Çöpe atılan milyarlar, çöpe atılacak sistem
TYT-AYT, LGS açıklandı. Sisteme göre evlatlarımızın % 90’ı başarısız, beceriksiz, yeteneklerini geliştirmemiş.
LGS’de % 90’lık kitlenin başarısız ilan edileceği belliydi çünkü öğrencinin % 10’u seçiliyor.
TYT-AYT’de sınava girenlerin sadece üçte biri bir üniversite ve yüksekokula yerleşebiliyor; fakülte ve yüksekokulların kontenjanı bu kadar. Sınava giren 2.592.390 öğrencinin üçte ikisi dışarıda kalacak. Bu da önceden biliniyor.
Öğrencilerin matematikten 40 soruda 5.5’ini; fen bilimlerinde 20 soruda 3.7’sini Türkçede 40 soruda 18’ini çözdü demenin bir anlamı yok. TYT-AYT sıralama yapıyor, bilgi ölçme sınavı değil.
Üniversite ve yüksekokullara yerleşen 900 bin civarındaki öğrencinin 600 bini kazandığı yeri beğenmiyor, seneye tekrar sınava giriyor, bunların 200 bini yeniden yerleşiyor. Bu sınav sarmalı sınav sektörünü doğuruyor.
TYT-AYT nerdeyse 200 bin öğrenci için yapılıyor.
2 milyon 400 bin öğrenciyi neden yoruyor; sonra da başarısız, beceriksiz, yeteneksiz ilan ediyor, başarısız damgası vuruyorsunuz?
200 bin kişi için yapılan sınava 2.592.390 kişi hazırlanıyor. Dershanelere, kurslara, özel okullara gidiyorlar. Milyonlarca lira para harcıyorlar. Özel okullar LGS’de çok yüksek puan alan öğrencilere burs vererek kayıt yapıyor, üniversite kazanan bu öğrencilerle reklamlar yapıyorlar.
Bir sınav sektörü kurulmuş, milyarlar harcanıyor.
Dershaneler, kurslar, özel okullar; üniversitelerin kontenjanını artıramaz. Öğrencilerin bilgisini, beceresini, artırıp yeteneklerini artırmıyor. Olsa olsa birkaç öğrenciyi öne geçiriyor. Hepsi bu.
Milyarlar çöpe gidiyor.
Bu parayla yeni üniversiteler açsak çok iyi bir yatırım olur, üniversite okumak isteyen yavrularımız isteklerine kavuşurlar.
Okullardaki eğitim LGS, TYT- AYT ayarlı. Merkezi sınavlarda soru gelmeyen derslerin önemi yok. Anlatılanların değeri yok. Sanat, ilim, irfan, ahlak, erdem, yardımlaşma, dayanışma hikâye…
Merkezi sınav, bütün değerleri değersizleştiriyor. Öğrenciler birbiriyle yarışıyor, birbirini geçilmesi gereken rakip görüyor.
Eğitim camiasında dostlarım, arkadaşlarım, okuyucularım var.
Sınav sarmalını konuştuğumuzda soruyorum:
“Üniversite okuyabilecek öğrencileri sınıf öğretmenler kurulları seçemez mi?”
- Seçer, diyorlar.
Öğretmenlere yetki ve sorumluluk vermemiz, onları bu yetkiyi kullanacak şekilde yetiştirmemiz gerekir. Aslında öğretmenler okullarda sınav yapıyor, not veriyor, öğrenciyi değerlendiriyor. Merkezi sınavlarla bu ölçme ve değerlendirmeler yok sayılıyor.
NE YAPMALI?
Almanya’da bir öğrencinin akademik eğitim yapıp yapamayacağına ilkokul öğretmeni karar verir. Öğretmen notları 70-100 arası öğrencileri Gymnasium denen akademik liselere seçer. Notları 60’a kadar olan öğrenci normal ortaokula gönderilir. Notu 61 ile 69 arası öğrenciyi öğretmen, akademik liseye göndermeyecekse veli, öğrenci ve ilgilileri ikna edici bir rapor yazar.
Veli, bu rapora itiraz edebilir. Milli eğitim müdürlüğüne dilekçe verir. Milli eğitim, öğrenciyi en yakın akademik liseye gönderir, öğrenci bu okulda 15 gün ders görür. Öğretmenler 15 gün sonra sınav yapar, akademik eğitim yapıp yapmayacağına karar verirler. Veli bu karara uymak zorundadır.
Ne sınav sektörü var ne merkezi sınav.
Hans’ın yaptığını Hasan; Eva’nın yaptığını Havva da yapar.
Almanya’da lise bitirme notları ile öğrenci üniversitelere girer. Notlar, sıralamayı belirler.
Bazı meslektaşlarım, sen safsın, bizde suiistimaller, torpiller olur, diyorlar.
Hemen şunu ilave edeyim. Şişirme notlarla akademik liseye giden öğrenci bu okulu bitiremez. Öğretmenler işini sıkı tutar ve yetenekli öğrenciye yol açar, haksızlıkla gelmiş olanı geldiği okula gönderir.
Şişirilmiş notlarla üniversiteye giren öğrenci orayı bitiremez. Öğretim görevlileri işlerini ciddiyetle yaparlar ve yeteneklerini geliştirmemiş öğrencileri mezun etmezler.
Akademik liseye gönderdiği öğrenci başarısız olursa öğretmen itibarsızlaşır, meslektaşları arasında değersizleşir. Ayrıca işini iyi yapmayan soruşturmalarla ayıklanır.
Öğretmenlik bilgi, bilgelik, dürüstlük ve sorumluluk isteyen bir meslek.
Biz öğretmenimize ve insanımıza güvenmiyoruz.
Seçmeli Kur’an, siyer, temel dini bilgilere girmek isteyen dilekçe veriyor; bu derslere girmek istemeyen dilekçe vermeli. Merkezi sınavlar devam ettiği sürece Türkçe ve matematik gibi 40’ar soru sorulmalı. Bu dersleri seçmeyenler ahlak dersi görmeli.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu “milli, manevi değerlere bağlı” nesil yetiştirmeyi hedefler. YKS’de soru çıkmayan dersleri öğrenci önemsemiyor, seçmeli dersler seçilmiyor.
Öğrencinin neredeyse % 90’ını başarısız, beceriksiz, yeteneksiz, tembel ve kötü ilan eden bu saçma sapan sistem çöpe atılmalı. Okulu merkeze alan bir eğitim sistemi geliştirilmeli.