• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Şanlıdağ
Abdullah Şanlıdağ
TÜM YAZILARI

Suriye’deki tabloyu İslam dünyasının lehine çevirebiliriz

23 Aralık 2024
A


Abdullah Şanlıdağ İletişim: [email protected]

Suriye’deki tabloyu İslam dünyasının lehine çevirebiliriz

ABDULLAH ŞANLIDAĞ

Suriye’deki tablo öncesinde, yerelde ikinci parti durumuna düşmüş olan Ak Parti, 8 Aralık ile beraber devasa bir hikâyeye kavuşmuş oldu. Bu CHP olduğu müddetçe Ak Parti, daha çok hikâyelere imza atar.

Böyle tarihi fırsatları her zaman yakalamak mümkün olmaz. Ak Parti iktidarının bu olumlu ve de süper avantajı Türkiye’nin ve mazlum Suriye halkının lehine çevirmesi gerekiyor. Hem buradan Gazze’ye de bir çıkış yolu bulabiliriz.

Rusya ve İran’ın yorgun düşerek, Suriye’deki oluşan tabloya sessiz ve duyarsız kalmaları, hiç şüphesiz İslam dünyasının kısmen de olsa rahatlamasına ve Suriye’nin istikrarlı bir düzene kavuşmasına vesile olacaktır. Arap Baharı ile bu sevinci yaşayamayan İslam dünyası, son tablo ile rahat bir nefes alacaktır. Eğer Suriye düşüp parçalansaydı veya zalim Esad düzeni devam etmiş olsaydı, İsrail ve ABD’nin bölgedeki emelleri gerçekleşmiş olacaktı. Eğer Suriye’deki oluşan yeni tabloyu kendi lehimize çeviremezsek, Amerika’nın Kürt tabanlı terör devleti ve İsrail’in Arz-ı Mev’ud hayali inşası bitmeyecektir.

Gazze’de şu ana kadar bir kazanım elde edemedik. Aksine İsrail terör devletinin vahşet ve soykırıma dayanan politikası ve bölgede yürüttüğü savaş nedeniyle HAMAS, birçok liderini kaybetti. 

Hizbullah yara aldı. Lübnan perişan.. İran da izole edildi. Hiç şüphesiz Suriye’deki oluşan tablo, biz Müslümanlara yeni bir sayfa açtı. ABD›nin yeni müstekbir tağutu Trump, freni patlamış kamyona benzer. Nerede duracağı, ne yapacağı bilinmez. Rusya ile bağımız kopmasa da bundan sonraki süreçte beraber yürüme imkânımız yok. Artık herkes yeni kartlarını açtı. Batı dünyasının da sadra şifa olacak bir hikâyesi ve insanlığa söyleyebilecek bir sözleri yok ama Türkiye için en azından şuan için başka bir çare de gözükmüyor. 

Suriye’de 61 yıllık BAAS rejiminin çökertilmesi ve 53 yıllık Esad idaresinin devrilmesi elbette önemli. Türkiye, Batı dünyasıyla birlikte hareket edecekse, Suriye›de dizayn edilecek düzenin inşasında rol almak durumundadır. Bu rol alma, Suriye›nin içişlerine karışma veya toprak kapma kaygısı değildir. Malum HTŞ, uluslararası arenada terör örgütü listesinde yer alıyor. Bizim için PKK/YPG ne ise Batı için de HTŞ o. Türkiye›nin Suriye›deki tüm kimlikleri sahiplenmesi gerekiyor. Bu mazlum coğrafyada hep birileri kazanırken, kaybeden Müslümanlar olmasın. “Coğrafya kaderdir” diyoruz ya. Ak Parti iktidarı, hem kendi içindeki ve hem de Suriye’deki Kürtlere yönelik evrensel ve insani bir politika yürütmelidir. Etnik ve mezhepsel konular çok hassastır. Suriye’nin yüzde 70’i Sünni ve Arap’tır. Geriye kalan nüfusun bir kısmı Kürt, kalanı ise Türkmen’dir. Yani sosyolojik yapı oldukça karmaşık ve zordur.

