150 yıllık köhne zihniyet
CHP YDK Üyesi ve İzmir Milletvekili Mahir Polat İzmir’in Dikili ilçesi kongresinde konuşma yapmış. Konuşmasında, “Tarihin en eşitsizlik ve adaletsizlik içeren seçimini yaşadık. Bizim Cumhuriyetimizde Cumhurbaşkanlığı yapan ahlaksız bir adam montaj kasetleriyle meydanlarda CHP’yi karaladı. Bunlar da bir karşılık buldu ve bunun karşılığında biz seçimi kazanamadık” ifadelerini kullanmış.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, bu ahlaksız mahlûkata gereken cevabı verdi: “Niteliksiz, beceriksiz ve milleti hakir gören zihniyetiyle Türkiye siyasetinde hiçbir varlık gösteremeyen CHP’nin ezik bir zevatı, layık olduğu çukuru yansıtan bir dil ile Cumhurbaşkanımıza hakaret etme terbiyesizliğinde bulunmuş. Bir ahtapot misali 7 koldan terör örgütlerine sarıldılar, umut oldular ve terör kamplarından yapılan destek açıklamalarına karşı cesaret gösterip tek bir laf edemediler. Haddini ve yerini bil Mahir Polat. Erdoğan, Türkiye siyasetinde temsil ettiği ve yaşattığı siyasi ahlakın damlasını damlatsa, sana okyanus gibi gelir, boğulursun” dedi.
Ben de bu kifayetsiz muhterise unuttuğu bazı gerçekleri hatırlatıp bu milletin iğrenç operasyonların, spekülasyonların, yalanların, şantajların, montajların yanında olmadığını yeniden aklına getireceğim.
Bre melun… Kaset, şantaj montaj deyince akla gelen siyasi parti CHP değil mi?
2010 yılında porno kaset operasyonuyla Deniz Baykal’ı CHP Genel Başkanlığı’ndan düşürerek Genel Başkanlık koltuğuna oturan kim?
CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’ın adının karıştığı yasak aşk, gizli kayıt ve şantaj gibi bir entrika romanında olması gereken bütün unsurların yer aldığı skandalın bir tarafında CHP İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Özgür Karabat, bir tarafında ise CHP’li Aynur Doğan, diğer tarafta ise bu çirkin görüntüleri yaymakla tehdit ederek 10 milyon lira isteyen CHP eski Arnavutköy İlçe Belediye Başkan Aday Adayı Cahit Alma yok muydu?
Kılıçdaroğlu’nu liderlikten indirmeye yönelik hamlelerde bulunan İmamoğlu’nun parti içindeki önemli isimlerle yaptığı gizli “online” toplantısı saniye saniye kayda alınıp internete sızdırılmadı mı?
14 Mayıs seçimleri öncesi Muharrem İnce, mahalle baskısıyla, tehditle Kılıçdaroğlu lehine adaylıktan çekilmeyince sosyal medyada kaset operasyonuna uğramadı mı?
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’yla ilgili ortaya çıkan kumar videosu, partideki kirliliğin başka bir boyutunu ortaya koymadı mı?
CHP’li Denizli Milletvekili Teoman Sancar “tecavüz, eşcinsellik, yolsuzluk, İstanbul Ataşehir, Bodrum Kuşadası üçgeni iddiaları”yla ilgili kaset yüzünden CHP’den istifa etmedi mi?
CHP Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi internete düşen uygunsuz görüntü kasetiyle, İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ise Bodrum’da birlikte görüntülendiği bir kadınla gündeme gelmedi mi?
İmamoğlu’nu destekleyen Tanju Özcan’ın yayınladığı, Kılıçdaroğlu’nun “Bu adamı atın” dediği video CHP’deki kaset savaşlarından ilk akla gelenler değil mi?
Bunlarda, küfür, hakaret, taciz, kişilik haklarına saldırı, nezaketsizlik, terbiyesizlik, ileri gitme, haddi aşma yani aklınıza ne geliyorsa hepsi var.
Bunlarda, kumpas var, yalanın alası var, rüşvet var, zina da var.
Bunların enaniyet, menfaat duyguları ön plânda, hile ve yalanın kabul edildiği bir iklimde hayat bulmaya çalışıyorlar. Bunların elleri bağlı, gönülleri kirli, zihinleri bulanık.
Bunlar, “gerilim siyaseti” oluşturarak, dilimizi, kültürümüzü, tarihimizi, kimliğimizi, sanatımızı darbeleyen, gizli protokollerle darbeleten ilkel, ilkel zihniyetli, vahşi bedevîlerdir.
Bunlar, kendi güçlerini ölümsüzleştirmek isterken tavırlarıyla, sözleriyle tahkir ve tezyife kaçan, demokratik ahlaktan yoksun bir avuç tuzu kurudur.
Bunlar, ideolojik mitolojilerinin, hurafelerinin kurbanı olan, adlarının önünde şaşaalı unvanlar bulunup muhalefet adına ortada dolaşan “tapınak şövalyeleri”dir.
Bunlar, sorunlara çözümün değil, sorunun parçası olmaya inatla devam eden, çözümsüzlük üzerinden ucuz siyaset yapan, negatif hava yayarak siyaseti geren, cepheleştirici siyaset taktiklerini tercih eden felaket tellallarıdır.
Bu “felaket tellalları”, korku tacirliği yaparak bir yandan milletimizin gönlüne perde çekmeye çalışmakta, diğer yandan ise demokrasimizin olgunlaşması ve geleceğini tehlikeye atmaktadırlar.
Bunlar, halkın coşkusunu göremeyen, feryatlarını işitmeyen, toplumu kendi adına karar veremeyecek ve güdülmeye mahkûm zavallılar olarak görecek kadar sefil olan, kafalarındaki plastik “izm”lere hizmeti ve çağdaş putperestliği şiar edinmiş olan, işbirlikçi ve çıkar ilişkileri olan, tahakküm altında okyanus ötesinden idare edilen kuklalardır.
Bu aziz millet pisliğin, kirin, yalanın, rüşvetin, zinanın yanında olmayacağını 1950’den beri bas bas bağırıyor, fakat bu dunkoflar bir türlü anlamıyor.