Hiranur’un tepesine vurulan iş makinesinin kırıcısı!
Hiranur Vakfı’nın, tek katlı, imar kanunu kapsamında olup olmadığı bile şüpheli küçücük kulübesinin tepesine inen kırıcı içimi acıttı..
Hiç kimse izinsiz çatı bile yapmasın.. Eyvallah..
Hiç kimse, tartışmalı dahi olsa, resmi kurumların bilgisi dışında işlem yapmasın, eyvallah..
Ama hodri meydan diyorum..
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li başkanı, “Ben dindarlara zulmetmek için o binayı tepelerine yıktım” demiyorsa..
Bana, 4 yıllık başkanlığı döneminde, benzer kaç yıkım yaptığını göstersin..
Halktv’nin patronunun, boğaz manzaralı villasından başlayın..
Vakıf değil, dini tedrisat alanı değil.
İşadamlarının boğaz karşısında şarap yudumlaması için..
Denizi daha hakim bir yerden görebilmek için..
Daha başka dünyevi zevkler için yapılmış ben diyeyim, on binlerce, siz deyin yüz binlerce ruhsatsız yapı var iken..
Açılmış davanın sonucunu bekleyip, “Kardeşler.. Biz de buranın yıkılmasını istemeyiz. En baştan bir milli servet sözkonusu Ama mümkün değil, buranın kalması hukuka da, kanuna da, vicdana da uygun değil. Ya siz buyrun sökün.. Belki çıkan malzemeler, bir başka yerde kullanılabilir. Yoksa biz yıkmak zorunda kalacağız” dersiniz..
Anlarım..
Ama..
İstanbul’da binlerce kaçak yapıya dokunamayanlar. Dokunmayanlar..
Şu büyük inşaat şirketinin, şu ilçedeki bu ilçedeki gökdelenlerine dokunamayanlar..
Mahkeme kararlarına rağmen dokunamayanlar..
Son depremle birlikte yeniden gündeme gelen çıkıntılar için, “Asla yapılmamalı” diyen uzmanlar ardı ardına televizyonlarda uyarılarda bulunurken.
Hemen her ilçede, sırf gösteriş olsun diye, estetik adı altında, mimarın proje çizim zevkini tatmin etmek için yapılmış, dışa taşan, yukardan aşağıya incelen, gemi benzeri ne olduğu belirsiz, emsalinin nasıl kullandırıldığı/hesaplamalarının nasıl yapıldığı belirsiz yapılara dokunamayanlar..
Yılmaz Özdil’in Ege kıyılarına yakın villasının benzer kaçak bölümleri için, “daha sonra tekrar kullanılabilme ihtimali var. Belki izin alınır. Belki bir başka yerde kullanılır” diyerek.
Kiremitler özenle çatıdan toplanırken..
Gelip, Hiranur Vakfı’nın konteyner bile diyebileceğiniz bir yerine göz diktilerse..
İnadına inadına..
“Biz burayı yıkacağız” diye, bütün işlerini güçlerini bırakıp, oraya odaklandılarsa..
Ve bu işi, sanki başka türlü yıkımı mümkün olmayan bir devasa bina varmış gibi, iş makinesi kırıcıları ile yapmaya kalkarlarsa.
Eyyy! CHP’ye kefil olan Saadet Partisi Genel Başkan Temel Karamollaoğlu..
Kefaletinizi gösterin diyeceğim ama..
Yıkım tamamlandı bile..
İşlem bitti bile..
Bir açıklamanız olacak mı?
Beraat kandili gecesi, cumhurbaşkanı adayınızı, Kemal Kılıçdaroğlu olarak açıkladınız..
Yanına iki de yardımcı kararlaştırdınız..
Haydi görelim..
O iki yardımcının birisi, vakfın yerini yıkıyor..
Ve siz sesinizi çıkaramıyorsunuz..
Biz bu adamları çok iyi tanıyoruz..
Örnekler bir tane, iki tane değil..