1970’lerden bu yana Suriye’yi, Şiiliğe çok yakın Nusayri bir aile yönetti. Bundan sonraki süreçte Nusayriler dönemi kapandı. Zâlim Esad yönetiminden dolayı Suriye’de seküler bir yönetim hakimdi. Şimdi HTŞ dahil yeni grupların ağırlıklı referansı İslam.

İşte tam da bu yüzden Fırat’ın doğusu çok önemli. Bu bölgede PYD ve YPG’nin güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Destekçisi ABD olan PYD/YPG, yeni oluşacak düzene muhalefet edebilir. İsrail’in de bölgedeki Kürtlere destek verdiğini unutmayalım. Önümüzdeki günler ve aylar çok şeylere gebe. Acaba Türkiye, PKK’nın Suriye’deki varlığını bir müzakere konusu haline getirir mi? Suriye’deki oluşumda Kürtler de söz sahibi olur mu? 

Biliyorum, bunlar çok hassas konular. Kürt sorunu ve biraz da bundan kaynaklanan terör, orta yerde duruyor. Bahçeli, iş olsun, torba dolsun için konuşmadı herhalde..

Tabi bir de İsrail’in Suriye’ye saldırısı söz konusu. İsrail’in Gazze ve Lübnan saldırılarını anladık da, Suriye semalarında işi ne? İsrail’in Suriye’deki askeri ve lojistik mevzileri yoğun bir şekilde vurmasının sebebi, ülkede yönetimi ele geçiren  HTŞ’nin kendisine yöneleceğini bilmesinden kaynaklanıyor. 

Türkiye, şimdi hem sahada ve hem masada güçlü. Suriye’deki PKK ve YPG’nin nefes borusu kesilmiştir. Silahlarını bırakmak zorundalar. PKK/YPG’nin kontrolündeki alanlar ABD’de değil, Suriye yönetiminde olacak. Türkiye ise kontrol edecek. Suriye’deki tablo şunu da gösterdi: Türkiye, bir ayağı da Suriye’de olan PKK’nın tasfiyesine yönelik büyük bir proje yürütüyor. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ahmet Acinik

Doğru tespit, güzel temenniler. Çok teşekkürler,umarız herkes ders cikarir

Zafer

Zalimler için yaşasın cehennem... Babası Hafız Esad öldüğünde, oğul Beşar Esad demokrasi vaadiyle koltuğa oturmuştu. Batıyı görmüş bir göz doktoru olan Esad, sakın kişiliği ve dingin, vakur görüntüsü ile rejim muhaliflerini, aydınları, gazetecileri ve entelektüel camiayı ümitlendirmişti. Lakin hiçbir rejimin ilkeleri sınırsız demokrasiye geçit vermez. Piramidin alt katından üst katlara doğru çıkıldığında daralmanın, totaliterleşmenin başladığını hissedersiniz. Siyaset ve liderlik böyle bir şey. Esad ailesi, arkasında 100 bin kayıp insanı, binlerce insanın yargısız infaz edildiği, kadınların tecavüze uğradığı Sednaya hapishanesini, toplu mezarları, 11 bin muhalifin sistematik işkence sonucu katledildiğini gösteren Ceaser raporu fotoğraflarını, yaklaşık 500 bin ölüyü, 12 milyon göçmeni bırakarak kaçtı. Kendi halkına karşı kimyasal silah kullanacak kadar koltuğuna yapışan bir diktatör, sırtını Rusya ve İran’a dayayarak kendi halkının itirazına rağmen yıllarca görevi bırakmadı ve nihayetinde Moskova’dan gelen telefonu duyar duymaz uçağa atlayıp ülkesini terk etti. Esad’ı Moskova’da ailesi ve daha öncesinden adım adım kaçırdığı serveti karşıladı. Alıntı
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23