• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Biz öldükten sonra o masalları anlatırsın, Altaylı!

07 Ocak 2024
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

“İmanın temeli nedir”, sorusuna verilecek öz cevap, “La ilahe illallah. Muhameddur resulullah”tır..

Yani.. “Allah’tan başka tapılacak hiç kimse yoktur.. Muhammed (sav) Allah’ın elçisidir..”

Bu cümlenin yazılı olduğu bir bayrağı elinde taşıdığı için, boynunda Ayyıldızlı Türk bayrağı da bulunmasına rağmen, ne yaptığının farkında olmayan doldurulmuş bir ırkçının yumruklarına muhatap olan vatandaşımıza “geçmiş olsun” demesi gerekirken..

Yumruk atan ırkçıya “eline sağlık” diyen Fatih Altaylı’yı, hafta içinde savcı ifadeye çağırmıştı..

Sabahın köründe, milyon dolarlık konutuna gelen polisler gözaltına almadı.

“Emniyette bir gün geçireceğiz” diyen olmadı..

“Haplarımı alamadım.. Avukatım ilaçlarımı getirmek istemiş, emniyet izin vermemiş” muhabbetleri olmadı..

Ama ekabirlik tam gaz..

Devlete saygısızlıkta milim taviz yok.

Savcının çağrısı üzerine, Altaylı ifadeye gitti..

Yumrukçuya dediği “Eline sağlık” övgüsünden kıvırttı..

“Ben yumruk atılması için demedim” numarasına yattı..

Sonrasında durumu öylesine ajite etti ki..

“Hayatımda ilk kez basın suçundan ifade verdikten sonra nöbetçi mahkemeye sevk edildim” dedi..

Böylece öğrenmiş oluyoruz ki, yumruk atan bir kişiye, “Eline sağlık” demek, “basın suçu” imiş!

Utanmazlığın bu kadıran pes..

Bu ülkenin dindar insanlarına küfrederlerken..

Kendi kızlarını ülke dışında yüksek lisans yapmaya gönderip, bir de onları ziyaret etme konforlarından milim taviz vermek istemediklerini, bu vesile ile öğrenmiş oluyoruz..

Kızını yurtdışına yüksek lisansa yollayan Altaylı’nın, bu ülkenin Anadolu çocuklarına “fahişe” dediğini hatırlatıp, savcı ifadesi sonrasında anlattıklarına dönelim:

“Mahkemeden tek bir talebim oldu. Senede bir iki kere yurt dışında yüksek lisans eğitimi yapan kızımı görmeye gidiyordum. Bu ülkeye ihanet edip kaçan şerefsizlerden olmadığım için de kaçacak halim yoktu. Bu talebim kabul görmedi elbette.”

Beyefendi sabahın köründe gözaltına alınmamış..

Bir gün emniyette bekletilmemiş..

Çağrı yapılmış..

İfadesini verdiğinde, “Sen bizimle alay mı ediyorsun. Yumruk atıldıktan sonra ‘eline sağlık’ paylaşımı yapıyorsun.. Sonra da buraya gelip, ‘sosyal deney yaptım’ diyorsun.. Biz de seni sosyal deneye mi tabi tutalım’ diyerek, hakkında tutuklama kararı verilmemiş..

Sanki tutuklanmaması çantada keklikmiş gibi..

“Tek talebim oldu” diyor..

Dua et Altaylı, seni tutuklamamışlar..

Anıtkabir’de yıl sonu gerçekleşen olayda, bir-iki lüzumsuz söz sarfeden adamın suçu ne idi ki, tutuklandı?

İki ay önce, piyangocu Nimet Özden’in (vicdanını rahatlatmak için olsa gerek), şans oyunlarından kazandığı para ile yaptırdığı (oluyorsa eğer) camide, cuma hutbesini okuyan imamın bir cümlesine kızıp, camiyi terkeden ve Atatürk düşmanı ilan edilen genç, 40 gündür tutuklu iken, Fatih Altaylı’nın ayrıcalığı ne ki, “Tutuklanmayacağım garanti. Yurtdışındaki kızımın yanına arasıra gitmek istiyorum, engel olunmasın” diyebiliyor?

Senin kızın, yurtdışında yüksek lisans yapmaya gitti ise, senin de burada yumruk yiyenlere hakaret edip, yumruk atanlara ‘eline sağlık’ deyip, kızını gerekçe göstererek tutuklanmama hakkın mı oluyor?

Senin kızının, yurtdışında yüksek lisans yapma, senin de istediğine küfredip sonra da ‘kızımı göreceğim’ diyerek tutuklanmama hakkın var da..

Bu ülkenin öz be öz çocuklarının, ülkelerinde üniversiteye başlarındaki örtü ile gitme hakkı yok muydu?

Ki, o başörtülü kızlara “fahişe” diyebilmiştin..