Hiranur Vakfı’nın tek katlı yapısını iş makinesi ile yıkan Ekrem İmamoğlu’nun belediyesine ait İETT de, aynı gün sosyal medyaya yansıyan görüntülerde..
Bir metrobüsü kepçe ile parçalıyordu..
Metrobüse bakıyorsunuz.
Dış görünüşü ile herhangi bir eksiği görünmüyor..
Ama olabilir, esas aksam motordur.. O da yanmıştır, tamiri kendisinden pahalıdır..
Her ihtimali dikkate alarak söylüyorum..
Pırıl pırıl dış görüntüsü olan bir metrobüs..
Vicdansızca.. Nasıl bir iş bilmezlik içinde olduklarını ispatlarcasına,.
Tepesine tepesine, kepçe ile vurularak tamamen demir-cam yığını haline getiriliyor..
Bakıyorum otobüsün lastiklerine..
Gıcır gıcır..
İnsaf edin ya..
Verin bir parçacıya..
Lastiğinden civatasına kadar her şeyini değerlendirir..
Ama bildikleri tek iş, yıkmak.. Hurdaya çıkarmak..
Görüntüler yayınlandıktan sonra, açıklama yapıyorlar:
“İDDİA: İETT’ye ait metrobüsler iş makineleriyle parçalandı.
GERÇEK: Görüntüler, Ayazağa Garajında hurdaya ayrılan ve firması da iflas eden Phileas marka eski metrobüs araçlarının Makine Kimya Endüstrisi (MKE) tarafından taşınma öncesi parçaya ayrılma işlemine ait.”
Ahlaksızlar..
Sahtekarlar..
Yetimin, gurebanın hakkını yiyen vicdansızlar..
Hurdaya da ayrılsa..
Bir metrobüs.. Kepçe ile tepesine tepesine nasıl vurulur..
Sizin millet malına bakış açınız bu mu?
İzleyin videoyu..
Camlarından, kapısına, körüğüne, korkuluklarına, belki koltuklarına kadar..
Her şey gıcır gıcır..
Tepesine iş makinesinin kepçesi ile bir vuruluyor..
Tıpkı, Hiranur Vakfı’nın küçücük yerine, iş makinesinin kırıcısı ile vurulduğu görüntüde hissettiğim gibi..
Kendi kafama, tokmak ile.. Balyoz ile vurulmuş gibi oldum..
Evimizde/işyerimizde geri dönüşümleri, kâğıdı kâğıt olarak, plastiği plastik olarak, camları cam artıkları olarak toplayıp, ilçe belediyelerinin ayrı ayrı tahsis ettiği kutucuklara atmayı ilke edinmiş bir insan olarak söylüyorum.
Bunlar millet düşmanı.
Milletin malının düşmanı..
Vatan sevgisi diye, ahlak diye, devlet malını koruma diye küçücük bir dertleri olmadığından eminim..
Yoksa..
O metrobüsü parçalamak var iken..
Tepesine tepesine vurarak, metal, cam, plastik her tür değişik bölümlerin üst üste hurdalaştırılmasının başka ne sebebi olabilir?
CHP’nin ne olduğu, her değişik olayda, tekrar tekrar yüzüme çarpıyor..
Benim çağrım, dindar tabana.. Bu partiye, bu partiye gönül vermiş olabilirsiniz.
Vefa diyebilirsiniz..
Hepsine saygım var.
Ama buyrun, bir dini vakfın yapısını kırıcı darbeleri ile iş makineleri ile saldıran CHP..
Bir metrobüsü.. Velev ki çalışmaz durumda olsun.. Parçalara ayırmak yerine, tepesine dozerle vurarak hurdasını çıkarmaya kalkışan anlayış..
Onlarca yıldır bildiğimiz, tanıdığımız CHP zihniyetidir..
Bunlar uslanmaz.
Bunlar helallik dilemez..
Bunlar ellerine güç geçsin, tüm dini vakıfların kapısına kilit vurur..
Umarım, dindarların gözünü, Hiranur’un tepesine indirilen o kırıcı açar..
Umarım.
Yoksa.. Her şey geçmiş olacak..
