Seccade temizlenir de, bu CHP zihniyeti asla!
Bir “seccade” ile maskeler nasıl da kendiliğinden iniveriyor..
Bir “seccade”..
Evet, seccade kutsal değil..
Secde edildiği ölçüde değerli..
Değeri kendinden değil..
Varılan secde sebebi ile..
Görmedi iseniz..
O da bir hata..
Özür dilemeniz bir erdem..
Ama bu kaçıncı özür..
Bu kaçıncı helalleşme isteği..
Ve biz size, nasıl inanacağız..
Nasıl güveneceğiz?
“Ortam kalabalıktı.. Fotoğraf çektirmek istediler, aciliyetten ve karışıklıktan göremedik” dediler..
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve yanındakilerin seccade üzerinde ayakkabı ile basarak çektirdikleri fotoğraf için ilk mazeret bu idi..
“Kalabalık” dedikleri..
İki bayan, bir Kılıçdaroğlu, bir de oturduğunda bir domuzu götürmekle övünen Canan Kaftancıoğlu..
Olur ya, insanlık hali..
Gerçekten acele ile odaya girilmiştir. Bir fotoğraf çekilip gidilecektir, yere de dikkat edilmemiştir..
Ama bir bakıyoruz, ikinci bir fotoğraf daha çıkıyor..
Bu sefer bir bey ile, Kemal Kılıçdaroğlu..
Yine ayakkabı ile aynı seccadenin, aynı noktasına basılmış.
“Herhalde bu kadardır” dediğimiz noktada, bir üçüncü fotoğraf daha çıktı..
Adeta fotoğraf stüdyosuna çevirmişler, lokanta müdürünün odasını..
“Seccadeleri göremedik” diyorlar ama..
Olayın görmeme ile değil, anlamama ile ilgili olduğunu söylersek, daha doğru olur..
Seccadeye, ayakkabı ile basılmayacağını, bilmiyorlar, anlamıyorlar..
Biliyor olsalardı..
Odaya girdiklerinde, seccadelerin yerde serili olduğunu görürlerdi..
Haydi ilk fotoğraf çekiminde göremediler.
İkincide? Ya üçüncüde..
Haydi üçünde de görmediler..
Peki bu fotoğrafları sosyal medyada paylaşırken de mi görmediler?
Mümkün değil..
Gördüler, ama anlamadılar.
Seccadenin üzerine, ayakkabı ile basılamayacağını bilmiyorlar ki, sıkıntıyı da anlasınlar..
Böyle bir örfleri yok..
Böyle bir hayat tarzları yok..
Oruç tutar gibi yapmayı, son yıllarda öğrendiler..
Ezandan önce su dahi içilmemesi gerektiğini, yoksa orucun bozulacağını da bilmiyorlardı..
Tutmuyor olmalılardı ki, ezan okunmadan yemeye başladıklarını, kameralar yakalamıştı.
Neyse ki, bunu öğrendiler..
Ama kimse onlara, “Seccade temiz olmalı. Secde edilen yer temiz olmalı. Namaz kılınan yer temiz olmalı. Namazın şartlarından birisi de, necasetten taharettir, yani temizlenmedir..” diyen olmamış, anlaşılan..
Temel bey, vazifesini tam yerine getirmiyor olmalı..
“Kefilim” diyor ama..
Kefalet konusu Temel beyin de boyunu çok aşacak boyutta..
Her şeyi anlıyoruz da..
CHP zihniyetinin, genel başkanı ile.. Onunla fotoğraf çektirmek için yanına gelen aday adayları ile..
Hiçbirisinin “seccade” diye bir kavramdan haberleri olmadığını..
“Başkanım, ayağınızın altında bir seccade var” uyarısı yapamadıklarını, çünkü böyle bir dertleri olmadığını görüyoruz da..
Milletin inançları ile aralarında fersah fersah mesafe oldukları ayan beyan ortada olan bu CHP zihniyetini bize güzel göstermeye çalışanlara hayret ediyorum.
