyup, ‘Cumhuriyeti yıkacaklar’ diye yıllarca seçmene hedef gösterilen, linç ettirilen insanların da oylarını alarak seçilme beklentisinde olanların adaylığı “hak” da..
Milletin her seçimde birinci çıkardığı Tayyip Erdoğan’ın seçime girmesi “hak” değil mi?
Ki, tam tersi, manyakça bir yorum yaparak..
Hukukun içine ederek.
Kendini de rezil ederek.
“Erdoğan’ın aday olması, benim insan hakkımı kısıtlıyor” diyorsun.
Bu ne utanmazlıktır.
Bu ne akılsızlıktır?
Erdoğan aday oluyorsa.
Senin de aday olma hakkın var.
Engelleyen var mı?
Seni engelleyen olursa, “Seçilme hakkım engelleniyor” dersin..
Ama bir başkasının “seçilme hakkını kullanması”nı, “benim seçme hakkımı engelliyor” diye, insan hakkına aykırı gibi göstermeye nasıl kalkarsın?
Solcuların kafası, “hep bana hep bana” diye çalışıyor..
Burda da.. Sandıkta yenemeyeceklerini gördükleri kişiyi, işte böyle ayak oyunları ile devre dışı bırakmaya çalışıyorlar.
Alışmışlar bir defa.. Alışmışlar ve yıllarca bu konuda başarılı da olmuşlar. MNP’yi kapatmışlar. Seçilme hakkını engellemişler. RP’yi kapatmışlar. FP’yi kapatmışlar.. Erbakan’ın seçilme hakkını engellemişler..
Erdoğan’ın milletvekili adaylığını reddetmişler. Kısıtlamışlar.
Hep aynı kafa..
“Seni sandıkta yenemeyiz, senin seçime girmeni engellemeliyiz; ki, seçimi biz kazanalım!”
Bugün diktatör dedikleri Erdoğan’ın Türkiyesi’nde, kimseye “sen seçilemezsin, sana engel oluyoruz” denilmediği halde. (Biliyorum, birileri ‘hah hah ha Selahattin Demirtaş niye cezaevinde o zaman. Engellemek için değil mi!’ diyecekler. Demirtaş 2018’de aday oldu, kendi partisinin aldığı oydan % 30 daha az oy aldı. Kazanma ihtimali var ise, umudu var ise, 2018’de kazansaydı.. İnsanları öldürtmeseydi, mahkum olmasaydı, cezaevinde kalmasını gerektirecek suç işlemeseydi, şimdi de cezaevinde olmaz, yeniden aday olur, yeniden boyunun ölçüsünü alırdı.)
Adam (Turgut Kazan) kalkmış, “senin aday olman, benim insan hakkımı kısıtlıyor” diyerek itiraz ediyor.
“Hak” nedir, “insan hakkı” nedir, “i”sinden haberi olmayan solcu Turgut Kazan, Türkiye’deki hukukçuları da utandıracak şekilde, AİHM’e dilekçe verip, “insan hakkım ihlal edildi” diyor..
Soracak AİHM buna..
“Senin adaylığın mı engellendi?”
“Yok” diyecek.
“O zaman sorun ne” diyecekler.
“Ama ben Kılıçdaroğlu’nu seçeceğim. Kılıçdaroğlu da, Erdoğan’ın aday olduğu seçimlerde kazanamıyor. O zaman benim oyum boşa gidiyor. İnsan hakkım ihlal ediliyor” diyecek..
Kendisini güldürtecek..
Türkiye gülüyordu. Şimdi dünyaya da kendilerini güldürtecekler.
Bu adamla aynı şeyleri düşünen, bu ülkede dekanlar var.. Öğretim üyeleri var.. Anayasa hukukçuları var.
Uydurmuyorum, Turgut Kazan kendisi anlatıyor: “Dilekçemizde adlarını bildirdiğimiz ikisi dekan 18 anayasacı, derslerde Erdoğan’ın bir kez daha aday olamayacağını anlatıyordu.”
İfşaata bakın..
Diktatör denilen bir ülkede, diktatör diye suçladıkları kişi, “Seçim yapalım, kim kazanırsa, ben razıyım” diyor..
Hukuk fakültesinde dekanlık yapanlar ise, bir yandan Erdoğan’a diktatör diyor, bir yandan da, “Erdoğan aday olamaz” diyor..
Ne diyelim, dinimiz bize küfrü/hakareti yasaklıyor.
Hele hele Ramazan’da..
Bedenimizle oruç tutarken, dilimizle/elimizle kötü söze aracılık edemeyiz, etmemeliyiz.
