• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Akif Bedir
Akif Bedir
Akif Bedir
TÜM YAZILARI

Ölüm bir defa gelecek

23 Ağustos 2023
A


Akif Bedir İletişim: [email protected]

İyi ile kötü, güzel ile çirkin, hak ile batıl, doğru ile yanlış arasındaki savaş sonsuza kadar devam edecektir.

Zulüm, vahşet, güç, acımasızlık, haksızlık, kıyım, imanın ve inancın karşısında dün olduğu gibi bugünde, yarın da yenilecek, yok olacaktır.

Zafer hakkın ve inananların olacaktır.

Ölüm/şehadet ise bu zaferin özgürlüğe, sonsuza ve yeniden dirilişe ulaşım gerçeği olarak vardır.

Madem ölüm tek bir defa gelecek o da neden Allah için olmasın?

Doğuyoruz, yaşıyoruz, ölüyoruz. Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yaşıyoruz, ama nedense, yarın ölecekmiş gibi ahiret için hiçbir faaliyet yok.

Gerçekten ölecek miyiz? Veya niçin yaşıyoruz? Ölmek için mi? Ya da, niçin ölüyoruz? Yaşamak için mi? Yoksa her ikisi de mi? Ölmek için yaşıyoruz, yaşamak için ölüyoruz.

Ölmek için yaşadığımız doğru. Hatta ölmek için ölü gibi yaşıyoruz.

Yaşamak ve ölmek. Sizce neyi ifade ediyor bunlar?

Yaşayan bir sürü canlı var. Farklı olan insanın, farkını nasıl fark ettirmesi gerekiyor?

Doğru ya, bir insan olarak diğer varlıklardan farklı olmamız gerekiyor. Sadece, “farklıyız” demekle de farklı olunmuyor ki.

Bizde akıl var da biz ne yapıyoruz? Devamlı olarak midemizi ve belimizi düşünüyoruz. Bu şekilde bir düşünme hayvanda da var. Ama daha farklı şeyleri düşünerek hayvandan farkımızı ortaya koyabiliriz.

Mesela ölümü düşünerek.

Ölümü düşündünüz mü? Ölüm nedir? Canın tenden çıkması mı? Bedenin, kemik torbası olup, olduğu yere yığılması mı? Hareketsizlik hali mi? Yoksa bir son mu?

Evet, ölüm bir son mu? Bitiş noktası mı? Yaşayış şeklimiz, ölümün bir son olduğunu anladığımızı ortaya koyuyor. Evet, yaşayış şeklimiz, “bizim için hayat bu dünyadan ibarettir, ölür ve unutuluruz” gibisinden düşündüğümüzü açıkça ortaya koymuyor mu?

O zaman yaşamanın ne anlamı kaldı, tez elden ölüp unutulmak varken? Niçin boş yere çile çekelim, bu dünya telaşesi ve kaygılar niye? Ama kendimizi de öldüremiyoruz. Korkuyoruz.

Bir şeylerden korkuyoruz. Evet, evet ölümden korkuyoruz. Her ne kadar yaşantımız alışkanlıklarımızın çocuğu olarak yaşamaktan farkı olmasa da ölümden korkuyoruz.

Sahi, ölümden bu derece niye korkuyoruz? Hem korkuyoruz, hem de hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz.

Bu ne tezat böyle? Aslında biz ölümden/ölmekten korkmuyoruz. Asıl korkumuz, öldükten sonra ne olacağımız.

Ölüm, bazı şeyleri gizleyen bir perde.

Ölüm, dünya hayatının son kapısı.

Ölüm, adımların farklılaşması.

Ölüm, bir düğüm noktası.

Ölüm, derin bir nefes alış.

Ölüm, bedenin, yolcu olan ruhu son durakta indirmesi.

Ölüm, büyük uyku.

Ölüm, yalan dediğimiz dünyanın, gerçek olduğunun farkına varılması.

Ölüm, ölüme hazırlananlar için özgürlüğün doruğa ulaştığı an.

Ölüm, acizliğin anlamı.

Ölüm, son geminin limandan ayrılması.

Ölüm gerçeğini artık kavramamız gerekiyor. Yaşamak için ölmek zorunda olduğumuza kesinlikle inanmamız gerekiyor.

Her ne kadar ölümü, yaşamımızla bir son, bir bitiş noktası olarak görsek da, kabul etmemiz ve hayatımızda uygulamamız gereken bir gerçek var ki, ölüm bir son değil, yeni bir hayat için diriliştir.

660 senesinin Ramazan-ı Şerif ayının 17. Cuma günü sabahı İbni Mülcem tarafından şehit edilen Hz. Ali sabah namazına giderken şu beyti okuyordu: “Ölüme hazır ol ki, ölüm kesinlikle gecikmez. Ölüm gelince artık feryat fayda vermez.”

Hz. Hamza’nın zırhsız olarak düşman saflarına saldırdığı. Sahabeden birinin “Ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara /195) ayetini hatırlattığında Hz. Hamza’nın şöyle cevap verdiğini hikâye eder: “Ölüm kimin nazarımda tehlike ise, ‘tehlikeye atılmayın’ emri de onadır.”

Haksız, adaletsiz ve ahlaksız bir savaşla dünyayı karartanlar, kan, acı, ıstırap, ölüm, parçalanış ve ırza tecavüzlerin bütün iğrençliğini küfrün mütecavizliğiyle sergilerken, savaşı bir direniş destanı haline dönüştürenler, İmam-ı A’zam kabrine gâvur ayağı değmesin, mescitler coni potiniyle kirlenmesin diye kendini feda eden Bağdatlı hamile kadın, kendini dinine kurban ederken hırsı, intikam duygusu, onuru ve inancıyla güce karşı koyuyor ve ilahi mesaj doğrultusunda ölümü seçiyor, Rabbinin cennetine ve rahmetine doğru koşuyor.

Ne mutlu onlara. Ne mutlu Rabb’leri katında diri olanlara. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

kyusuf

Akif Bedir kardeşim teşekkür ederim yazınız için.Hayattan ve gerçeklerden o kadar güzel bahsetmişsinizki.Rabbim hepimize temiz bir hayat ve temiz bir ölüm veya şahadet nasip etsin.

bir

Ne kadar önemli ALLAHcc yardımcımız olsun
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23