Fatma Bostan Ünsal’ın bir gazeteye verdiği röportajda sarf ettiği, “28 Şubat döneminde namaz kılınan öğrenci evleri vardı ve cemaatle ilişkilendiriliyordu. Bu evlere baskı ne kadar kötü bir şeyse şimdi de öğrenci evlerine yönelik bu tür bir baskı daha kötü bir şey” sözlerine tepki yağıyor.
ALPAY: MESAJ VERMEYE DÖNÜK AÇILIMDIR
Başörtüsü nedeniyle 28 Şubat post modern darbe sürecinde öğretmenlikten ihraç edilen Gülsüm Peker Alpay, “Din ve ahlak ile ahlaksızlık ve sapıklık kıyaslanamaz. Bu geçersiz bir kıyas olur, doğru bir kıyas olmaz” dedi. Alpay, iki olay birbirinden o kadar farklı ki, aynı kefeye konulup da tartışılacak bir konu olmadığını ifade ederek, “Bir tarafta inancı gereği namaz kılmak isteyen insanlar var, başörtülü olarak okula gitmek isteyen ve en doğal hakları olduğunu söyleyen insanlar var, okulların önünde kalmış genç kızlar var bu durumu yaşayan insanlarla gayri meşru ilişkilerin yaşandığı öğrenci evlerini kıyas etmek çok yanlıştır. 28 Şubat sürecinde evlerinde namaz kıldıkları için evlerinden toplanan insanlar vardı, bugün ise sadece bir sözü edilen evler hakkında eleştiri var. Bu evlere gidip bir baskın söz konusu değil. Bu iki olayı aynı kefeye koymak açıkçası bir yerlere yaranmaya dönük, bir yerlere mesaj vermeye dönük açılım olarak görüyorum. İnancından dolayı namaz kılan ve örtünen insanların evlerine yapılan baskın ile bugün gayri ahlaki bir yaşam tarzını meşrulaştırmaya çalışanların durduğu yer aynı olamaz” şeklinde konuştu.
KILIÇ: HER İKİ OLAYIN SONUÇLARI AYNI DEĞİL
Bir diğer başörtüsü mağduru Deniz Kılıç ise insanların olduğu gibi toplumun da bazı doğruları olduğunu, hayat nizamının bu doğrular üzerinden kurulduğunu ifade ederek, “28 Şubat sürecinde cemaat evlerinde ya da kendi evlerimizde toplumun kurallarına aykırı her hangi bir şey yapılmıyordu. O süreçte insanlar cemaat evlerinde veya kendi evlerinde sadece ibadetlerini yapıyorlardı. Oysa ki, şimdi tartışılan öğrenci evlerinin bulunmuş olduğu durumun sonucunda bütün toplumu ilgilendiren olumsuz sonuçlar çıkmaktadır. Örneğin; fuhuş yapılıyorsa, fuhuşun sonucundaki gayri meşru çocuklar toplumun genelini de etkilemektedir. O yüzden bir şeyin doğru ya da yanlışlığına karar verirken kendi istediğimizin ekseninden bakmamak gerekir. Davranışımız ne kadar toplumu olumlu ya da olumsuz şekilde etkiliyor ona da bakmak gerekir. İki konuyu birbiriyle kıyaslamak kesinlikle doğru değil. Bu kıyas çok yanlış olmuştur. Kıyaslama yapabilmek için bir kere iki olaya ortak eksenden bakılıyor olması gerekir. Her iki olayın sonuçları da aynı değil. Böyle bir kıyaslamayı hiçbir şekilde doğru bulmuyorum” dedi.
CESUR: ÇOK YANLIŞ
Ünsal’ın açıklamalarına tepki gösteren Şengül Cesur, gençlerin bu tarz ahlaksızlıklarla sürekli meşgul olmaları sonucunda hayatlarının mahvolacağını ifade ederek, “Bu ahlaksızlıkların sonucu belki gayri meşru çocukların ortaya çıkmasına neden olacak. Bu durumun toplum açısından pek çok sakıncası var. Toplum için bu hastalıklı bir durum ortaya çıkaracak. Ama diğer taraftan namaz kılan insanların toplumun ahlaki noktasında topluma olumsuz bir etkisi olmuyor tam tersine pek çok yaraya da derman oluyor. Bu nedenle bu iki olayın kıyas edilmesi çok yanlış olmuştur” diye konuştu.
AHMET FARUK ÜNSAL KAÇTI!
Konuyla ilgili görüşlerini almak istediğimiz Fatma Bostan Ünsal telefonlarımıza cevap vermedi. Eşi Ahmet Faruk Ünsal ise muhabirlerimizin görüşme talebini ileteceğini söyleyerek oyalama taktiğine başvurdu. İlk görüşmemizde “Ben dahi kendisine ulaşamıyorum. Ulaştığımda size haber veririm” diyen Ahmet Faruk Ünsal daha sonraki aramalarımızın tamamında telefonu yüzümüze kapattı. Faruk Ünsal’ın, eşinin beyanlarına yönelik herhangi bir açıklama yapmaktan kaçınması, aynı düşünceleri benimsediği algısına sebeb oldu.