Mehmet Bekaroğlu çıkıyor, “Seccade sadece halı/kilimdir, kutsal değil. İslami ve insani ne varsa istismar eden, paraya tahvil edenlerin bu seccade güzellemeleri de istismardan başka bir şey değil” diyor..
Cezaevindeki Selahattin Demirtaş çıkıyor, “Milletin parasını çalmak mı, oy uğruna Kur’an-ı Kerim’i pazarlamaya çalışmak mı yoksa seccadeye yanlışlıkla basmak mı günah?” diyor..
Tam da, biz onu konuşuyoruz ya zaten..
Hataen yapılmış olsaydı, kimse bir şey demezdi..
Ama ayakkabı ile seccadeye basmak, hata sonucu değil..
Zihniyetleri bu..
Yeri gelir camiyi ahır yaparlar. Yeri geliri camiyi müze yaparlar.. Yeri gelir, ihtiyaç olan yere cami yaptırmayıp, insanların ibadet hakkına müdahale ederler..
Bunu bir uzantısı olarak, seccadeye de ayakkabı ile basıyorlar.. Tuvalete girdikleri ayakkabı ile, namaz kılınacak seccadeyi kirletiyorlar.
Ve; bu günahlarını da, “haram yememe, milletin parasına el koymama” gibi, her dindarın boynunun borcu olan ilkelerin kendilerinde olduğu, rakip siyasilerde ise olmadığı gerekçesi ile örtmeye çalışıyorlar!
Siz seccadeyi görmüyorsunuz ki, haramı helali de göresiniz, beyler..
Ancak edebiyatını yapar, iftira eder, sonra kendi iftiranızla sarmaş dolaş olup, yatar uyursunuz..
Somut örneğini vereyim.
Seccadeye ayakkabı ile basan, hem de üç ayrı fotoğrafta aynı karede duran Kemal Kılıçdaroğlu, bu ülkenin en önemli projelerin müteahhitlerini “5’li çete” olarak tanımlayıp, onları hırsız ilan etmedi mi?
Etti.
Peki, Türkiye’nin en büyük projelerinden olan Çanakkale Köprüsü ile Avrasya Tünelinin ikisinde birden imzası olan, önemli ortaklardan birisi kim?
Yapı Teknik..
Sahibi kim?
Ersin Arıoğlu..
Ersin Arıoğlu kim?
CHP eski milletvekili..
Geçtiğimiz hafta vefat etti.
Ailesi, kurduğu şirket, yan şirketler, arkadaşları, dostları, Cumhuriyet gazetesi ile Sözcü gazetesine 5 sayfa taziye ilanları verdiler..
Veee.
418 milyar dolarlık hırsızlığın faili olarak gösterilen müteahhitlerden birisi olan Ersin Arıoğlu’nun cenazesi sebebi ile, Kemal Kılıçdaroğlu, aileye taziye ziyaretinde bulundu..
Seccadeye, yanlışlıkla bastı, anladık, diyelim..
Peki Kılıçdaroğlu, 5’li çeteden bir müteaahhite taziyeye de, yanlışlıkla mı gitti?
Ya müteahhite attığı hırsızlık suçlaması yanlış.. O müteahhit hırsız değil. Dolayısı ile, Kemal Kılıçdaroğlu insanlara iftira ediyor.
Ya da..
Müteahhit hırsız ise, Kemal Kılıçdaroğlu, hırsız olduğunu bildiği müteahhite taziyede bulunuyor..
Böylece. Seçimi kazanırsa, “418 milyar doları geri getireceğim” şeklinde verdiği sözü de ayakkabısı ile çiğniyor..
418 milyar dolarlık bir çalma olmadığı ayrı konu..
Kemal beye göre var..
Ve yine Kemal beye göre, 418 milyar doları çalanlar arasında yer alan Ersin Arıoğlu, dürüst bir işadamı idi ki, ailesine taziye ziyaretinde bulunuyor..
Seccadeyi yıkarız, necasetten temizlenmiş olur, yine üzerinde namazımızı kılarız..
Ama iftira atan, sonra utanmadan taziyeye giden mantığı temizlemek, pek mümkün değil..
