• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Haşim abi, akit yazarlarını susturmak istiyor!

03 Aralık 2014
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

İşe bakın..

Ülkedeki düşünce özgürlüğünün, insan haklarının teminatı olarak gösterilen Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı olan zat, iki ayrı gazeteciye dava açıp, 4 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmalarını istiyor..

Akıl kârı mı bu?

Değil.

Ama ayniyle yaşanıyor..

Haşim abi, Genel Yayın Koordinatörümüz Hasan Karakaya’nın bir yazısı için..

İlaveten yazarımız Mehtap Yılmaz’ın bir yazısı için..

Şikayette bulunmuş.

İkisi için de dava açılmış.

Kamu görevlisine hakaretten, ceza davalarının birinin duruşması yarın..

Diğerinin de Şubat’ta..

Akit yazarlarına bu muameleyi reva gören Haşim bey, haberturk’un yazarı ile, Hürriyet’in yazarı ile gündem oluşturmaya çalışıyor, özgürlük nutukları atıyor..

Ne derece tutarlı bir davranış bu, sizce?

Bence hiç de tutarlı değil..

Tivitır kararına gelince..

Haşim abiyi tutamıyoruz.

“Özgürlük” diyor..

Başka bir şey demiyor..

“Sınırlanamaz” diyor..

“Engellenemez” diyor..

“Haktır” diyor..

“Hemen müdahil olmak gerekir” diyor..

“Geciktirilemez” diyor..

Diyor da diyor..

Ama iş kendisine gelince..

“Savcı bey, bana hakaret edildi. 4 yıldan az olmasın isteyeceğiniz ceza” deyip, imzalıyor dilekçeyi..

Tivitır serbest olsun ki..

Feysbuk özgür olsun ki..

İsteyen Cumhurbaşkanı’na küfretsin..

İsteyen Başbakan’a istediğini söylesin..

“Bakan”lar kim ki?

Kimliği belirsiz hayali şahıslar bile, istedikleri argo kelimelerle, Bakanlar Kurulu üyelerinin tamamını itibarsızlaştırsınlar..

Ama Haşim beye sıra gelince.

Zinhar..

Ona dokunamazsınız.

Ona eleştiri yöneltemezsiniz..

Ona tek kelime edemezsiniz.

Ederseniz..

Kendinizi anında, sanık sandalyesinde bulursunuz..

İnsan hakları temelindeki bir yüksek mahkemenin başkanının, gazetecileri cezaevine gönderme çabasına girmesinin yanlışlığı bir kenara..

Haşim abinin yaptığı, şu açıdan da yanlış..

Haşim abi, rahat durmuyor..

Gidiyor, Muharrem Sarıkaya’ya konuşuyor.

Muharrem Sarıkaya, Haşim abinin söylediklerini yazıyor.

Sonra Haşim abi, Muharrem Sarıkaya’ya söylediklerini, Taha Akyol ile düzeltiyor..

İyi de, Taha Akyol sizin basın müşaviriniz mi?

Muharrem Sarıkaya yalan yazdı ise..

Yapacağınız iş belli.

Yazacaksınız bir düzeltme yazısı..

Göndereceksiniz, gazetenin sorumlu müdürüne..

Bir gazeteciye söylediğini, diğer gazeteci ile düzeltmeye niye kalkışıyorsunuz ki?

Direkt yalan yazana yollasanıza düzeltmenizi...

Sekretaryanız “da”ları ne zaman ayrı, ne zaman bitişik yazacağını bilmediği gibi, hukuk servisiniz de, bir yazıya nasıl düzeltme gönderileceğini bilmiyor mu, yoksa?.

Kaldı ki..

Bize yaptığı gibi..

İki satırlık şikayet dilekçesi de, Muharrem Sarıkaya için yazabilirdi, Haşim abi..

“Benim söylemediğim sözleri, bana atfen yazarak, hem kamuoyunun tepkisini üzerime yöneltmiş, hem de benim suç niteliğinde sözler sarfettiğimi iddia ederek, kişilik haklarıma saldırmıştır. Ben o kadar hukuk cahili miyim ki, daha görüşülmeye başlanmamış dosyanın sonucu hakkında yorum yapayım. Sarıkaya’nın yazdıkları iftiradır. Cezalandırılsın” diyecekti..

Savcımız da hemen davayı açacaktı..

Akit yazarlarına karşı, hemen koşup savcılığa şikayet dilekçesi veriyorsunuz ya..

İşte o dilekçeden..

Direkt hedef alınmadan, dolaylı olarak eleştiri getirilmesine bile tahammül edemeyip savcılığa koşuyorsunuz da.. 

Türkiye gündemini bile sarsacak şekilde, bir yüksek mahkemenin başkanına açıkça yalan bir konuşma yaptıran Muharrem Sarıkaya için, niye savcılığa müracaat edilmiyor?

Söylenmeyen sözü, söylenmiş gibi gösterip ülkeyi karıştırana hoşgörü..

Dolaylı olarak eleştiri yapana dava..

Biz şamar oğlanı mıyız, Haşim abi?

Gelen vuruyor, giden vuruyor!

Haşim abinin Taha Akyol’a söyledikleri dün Hürriyet’te yayınlandı..

Haşim abi ile Taha Akyol telefonda yazılacakları istişare ederken, ben de aynı konuda düşündüklerimi kaleme alıyordum..

İki yazı da dün yayınlandı..

İki yazıda da ana eksen, “baraj ile ilgili davanın süresinde açılıp-açılmadığı” konusu..

Anayasa Mahkemesi’ndeki yüksek yüksek hakimlerin tek işi bu..

Almışlar dosyayı, günlerce incelemişler. Raportör rapor hazırlamış, 7 kişilik komisyon “Bu bizi aşar” demiş, sonunda geldikleri nokta: “Bu dava süresinde mi?” noktasında düğümlenmiş..

Ben dosyayı görmeden, kenardan köşeden aldığım bilgilerle ezbere hatırlattım, “Bu dava süresinde değil” diye..

Bu durumda, Haşim abiye bir ikazda daha bulunmak gerekmez mi: 

Bu kadar basit bir konuyu, çok önemli bir mesele gibi; kim, niçin ülke gündemine soktu?

Açıklarsanız, seviniriz Haşim abi..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23