O sözlerinin hesabı sorulmadığı için de..

Şimdi hâlâ, bir dindar gördün mü, “Alçaklar. Şerefsizler” diye saldırmaya devam ediyorsun..

“Biz öldükten sonra o masalları anlatırsın” dedim.

Sebebini de yazayım..

Altaylı, yumrukçuya “geçmiş olsun” dediği için çağrıldığı savcı ve hakim ifadesi sonrasında, avukatının ağladığını anlatıyor..

“Beni asıl üzen ise 40 yıldır avukatlığımı yapan (...) Rezzan Aydınoğlu’nun bu karar üzerine hüngür hüngür ağlaması oldu. Gözyaşlarının nedeni karar değil, hukukun düşürüldüğü durumdu.” diyor.

O zaman ben de şahitliğimi anlatayım..

Fatih Altaylı, 28 Şubat sürecinde, üniversitede okuyan başörtülü öğrencilere “fahişe” hakaretini etmiş...

Rahmetli Hasan Karakaya ağabey de, başörtülü öğrencilere “fahişe” diye hakaret edilmesinin cevabını, okkalı şekilde, onun anlayacağı dilden akit gazetesinde vermişti..

Fatih Altaylı, “Ben bir halt ettim. O da bana basın yoluyla cevabını verdi. Yüreğim yetiyorsa, ben de ona, basın yoluyla cevabını vereyim. Yüreğim yetmiyorsa, susup oturayım” diyeceğine.

Koştu mahkemeye, dava açtı.. Hasan Karakaya ağabeyi ve gazeteyi dava etti.

Kimdi avukatı?

Rezzan Aydınoğlu..

28 Şubat sürecinin o tarihdeki brifinglenmiş hakimlerinin baktığı dosyada, “Karakaya’nın yazısında hoş olmayan sözcükler olsa dahi, buna sebebiyet veren davacı Fatih Altaylı’nın bizzat kendisidir. O üniversiteli kızlara fahişe dediği için, bu yazı kaleme alınmıştır. Dava konusu yazıya kendisi sebebiyet verdiği için, davanın reddini talep ediyoruz” savunmasını yaptık, Yargıtay içtihadları ile de, savunmamızı teyid ettirdik.

Hukuka bağlı bir hakim, bu gerekçeyi kabul eder, ve o davayı reddederdi.

Ama 28 şubatçı hakimler, 28 Şubatçı Fatih Altaylı’yı korudular ve davayı aleyhimize sonuçlandırdılar..

Altaylı’nın avukatı Rezzan Aydınoğlu, şimdilerde “basın suçundan tutuklama isteği olur mu, yurtdışına çıkış yasağı olur mu” diye, hayretler edip, ağlıyor ya..

O tarihde, basında yazılmış bir makale sebebi ile icra memurunu yanına alıp, “Gazetenin bobinlerini gösterin. Gazetenin basıldığı gazete kağıdını haczedeceğiz” dediğini hatırlayıp ağlasa, daha iyi ederdi..

O tarihde Rezzan Aydınoğlu ve görevlendirdikleri, matbaaya gelip gazete basılacak kağıdı haczetmek istediğinde kendilerine sordum:

“Siz hiç utanmıyor musunuz. Müvekkiliniz, bu ülkenin kızlarına fahişe diyor. Siz üstelik bir kadın olduğunuz halde, hemcinslerinize durduk yerde hakaret eden bu kişiyi savunuyorsunuz. Bir de utanmadan, kazandığınızı iddia ettiğiniz davadaki üç kuruş için, bir gazetenin kağıdını haczettirmeye kalkıyorsunuz.”

Şimdi “hukukun düştüğü durum” diyerek “Benim müvekkilim de olsa, yumruk atan bir kişiye kimse eline sağlık diyemez. Bu söyleniyorsa, söylenebiliyorsa yazıklar olsun savcılarımıza, hakimlerimize..” diyerek ağlaması gereken Rezzan hanım, yumrukçuya ‘eline sağlık’ diyen Altaylı’nın avukatlığını yapıp, tutuklanmaya sevkedilmesine ağlıyor..

Bunlardaki tam Yahudi taktiği.

Hem dayak atıyorlar..

“Alçaklar, şerefsizler..” diye hakaret ediyorlar.. Bir ırkçının attığı yumruk için “Eline sağlık” diyorlar..

Sonra da ağlıyorlar..

“Bizi dövüyorlar” diyorlar..

Bir gazetenin basılacağı kağıdı bile haczedecek kadar basın hürriyetine düşman olanlar..

“Basın suçundan adam mı tutuklanır” diye, hayret edip, ağlıyorlar..

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ali

Gazzede açlık ve ölüm kol gezerken Müslümanın başka bir gündemi olamaz.her gün gazze her yer Filistin.!

Kul

Dinde reform isteyen bay Kemal emekli oldu... .....
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23