Diplomalı işsizler
Vatandaşla iç içe olmayı gerektiren bir meslek sahibi olarak, ülkemizin içinden geçtiği mayınlı arazide yaralanmış insanlarımızın yaşadığı güncel sorunlara vakıfım.
TUİK verilerine göre yeniden çift haneye çıkan işsizler ordusundan çok, iş beğenmeyen, elini ılıktan soğuğa vurmadan kısa yoldan varlık sahibi olma hayali içinde yaşayan gençler var.
İş beğenmeme var.
Tembellik var.
Fabrikasının üç vardiya çalıştığını ve eleman bulmakta zorlandığı için yabancı çalıştırmak zorunda olduğunu söyleyen çok sayıda iş insanı tanıyorum.
Özellikle hizmet sektöründe en büyük sorun eleman bulmak.
Geçtiğimiz hafta sonunda bir dostumun iş yerine paça çorbası içelim diye gittim. İş yeri kapalı olunca hayırdır inşallah diyerek telefonla bilgi almak istedim.
Aldığım bilgi kelimesi kelimesine şöyle; “eleman sıkıntısı çekiyorum. Ancak bir vardiye için eleman buldum, onların da üç tanesi yabacı uyruklu.”
Benzer yakınmaları bugünlerde her kesimden duyabilirsiniz.
Üniversitelerimiz maalesef işsizler ordusuna eleman yetiştirme kurumu haline gelmiş ve diplomalı işsizler üretiyor.
Son birkaç yıldır durumun vahametinin anlaşılmasından olsa gerek mesleki eğitim ile ilgili hummalı bir çalışma var.
Özellikle ara elemana nerede ise her iş kolunda ihtiyaç var.
Dilimin döndüğünce bendeniz bu konularda yönlendirme yaparken aman ha diye dikkat diyorum ve diplomalı işsizler ordusuna yeni elemanların katılmasına engel olmaya çalışıyorum.
Üniversite diploması günümüzde iş bulmak için gerekli bir evrak değil artık.
Bir firmada yöneticilik yapan bir dost bu sorunla ilgili şöyle demişti:
“mühendis ihtiyacımız olduğunda verdiğimiz ilanda ülkemizdeki iki veya üç üniversiteden mezun olanlarn CV’lerine bakıyor ve onlar arasından mülakata çağırıyoruz” demişti.
Bugün ülkemizde bir kesimin nefret söylemi ile itip kaktığı Suriye, Afgan ve Türki Cumhuriyetlerden gelerek ara eleman ihtiyacını azaltmasa, bambaşka sorunlarla uğraşıyor olacaktık.
Bundan dolayı da sosyal medyada bir kesimin tüm bu gerçekliklere rağmen yabancı düşmanlığı yapmasının altındaki gerçek sebebi merak ediyorum.
Bunun da altından Tayyip düşmanlığı çıkarsa hiç ama hiç şaşırmam.
•
Hacı bacı abla
Siyaset gündemi seçime doğru hızla yol alıp ortalığı toz duman ederken, hergün yeni bir garabetle karşılaşmak da artık vakayı adiyeden oldu.
Son bir hafta içerisinde ne değişti bilemem ama hacı bacı ablamın Rabbi yesirlisi birden ay gibi parladı veya parlatıldı.
Öğlen camide, akşam dansta.
Güç zehirlenmesinin verdiği sarhoşlukla ağzına geleni akıl süzgecinden geçirmeden ve hesap kitap yapmadan söyleyince düştüğü çukurun derinliğine bakma ihtiyacı bile hissetmiyor.
Ene… ene…ene.
Ben, ben … ben.
Sosyal medya trollerinin marifeti ile görüntülü ve yazılı basının gözdesi haline getirilen hazrete verilen gaz nasıl bir şeyse, hazretin aklını başından aldı ve hesapları kitapları karıştırmaya da başladı.
Güzel İstanbul’u çapsızlara emanet etmenin bedelini tüm İstanbullular olarak ödemeye devam ediyoruz.
Korkunun ecele faydasının olmadığının bilinci ile ülke ve devlet çapsızlara emanet edilirse ölümden ölüm beğenmek durumu ile karşılaşmak içten bile değil.
Aklı selim böyle bir savrulmaya müsaade etmemeli.
Cennet vatan çapsızlara emanet edilmemeli.
Bulunduğumuz coğrafya, kurtların yediği kuzu örnekleri ile dolu.
Son Irak seyahatimde bunun acı gerçekleri ile bizzat yüzleştim.
Yıkılmış, hakkın hukukun olmadığı güçlülerin çizmelerinin altında ezilen başları gördüm ve çukurun bir seviye olduğunu söyleyen merhum üstad Necip Fazıl’ı hatırladım.
Cennet vatanım bu savrulmayı ve pespayeliği hakketmiyor.
Bu haftalık da bu kadar.
Kalın sağlıcakla.