Nasıl bir Türkiye istiyoruz?
Türkiye’yi dünyanın önde gelen ülkeleri arasına sokan projelerin mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adayı olduğu yerli ve milli Cumhur İttifakı bir tarafta yer alırken, küresel çetenin bir araya getirdiği yedili masadan çıkan zillet ittifakı da karşı tarafta yer alıyor.
Cumhur İttifakı, bugüne kadar Erdoğan’ın yürüttüğü yerli ve milli siyaseti sürdürerek ülkemizin dünyada sözü geçen, halkının beklentilerini en iyi şekilde karşılayan bir yönetim vadediyor.
Emperyalist küresel güçlerin organizasyonuyla kurulan, birbirine benzemez yedi partinin bir araya geldiği zillet ittifakı ise, darbeyle ülkemizi emperyalistler adına ele geçirmeye çalışan FETÖ ve 40 yıldır bu toprakları kana bulayan PKK terör örgütüyle birlikte küresel çeteye teslim olan mandacı bir zihniyeti temsil ediyor.
Seçmen sandığa giderken günün sonunda ne istediğine karar vererek reyini kullanmalı.
Bağımsız, güçlü bir Türkiye mi istiyoruz?
Yoksa…
Küresel çetenin dileklerine ve Türk iç politikasına müdahalelerine, PKK’nın, FETÖ’nün kararlarına bağlı bir Türkiye mi istiyoruz?
Çin’den Amerika’ya, Libya’dan Azerbaycan’a, Ortadoğu’dan Afrika’ya, Türki devletlerden İslam ülkelerine kadar gittiği her yerden ses getiren, diplomatik zaferle dönen…
Türkiye’ye yan bakan tetikçilere, ağababalara anlayacakları dilden haykıran…
Avrupa’nın ortasında ikiyüzlü Batı’ya tarih dersi veren…
Libya, Akdeniz ve Karadeniz jeopolitiğine yeni denklem kuran bir lider mi istiyoruz?
Yoksa…
Erdoğan düşmanlığıyla bir araya gelmiş, emperyalist ülkeler ve terör örgütünden destek alan makam sevdalılarının ittifakına…
PKK ve HDP destekli 7’li masanın emperyalizmin bu coğrafyada kullandığı taşeron yapılanmasına…
Geçmişte Menderes ve Özal’a yaptıkları gibi meseleyi siyasallaştırıp kişisel nefret üzerinden niyetlerini gizleyen, görünür hedefleri Erdoğan olsa da asıl hedef Türkiye olan Türkiye düşmanlarına mı rey vermek istiyoruz?
Ülkemizin haklarını aleni bir şekilde gasp etmeye çalışanlara karşı sahada ve masada milletimizin hukukunu gözeten, uluslararası sisteme meydan okuyan…
Son yıllarda yaptığı stratejik ve askeri hamlelerle birlikte 50 yılı aşkındır çözülmeyi bekleyen nice meseleyi ülkemiz lehine olacak şekilde çözmeyi başaran…
Mavi Vatan Stratejisi’ni uygulamaya sokan, Doğu Akdeniz’e çökmeye çalışan ABD, Avrupa tetikçisi Yunanistan’ın kirli planlarını bozan, Yedi Devlet Bir Millet paradigması ile Birleşik Türk Devletleri’ne giden yol taşlarını döşeyen…
21. yüzyılı bir “Türkiye Yüzyılı” yapmak üzere yola çıkan bir lidere mi evet diyeceğiz?
Yoksa…
Okyanus ötesinden kulaklara üflenen emirlerle “Öcalan’a özgürlük, genel af ve özerklik” gibi milletin kırmızıçizgisi olan birçok konuyu pazarlık konusu yapan…
FETÖ’ye iade-i itibar yapma ve bütün vatan hainlerine yeniden eski görevlerine iade sözü veren…
Ülkemi içeriden ve dışarıdan yıkmaya çalışan güçler ile ülkemdeki sicili kabarıklar, şehide küfredenler, dolandırıcılar, PKK leşi müdavimleri, Apo hayranları, Mehmetçik’e çocuk katili diyenler ile aynı safta buluşan ve gerçek kimliği belirsiz bir taşeronu mü ülkenin başına getireceğiz.
Savunma, enerji, tarım, makine, ulaşım, dijitalleşme gibi stratejik önceliğe sahip sektör ve alanlarda “yerli ve milli” teknoloji hamleleriyle, milli yazılım ve donanımlarla küresel sistemde yükselişini sürdüren bir Türkiye…
Savunma sanayiinde başlattığı milli ve yerli hamleler ile dışa bağımlılığı azaltan ve kabiliyet gücünü yükselten bir Türkiye ve…
Bir taraftan Türkiye’yi bir cihan devletine dönüştürecek adımlar atarken diğer taraftan da küresel emperyalist statükoya kazan kaldırıp yeni ve daha adil bir dünyanın kuruluşunu dile getirerek meydan okuyan bir lider mi istiyorsun?
Yoksa…
Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü pazarlık konusu yapan, Cumhuriyetin yüz yıllık geçmişi ile hesaplaşma hayalleri kuranlarla ortaklık kuran…
Bu milletin inançlarıyla, değerleriyle, kültürüyle ve tarihiyle kavgalı olan, işbirlikçi, küreselci, ihanet şebekeleriyle ortaklık kuran, milli olmak şöyle dursun, yerli bile olmayan, Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atıp, geleceğimizi ipotek altına almaya yeminli…
Diktatörlük eseri, zulüm mesleği, inanç, tarih ve gelenek düşmanlığı ise vazgeçilmezi olan, düne kadar laiklik üzerinden, dindar muhafazakârları ötekileştiren ve kutsalına küfredenlerin yanında mı olacağına karar vereceksin.
Birbirlerine attıkları çamur, ettikleri küfür yüzlerine bulaşmışken birbirlerinin yüzüne bakabilen, ellerini birleştirip tokalaşabilen, “kumpasçı”lara, “yalancı”lara, “çıkar kavgacı”larına, “kirli pazarlıkçı”lara mı ülkeyi teslim edileceksin.
Hak, Batıl mücadelesinde, Hilal ile Haçın mücadelesinde kimin yanında olacaksın buna karar verip oyunu kullanacaksın.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Firavun’un karşısında olmak yetmez. Musa’nın da yanında olmak gerekir” sözünü aklımızdan çıkarmaz isek Türkiye için tek çözümün Erdoğan olduğu gerçeğinden hareketle işimiz kolaylaşır diye düşünüyorum.